Felsefe hakkında her şey…

Spinoza’nın Doğa Anlayışı

11.05.2020

Spinoza, onun çağdaşı olan diğer filozoflar gibi, doğa anlayışını töz kavramından hareketle oluşturmuştur. Tıpkı Descartes için olduğu gibi Spinoza için de töz, var olmak için kendisinden başka hiçbir şeye ihtiyaç duymayan şey anlamına gelir.

Fakat Spinoza, Descartes’ın birden fazla töz olduğu yönündeki fikrini birkaç gerekçeyle reddeder. Öyle ki Spinoza’ya göre tözün tanımı, onun kendi kendisinin nedeni olmasını gerektirir; aksi hâlde kendisinden başka bir nedenle var olacak ve dolayısıyla töz olmaktan çıkacaktır. Ayrıca töz sonsuz olmak zorundadır; eğer sonlu olursa kendisini sınırlayacak olan ve dolayısıyla kendilerine bağımlı olacağı başka tözlerle ilişki içinde olacaktır.

Bunun yanında tek bir töz olmak zorundadır; eğer birden fazla töz olsaydı bunlar birbirlerini sınırlayacak ve yine töz olmaktan çıkacaklardır. Dolayısıyla Spinoza’ya göre hiçbir şeye bağımlı olmayan ve her şeyin kendisine bağımlı olduğu tek bir tözden söz edilebilir; bu töz de Tanrı’dır. Tanrı zorunlu olarak var olan, ezeli-ebedi, mutlak anlamda sonsuz ve biricik tözdür.

Dolayısıyla Spinoza’ya göre, kendi başına var olmayan ve kendi dışında bir şeye tabi olan şeylere töz demek yanlıştır. Çünkü “Tanrıdan başka hiçbir töz var olamaz ya da kavranamaz”. Descartes’ın birer töz olduğunu düşündüğü ve ruh ve cisim kavramları ile ilişki içinde kullandığı yer kaplama ve düşünme ise ancak tözün temel birer niteliğidir.

Spinoza, doğada Tanrı’dan başka bir töz olmadığı fikrinden hareketle, Tanrı ile doğayı özdeşleştirmiştir. Başka deyişle, Spinoza’nın Tanrı ile kastettiği şey doğa ile kastettiği şey ile bir ve aynıdır: Tanrı, doğadır ve dolayısıyla doğada olan her şey Tanrı’dadır. Bu düşüncesini ifade etmek üzere “Tanrı ya da doğa” anlamına gelen Deus sive Natura kavramını kullanmıştır. Bunun yanı sıra, Spinoza’ya göre Tanrı doğadaki her şeyin nedenidir.

Başka deyişle, Spinoza Tanrı ile doğayı özdeş kabul ettiği için, Tanrı kendisinden kaynaklanan ve kendisinin birer sonucu olan şeylerin (yani her şeyin) mutlak nedenidir. Tanrı zorunlu olarak var olduğu için de doğada var olan ve olan biten her şey bu zorunluluğa tabidir ve bu zorunlu neden-sonuç ilişkisi içinde bulunmaktadır. Spinoza, doğada meydana gelen her şeyi ve şeyler arasındaki her ilişkiyi, merkezinde Tanrı’nın bulunduğu bir neden-sonuç ilişkileri zinciri dâhilinde ele almıştır. O hâlde söylenebilir ki, Spinoza’nın nedensellik anlayışı, zorunluluk düşüncesi ile doğrudan bağlantılıdır.

Öyle ki bir neden varsa bu nedenin bir etkisinin de var olması (ve bunun tersi) zorunludur. Başka deyişle, verili bir neden varsa, bu neden belirli bir etkiyi gerektirir ve tersi olarak, verili bir etki varsa, bu etki belirli bir neden tarafından gerektirilmiş olmalıdır. Bir nedenin olmadığı yerde ise bir etkinin olması mümkün değildir. Spinoza’nın doğada bulunduğunu düşündüğü bu zorunlu neden sonuç ilişkisi, determinizm ya da belirlenimcilik kavramıyla ifade edilmektedir.

Spinoza’nın bu determinist anlayışından hareketle vardığı sonuç şudur: “Tanrı tarafından bir etki üretmeye belirlenmiş bir şey, kendisini belirlenmemiş kılamaz.” Şeylerin var oluş nedeni Tanrı olduğu için, var olan ve olup-biten her şey Tanrı tarafından öyle neden olunduğu, gerektirildiği ya da belirlendiği için zorunlulukla öyledir. Bir etki üretmeye belirlenmiş bir şey, zorunlu olarak Tanrı tarafından öyle belirlenmiştir ve Tanrı tarafından etki üretmeye belirlenmemiş bir şey, kendi kendisini belirleyemez.”

Dolayısıyla Spinoza doğadaki hiçbir şey için özgürlük ve olasılığın söz konusu olamayacağını savunur. Başka bir deyişle, zorunsuz olmak, belirlenmemiş olmak ya da keyfi olmak anlamında hiçbir şey olası ya da özgür değildir. “Her şey Tanrısal doğanın zorunluluğu tarafından belli bir şekilde var olmak ve etki üretmek üzere belirlenmiştir.. Spinoza’ya göre bir şeyin olası ya da özgür olduğunu sanmamız, o şeyin nedenini bilmiyor oluşumuzdan kaynaklanır.

Bu anlamda örneğin bir insanın özgür iradesi ile bir iş yaptığını söylemek, bir taşın özgür iradesi ile yuvarlandığını ya da rüzgârın özgür iradesi ile estiğini söylemek kadar anlamsızdır. Dolayısıyla, Spinoza’ya göre, sadece Tanrı özgürdür; şeyler ise nasıl iseler öyle olmaya belirlenmişlerdir. Bununla birlikte, Spinoza’nın özgürlük kavramını alışılagelmiş anlamıyla ya da kendi çağdaşlarının kullandığı anlamlarda kullanmadığı görülmektedir. Öyle ki, özgürlük mutlak bir irade ve eyleme keyfiyeti değil, bir şeyin kendi doğasının mutlak zorunluluğuyla var olması ve eylemesidir. Tanrı da istekleri, seçimleri ya da özgür iradesi ile değil, kendi doğasının zorunluluğuyla iş görür. Dolayısıyla, Tanrı, yalnız bu anlamda özgürdür. Çünkü “Tanrı yalnız kendi doğasının yasaları uyarınca eyler ve kimse tarafından zorlanmaz.”

Hazırlayan: Sosyolog Ömer YILDIRIM

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

2005'ten beri çevrim içi felsefe yapıyoruz...