Felsefe hakkında her şey…

Stoa Okulu, Stoacılık Nedir? Stoalılar ve Stoacılar Kimdir?

15.11.2019
Stoa Okulu, Stoacılık Nedir? Stoalılar ve Stoacılar Kimdir?

Stoa Okulu, stoacılık, stoalılar ve stoacılar söylemlerinin tamamı aynı felsefe okulu için kullanılan tabirlerdir. Uzun yüzyıllar boyu temel ilkelerini değiştirmeden varlığını sürdürmüş olan Stoacılık usçu, maddeci, heptanrıcı bir felsefedir.

Okulun kurucusu Kitionlu (Kıbrıslı) Zenon’dur. Atina’da Stoa Poikile denilen revaklı bir galeride dersler veren Zenon felsefeyi “tanrısal ve insani şeylerin bilimi” olarak tanımlıyordu. Onun öğrencisi Assoslu Kleanthes eski bir boksördü, geceleri bahçeleri sulayarak ekmeğini kazanırdı. Zenon’dan sonra okulun başına geçti.

Epiktetos Stoa ahlakı çerçevesinde “Hem kendi ruhunla hem dış dünya nesneleriyle ilgilenemezsin” der.

Epiktetos Stoa ahlakı çerçevesinde “Hem kendi ruhunla hem dış dünya nesneleriyle ilgilenemezsin” der.

Onun ardılı Soloili Khrysippos’dur. Onun ölümüyle Eski Stoa dönemi kapanır. Orta Stoa’nın iki önemli filozofu vardır: Rodoslu Panaitios ve Apameialı (Suriyeli) Poseidonios. Asıl önemli olan İmparatorluk Stoasıdır. Bu dönemin iki büyük filozofu vardır: Hieropolisli (Frigyalı) köle Epiktetos ve Roma imparatoru Antoninus Augustus Marcus Aurelius.

Stoacılar felsefeyi mantık, fizik ve ahlak olmak üzere üçe ayırdılar. Herakleitos gibi onlar da değişimin temeline belirleyici bir güç olarak Logos’u koydular ve gene onun gibi Ateş’i ilk ilke saydılar ve tanrı olarak gördüler.

Evrenin dışında hiçbir varlık alanı kabul etmeyen Stoacılara göre doğanın bir parçası olan insan evrensel ustan yani Logos’tan pay almaktadır. Onlara göre en uygun yaşam doğanın gereklerine göre sürdürülen yaşamdır.

Buna göre bu filozofların hemen tümü doğanın buyruğunu dinleyerek intihar etmişlerdir. Onlar dünyanın pırıltılarına ve zenginliklerine önem vermeyen kimselerdir. Epiktetos “Hem kendi ruhunla hem dış dünya nesneleriyle ilgilenemezsin” der.

Marcus Aurelius da doğanın insana ancak kaldırabileceği kadar yük yüklediğini söyler. Ona göre insan tam anlamında mutlu bir yaşam sürebilir: “Her zaman tam tamına mutlu yaşamak. Ruhumuz bunun için kendinde güç bulabilir, yeter ki ilgisiz şeyler karşısında ilgisiz kalabilsin.”

Tektanrıcılığa eğilimli bir felsefe geliştiren İskenderiyeli Yahudi Philon’un (M.Ö.13-M.S. 54) adını anmadan geçmek doğru olmaz. Platon’dan ve dinsel düşünceden çokça etkilenmiş olan Philon Yunan felsefesine Yahudi değerlerini soktu, görüşleriyle yeni-Platonculuğu ve kilise babalarını etkiledi.

Philon’a göre Tanrı tektir, evreni aşkındır. Lykopolis’te doğmuş olan İskenderiyeli filozof Plotinos (205-270) bir yandan Hristiyan dogmalarından etkilenirken bir yandan Platon’un yeni yorumcusu oldu. Yeni-Platoncu Plotinos Tanrı’yı “Bir” diye adlandırır. Ona göre Tanrı ilk hypostasis yani ilk tözdür, ondan ikinci töz Logos yani düşünce türemiştir.

Tanrı katında özne-nesne ayrılığı yoktur, bu ayrılık ikinci katta ortaya çıkar. İkinci katta hem şeylerin ilk örnekleri olan İdealar hem de onları düşünen Nous vardır. Bu düşünce katından üçüncü hypostasis yani ruh türemiştir. Ruh bedeni canlandıran ilkedir. Ruhun altında cisimler katı, onun altında da tanrısal ışıktan pay almayan madde katı vardır.

Plotinos felsefesini Surlu (Lübnanlı) Porphyrios (233-304), İskenderiye’de dersler vermiş olan Khalkisli İamblikhos (250-330) ve İskenderiye’de öğrenim görmüş ve Atina’da dersler vermiş olan Bizanslı Proclus (423-485) geliştirmeye çalıştı. 529’da Justinianus Atina okulunu kapatınca Plotinosçuluğun ve pagan düşüncesinin sonu gelmiş oldu. Bundan böyle felsefede Hristiyan düşüncesi egemen olacaktır.

Zenon‘un Atina’da, Sokratesçi felsefe okullarının görüşlerinden esinlenerek kurduğu Stoa Okulu, okulun fiziki yapısından ötürü Stoa Okulu adıyla anılmaktadır.

Stoa Okulu’nun benimsediği düşünce çığırının temelini yaşamı yönlendiren bilgi, bilgiye dayanarak doğaya uygun yaşama oluşturur. insanı, bütün eylem ve davranışlarına egemen olan bir us ve istencin taşıyıcısı olarak gören bu okula göre yaşamda örnek alınacak tek varlık doğadır. Doğaya uygun yaşamak için de kesin ve kuşkudan uzak bilginin kazanılması gerekir.

