Posidonius
Apameialı Posidonius MÖ 135 – 51 yılları arasında yaşayan Yunan filozofudur.
Orta Stoa‘nın, MÖ 135-51 yılları arasında yaşayan Posidonius döneminin en etkili düşünürlerindendir. Görüşlerinde akılcılıkla, gizemciliğin bir sentezini yapmış olan Poseidonius, Stoacı birciliği sürdürürken, bir yandan da bir Varlık dereceleri anlayışı geliştirmiştir.
Posidonius döneminin ve bir olasılıkla tüm Stoacı okulun en bilgili üyesi olarak kabul edilir.
“Atlet” lakabıyla anılan Poseidonios Suriye’de Apameia kentinde doğdu. Yunanlı Stoacı filozof Panaitios’un öğrencisi oldu ve birçok yere gittikten sonra Rodos’a yerleşip ders vermeye başladı. Posidonius‘un ünü pek çok bilgini buraya çekmeye başladı.
Yazıları ve kişisel ilişkileriyle Stoacılığın Roma dünyasında yaygınlaşmasında Panaitios’dan sonra en etkili kişi oldu. Hiçbiri günümüze ulaşmayan 20’yi aşkın yapıtının yalnızca başlıkları ve konuları bilinmektedir.
Orta dönemin öteki Stoacıları gibi Posidonius da daha eski Stoacılar’ın görüşleriyle Platon ve Aristoteles’in görüşlerini birleştiren eklektik bir düşünürdür. Ama insan tutkularının yalnız yanlış yargılar değil, içsel nitelikler olduğunu savunan etik öğretisiyle çağdaşı Stoacılar’dan ayrılır. Doğa bilimi, coğrafya, astronomi ve matematikle de ilgilenen Poseidonios, Yer’in çapını, Ay’ın gel-git üzerindeki etkisini, Güneş’in uzaklığını ve büyüklüğünü hesaplamaya çalışmıştır. MÖ 146-88 arasını kapsayan 52 ciltlik tarih çalışması İlk Çağ yazarları için güvenilir bir bilgi kaynağı olmuştur.
Posidonius, kendi okulunu Atina’da değil de doğduğu Rodos adasında kurmuştur. Eserlerinden bize ancak birkaç parça ulaşmıştır. Poseidonios’un İlk Çağ sonlarının büyük etkiler yapan çok yönlü bir düşünürü olduğundan kuşku duyulmaz.
İlk Çağ’ın en büyük kütüphanelerinden birine sahip olan Posidonius, aynı zamanda astronom, fizikçi, coğrafyacı ve tarihçidir. Dünya’nın büyüklüğünü bulmaya çalışanların ilki olan Poseidonios, hesaplarında yanılmış, dünyayı olduğundan daha küçük hesaplamıştır. Ancak onun dünya konusunda ulaştığı bu sonuç tarihsel bir etki oluşturmuştur. Çünkü Kristof Colomb, Poseidonos’un hesaplarına dayanarak küçük gemilerle bir dünya turu yapabileceğine, Hindistan’a gidebileceğine inanmıştır. Eğer Kristof Colomb bu hesaplara dayanmasaydı, ünlü gezisine çıkmaz ve belki de Amerika bir zaman daha keşfedilemezdi.
Posidonius‘un dikkate değer yanı, bilimsel düşüncelerini birtakım batıl inançlara karıştırmamış olmasıdır. Bu çok yönlü bilgin, astrolojiye de inanır, geleceği okumaya da inanırdı. Ayrıca Poseidonios, insan ile Tanrı arasındaki alanın boş olmadığına inanır, bu alanın birtakım insanüstü yaratıklarla, “Daimonlar” ile dolu olduğundan kuşku duymazdı. Bu Daimonların (bedensiz olan bu yaratıklara ister melek ister başka bir şey denilsin) Poseidonios’un evren düşüncesinde önemli bir yeri vardır. Ayrıca Posidonius evren düşüncesine çeşitli ulusların mitolojilerinden alınmış olan unsurları da ekler. O çeşitli dinlerdeki mitosları, insanın hayal gücünün bir sonucu olarak değil, doğaüstü evren konusunda bilimsel birer görüş ve seziş olarak algılar. İşte bu düşüncesiyle bile Poseidonios, İlk Çağ sonlarının felsefe düşüncesinin tipik bir temsilcisi olur.
