Felsefe hakkında her şey…

Zihin felsefesi

11.11.2022
1.581
Zihin felsefesi

Zihin felsefesi; en genel anlamıyla geçmişte ruh ya da akıl, günümüzde ise zihin ya da bilinç gibi sözcüklerle karşılanan insan gerçekliğini, kimlik, kişilik, öznellik, kişisel özdeşlik gibi kavramlar ışığında ele alıp tartışan bir felsefe disiplinidir.

Zihin felsefesi; insanın tüm zihinsel özelliklerini, zihinsel nitelikleri ve olguları, zekânın ve bilincin neliğini, insan eliyle yapay bir zekâ yaratılıp yaratılamayacağını, bilinçlilik adını verdiğimiz olguyu, bilinçlilik ile ilişkili biçimde ele alınabilecek olan kişilik, kendilik, kimlik, öznellik gibi kavramları, insan bireyinin öteki bireylerle kurduğu ilişkinin neliğini, zihinle bilgi ve biliş arasındaki ilişkiyi sistematik bir bütünlükle incelemektedir.

Zihin felsefesi felsefenin en yeni alt disiplinlerinden biridir. Zihin felsefesinin yeni bir disiplin olmasına nazaran ele aldığı konular, oldukça geniş bir düşünsel arka plana dayanmaktadır. Zihin felsefesinin başlıca kavramları olan bilinç, biliş, kendilik, kişilik, kişisel özdeşlik, bellek, zihin gibi kavramların tarihsel süreç içinde birçok farklı anlam yüklenerek oluşturulmuş kavramlar oldukları kuşku götürmezdir. Bu yüzden zihin felsefesinin, zihin-beden ilişkisi, bilinç, yapay zekâ, kişisel özdeşlik, bilgi-zihin ilişkisi gibi başlıca sorun alanlarının felsefe tarihindeki arka planlarının dikkatle izlenmesi önemlidir.

Zihin felsefesi özellikle son birkaç yüzyıldır felsefede önemli bir yer edinen ve birçok disiplinler arası çalışmayı tetikleyip motive eden sorunlar; düalizm, etkileşimcilik, ara-nedencilik, paralelizm, epifenomenalizm, materyalizm, davranışçılık, işlevselcilik gibi birçok modern felsefe akımı tarafından farklı biçimlerde yorumlanmış ve tartışılmıştır.

Zihin felsefesinin de diğer felsefe disiplinleri gibi kendine özgü sorun alanları vardır. Bu sorun alanları, zihinsellik ve zihnin nitelikleriyle ilgilidir. Bu sorun alanları nelerdir ve bunları felsefenin diğer alanlarına ilişkin sorun alanlarndan ayıran özellikler nelerdir? Ayrıca zihin felsefesinin sorun alanlarını psikolojinin, bilişsel bilimlerin, nörolojinin zihinsellik ve zihnin nitelikleriyle ilgili sorun alanlarından ayıran temel özellikler nelerdir? Bu durumu şöyle açıklamak mümkündür:

Zihin felsefesi, genel bir çerçevede tanımlanacak olursa özellikle bilincin doğası, ne tür şeylerin bilinçli olduğu ya da olabileceği ve yalnızca bilinç sahibi varlıkların sahip olabileceği her tür zihinsel olguyla ilgilenen bir felsefe dalı olduğu söylenebilir. Burada zihinsel olguyla kastedilen şey duyma, hatırlama, imgeleme, hayal kurma, düşünme gibi bilinçli olma durumlarıdır. O zaman, genel olarak zihin felsefesinin bilinçli olma ya da düşünebilme kapasitesine sahip bir şey olarak her türlü zihinsel olguya ilişkin sorulara cevap aradığı söylenebilir.

Öncelikle “bir zihne sahip olan bir varlık ya da yapı” “zihinsellik” kavramının açıklığa kavuşturulması sorunu vardır. Bir şeyin zihin sahibi sayılması, zihinsellik kazanması için gereken şartlar nelerdir? Makineler, yani bilgisayarlar ve robotlar da bizim gibi bir zihne sahip midir? Makinelerin, yani bilgisayarların robotların, bir zihne sahip olup olmadığı sorusunu cevaplamadan önce, zihinsellik kavramı hakkında açık seçik bir fikre sahip olmak zorundayız. Ancak, zihinsellik kavramı belli tek bir yanıtla cevaplanamayacak kadar karmaşık ve genel bir sorunsaldır.

İkinci büyük sorun, belli zihinsel niteliklere, zihinsel olaylara ve durumlara, durumların birbirleriyle ilişkilerine ilişkindir. Örneğin acı ya da ağrı sadece duyumsal bir olay mıdır, yoksa güdüsel bir yana da (örn. caydırıcılık) sahip midir? Farkında olmadığımız acılar ya da ağrılar var mıdır? Kızgınlık, kıskançlık gibi duygular mutlaka hissedilmiş olma özelliğini taşımak zorunda mıdır? Bu duygular aynı zamanda inanç gibi bilişsel bir özelliğe de sahip midir? Bir şeyin varlığına veya bilgisine inanmamız ne demektir. Örneğin; dışarıda yağmur yağdığına inanıyorsak, bu inancımız, dışarıda yağmur yağdığına ilişkin sahip olduğu içeriği nasıl kazanır?

Üçüncü sorunsal, zihinsel ve fiziksel niteliklere ilişkindir. Bu sorunsal, Descartes tarafından 300 yıl kadar önce ortaya atıldığından beri, zihin felsefesinin temel sorunsallarından birisi olan “zihin-beden sorunu”dur.

Zihin-beden sorunu, insan varlığının özünde, salt fiziksel bir varlık mı, yoksa özünde düşünen bir varlık mı olduğu sorunudur. Temelde bu sorun, mekanik kurallarla işleyen bedenimizde, yani salt fiziksel bir yapıda, nasıl olup da dış dünyaya ait öznel temsillerin yer alabildiği sorunudur. Bu sorunsalın çağdaş felsefe literatüründeki tartışmaları tamamen elektro kimyasal süreçlerle işleyen beynimizin nasıl düşünme üretebildiği ya da düşünme süreçleriyle nasıl ilişkili olduğu üzerinedir. Bu sorun zihinsel yanımız ve fiziksel varlığımız arasındaki ya da daha genel olarak, zihinsel ve fiziksel nitelikler arasındaki ilişkiyi açık hale getirme ve anlaşılır kılma sorunudur.

Bedenimizin yani fiziksel yanımızın eylemleri üzerinde duyumlarımızın, isteklerimizin, inançlarımızın, yani zihinsel durumlarımızın etkisi besbellidir. Bedenimizde meydana gelen değişikliklerin de ruhsal durumumuzu etkilediği hepimizin bildiği bir şeydir. Zihin felsefesi genel olarak zihinsel ve fiziksel durumlar ve süreçler arasındaki karmaşık ilişkinin açıklanması üzerinde yoğunlaşmıştır.

İLGİLİ KONULAR:

Kaynak: ZİHİN FELSEFESİ, s. 3-4, T.C. ANADOLU ÜNİVERSİTESİ YAYINI NO: 2337 AÇIKÖĞRETİM FAKÜLTESİ YAYINI NO: 1334

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

2005'ten beri çevrim içi felsefe yapıyoruz...