Bu tür bilgi us ölçülerine uyan bilgece bilgidir, (episteme). Yaşamın bütünlüğü, düzeni ancak bilgi ile eylem birliğine dayanır. Çünkü bilgi bir süs değil, yönlendirici, düzenleyici, yaşamı aydınlatın ışıktır.

Stoa öğretisine göre insan ahlak bakımından yetkin olmalıdır. Bu yetkinliğin örnek insanı bilgedir. Bilge erdemli, düşünceleriyle davranışları arasında us ilkelerine uygun bir tutarlılık bulunan,bütün eylemlerinde doğruluğu, dengeyi, iyi ve güzeli kılavuz edinen kimsedir. O, kazandığı bilgece bilgi nedeniyle, doğanın uyulması gereken evrensel yasalarını, bireyler için gerekli olan davranış kurallarını, doğayı inceleyerek öğrenir.

Zenon’un birer görüş olarak öne sürdüğü bu davranış öğeleri, ardılları Kleanthes ve Khrysippos gibi filozofların elinde, yeni içeriklerle, gelişmiş, daha geniş kapsamlı bir öğretinin doğmasına olanak sağlamıştır. Bu nedenle, felsefe tarihinde, birincisi Zenon’un okulu olmak üzere üç Stoa Okulu vardır.

Zenon, Kleanthes ve Khrysippos üçlüsünün okuluna Eski Stoa, Panaitios ve Poseidonios‘un yönettikleri okula Orta Stoa, Roma egemenliği çağında kurulan ve CiceroSenecaEpiktetos ve Marcus Aurelius gibi filozofların öncülük ettikleri okula da Yeni Stoa ya da Roma Stoası adı verilmiştir.

Hepsinin de kaynağı Eski Stoa olan bu okullara bağlı filozofların düşüncelerinde, başka okullardan gelen esinler, izler varsa da temel anlayışta ayrılık yoktur. Yalnız Roma Stoası’nda daha katı bir yaşama biçimi göze çarpar. Özellikle Epiktetos, yaşamda bütün duyu etkilerinden arınmayı, salt bir istenç varlığı olarak kalmayı önerir.

Bu düşünce değişiklikleri, Eski Yunan insanının yaşama anlayışıyla bağdaşmayan, yeni bir toplum düzeni kuran Roma yönetiminin özünden kaynaklanır. Eski Stoa-Orta Stoa-Yeni Stoa üçlüsünün gelişim çizgisi üzerinde yürüyen ve us-istenç temeline dayanan görüş Hıristiyan felsefesinin de, İslam düşüncesinin de kimi çığırlarını derinlemesine etkilemiştir.

Bu etki, insanı evren karşısında, tanrısal varlık alanına yönelik bir istenç varlığı olarak görmeyi sağlamıştır. insan us ve istencine dayanarak, içinde yaşadığı, geçici evrenden yüz çevirmeli, duyuların, duyguların etkisi altında kalmadan tanrısal olana dönmelidir. Duygulara uyarak yaşanan değil, istence, usa bağlanarak düşünülen, insan ve doğaüstü olan gerçektir.

Stoa öğretisi, içeriğinden birtakım öğelerin yerini değiştirerek, özellikle 19.yy’da yeni bir istenç Felsefesi’nin doğmasına olanak sağladı, istenç kavramına getirilen yorum, biraz değişik olmakla birlikte, yaşamı yönlendirmesi, varlığını düzenlemesinde etkinlik taşıması bakımından, kökeni eskidedir.

Schopenhauer‘in geliştirdiği istenç öğretisinin kaynaklarından biri Buddha‘nın, öteki de bu üç Stoa okulunun görüşleridir. Bütün bu görüşlerin odaklaştığı konu insanın us ve istencine dayanarak kendini arındırması, yetkinleştirmesi sorunudur.

Bu okulun üç dönemi şu şekilde sıralanır:

  1. Eski Stoa (İÖ 3. yy.): Stoa Okulu’nun temellerinin atıldığı dönem. Sıkı bir ahlak disiplini olarak ortaya çıkar. Bu dönemin en büyük temsilcileri, Zenon, Kleanthes ve Khrysippos’tur.
  2. Orta Stoa (İÖ 2. ve 1. yy): Platon ve Aristoteles’in görüşlerinin daha etkin olduğu ve Eski Stoa’nın ahlak görüşlerinin törpülendiği dönem. Stoa bu tarihlerde Roma’ya yayılmaya başlar. Bu dönemin en ünlü temsilcileri Panaitios ve Posidonios’tur.
  3. Roma Stoası ya da Geç Dönem Stoası: Romalı temsilcilerinden Seneca, Epiktetos (Epictetus) ve İmparator Marcus Aurelius’un görüşleriyle Stoa’nın adeta ideal bir Romalının felsefe eğitiminin ayrılmaz bir parçası hâline geldiği dönem.

Konu başlıkları:

Hazırlayan: Sosyolog Ömer YILDIRIM
Kaynak: Ömer YILDIRIM’ın Kişisel Ders Notları. Atatürk Üniversitesi Sosyoloji Bölümü 1. Sınıf “Felsefeye Giriş” ve 2., 3., 4. Sınıf “Felsefe Tarihi” Dersleri Ders Notları (Ömer YILDIRIM); Açık Öğretim Felsefe Ders Kitabı

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

2005'ten beri çevrim içi felsefe yapıyoruz...