Marcus Aurelius
Marcus Aurelius MS 121 yılında doğdu. İlk eğitimi İmparator Hadrian tarafından verilmiş ve daha sonra MS 138 yılında İmparator Antoninus Pius tarafından evlat edinilmiştir. Fronto tarafından üstlenilen retorik alanındaki ilk eğitiminden sonra Aurelius daha sonra bunu felsefe uğruna terk etmiştir.
Aurelius, MS 161 yılında başlangıçta Lucius Verus’un yanında bizzat yer almış, MS 169 yılında ise tek başına İmparator olmuştur. Sürekli olarak yapılan seferler, saltanatının büyük bir kısmının özellikle Orta Avrupa’da seferlerle geçmesine neden olmuştur. Bununla birlikte, Atina’da başlıca felsefi geleneklerin (Platonik, Aristotelesçi, Stoacı ve Epikürcü) her biri için birer tane olmak üzere dört Felsefe okulu kurmak için zaman bulmuştur. MS 180 yılında ölmüştür.
Marcus Aurelius; 26 Nisan 121 ila 17 Mart 180 tarihleri arasında yaşamış ve 161 ila 180 yılları arası Roma İmparatorluğu yapmış olan filozof kral olarak bilinir. Roma tarihinde Beş İyi İmparator diye adlandırılan ve 96 – 180 yılları arasında görev yapan imparatorların sonuncusu olan Aurelius aynı zamanda Stoa felsefesinin en yetkin filozoflarından birisi olarak kabul edilmektedir.
Roma İmparatoru Marcus Aurelius‘un felsefesi Meditasyonlar olarak bilinen kişisel yazılarından oluşan bir derlemede bulunabilir. Bunlar Stoacılık’ın ve özellikle de Stoacı Epiktetos’un felsefesinin etkilerini taşımaktadır. Meditasyonlar, Epiktetos’un üç temel çalışma alanını takip eden, felsefi bilgiyi özümsemek ve pratiğe dökmek için tasarlanmış bir dizi pratik felsefi uygulama olarak okunabilir. Bu alıştırmaların merkezinde kişinin yargılarını çözümleme meselesi ve “evrensel bir bakış açısı” geliştirme arzusu yer alır.
Marcus Aurelius modern bir perspektiften bakıldığında kesinlikle antik filozofların birincil sırasında yer almaz. O bir Platon ya da Aristoteles değildir, hatta bir Sextus Empiricus ya da Afrodisiaslı Alexander bile değildir. Bu yargı bir dereceye kadar tamamen doğru ve yerindedir. Ancak, Aurelius‘un sahip olduğu ve Meditasyonlar’da sergilenen felsefi nitelikleri değerlendirmek için, Antik Çağ’da felsefenin yalnızca teorik argümanlar meselesi olarak algılanmadığını vurgulamak gerekir. Bu tür argümanlar da tabii ki mevcuttu ve önemliydi, ancak Aurelius’un benimsediği sistem, bir yaşam biçimi olarak daha geniş bir felsefe anlayışı içinde çerçevelenmişti. Amaç yalnızca dünyaya dair rasyonel bir anlayış kazanmak değil, bu rasyonel anlayışın kişinin yaşam biçimini şekillendirmesine izin vermekti. Bu ‘felsefe’ anlayışı akla getirildiğinde, Aurelius’un Meditasyonlar’ının işlevini ve felsefi değerini anlamak mümkün hâle gelecektir.
Marcus Aurelius imparatorluğunun yanı sıra aynı zamanda bir Stoacı filozoftur. Döneminin en yetkin biyografi yazarlarından birisi olan Julius Capitolinus onu böyle tanımlamıştır. Bu bağlamda Aurelius, kendisi için kaleme aldığı Meditasyonlar (Kendime Düşünceler), okuyuculara bir kişinin (aslında bir imparatorun) Stoacı bir yaşam sürmeye nasıl çalışabileceğini görmeleri için eşsiz bir kaynak sunmaktadır. Ancak Marcus Aurelius Meditasyonlar’ın hiçbir yerinde kendisini açıkça Stoacı olarak tanımlamaz. Bu da Aurelius’un kendisini bir okuyucu kitlesine karşı tanıtmaya çalışmak yerine yalnızca kendisi için yazmış olması olasılığını ortaya çıkarmaktadır. Bu nedenle de kitabın alt başlığı, “Kendime Düşünceler”dir.
İlgili konular:
Yazan: Sosyolog Ömer Yıldırım