Orta Stoanın büyük temsilcisi olan Poseicionios ile biz, İlk Çağ’ın son dönemine ulaşmış olduk. Aristoteles’in ölümünden sonra felsefenin çeşitli okullara bölündüğünü ve bu okullar arasında kıyasıya bir rekabet yaşandığını biliyoruz. Felsefe okullarının temsil ettikleri metafizik ve ahlak görüşlerinin, aydınlar için aynı zamanda bir din yerine geçtiğine tanık oluyoruz. Çünkü Homer’in Tanrıları artık Yunan ruhu üzerinde etkisini yitirmişti. Ayrıca İlk Çağ’ın sonlarında gittikçe artan bir din gereksinimi de yaşanmıştı. Bu dönemde ölümsüzlük ve ruhun ölümden sonraki sonu konuları birçok insan için bir sorun olmuştu. Böylelikle pek çok insanın dikkati “görülmeyen”e, “doğaüstü olan”a yöneldi. Bu dönemde dine duyulan gereksinim ve ilgi; bir yandan Yunan-Roma dünyasının, öte yandan doğu dünyasının birbirleriyle ilişkileri sonunda zenginleşti. İskender’in Asya Seferi ile başlayan kültür akımı “Hellenizm” adı altında yayılma olanağı buldu. İskender imparatorluğu sayesinde Yunan dili ve kültürü Doğunun içlerine kadar sokuldu. Bu tarihsel oluş sonunda, Yunanca, tüm Akdeniz bölgesi ve gerilerine kadar uzanan alanın genel kültür dili haline geldi.
Yunan kültürünün Doğuyu etkilemesine karşın Doğudan Batıya doğru da birtakım dinsel akımlar yayıldı. Bu akımlar sonucu ortaya çıkan dinsel yapılara, “Hellenistik dinler” adı verildi. Bu dinsel yapılar çok çeşitlilik gösterdi ve her biri kendisine yeni bir Tanrı doğurdu. Bu dinsel yapıların ilk ortak özelliği, ruhun ölmezliği konusundaki fikir birliktelikleri oldu. İkinci olarak ise ruh göçü, yani ölümden sonra belli şekillerle evrim geçirilip yeninden hayata dönme anlayışı ortak noktalar olarak karşımıza çıktı.
Hazırlayan: Sosyolog Ömer YILDIRIM
Kaynak: Ömer YILDIRIM’ın Kişisel Ders Notları. Atatürk Üniversitesi Sosyoloji Bölümü 1. Sınıf “Felsefeye Giriş” ve 2., 3., 4. Sınıf “Felsefe Tarihi” Dersleri Ders Notları (Ömer YILDIRIM); Açık Öğretim Felsefe Ders Kitabı
“Atlet” lakabıyla anılan Poseidonios Suriye’de Apameia kentinde doğdu… hemen bir sonraki paragraf: “Poseidonios, kendi okulunu Atina’da değil de doğduğu Rodos adasında kurmuştur.” hangisi doğru ve Apameia hangi hangi antik kent Dinar’daki mi yoksa Suriye’deki mi?
Dönemin filozofları için Atina bir çekim merkeziydi. Bütün filozofların tek hayali Atina’ya gidebilmek, felsefelerini orada geliştirebilmek ve orada yaşayabilmekti. Bu sebeple filozoflar nerede doğarlarsa doğsunlar, ilk fırsatta Atina’ya gitmiş ve oraya yerleşmiş, felsefi sistemlerini bu şehirde geliştirmişlerdir. Poseidonios da bunlardan birisidir ve doğduğu kenti terk edip Atina’ya gitmiştir. Kent, ülkemizin sınırlarındaki kenttir.
Suriye’de doğmuştur, yani ülke sınırlarının dışında…