Felsefe hakkında her şey…

Beyin Temelli Öğrenmenin İlkeleri

29.04.2020
1.868

Bilişsel öğrenme kuramınca kabul edilen zihinsel deneyimlere nörofizyolojik açıdan destek sağlayan, bu öğrenme kuranının öğretim ilkeleri aşağıdaki gibi sıralanmaktadır (Caine ve Caine, 2002).

Beyin bir paralel işlemcidir: İnsan beyni birçok işlevi eş zamanlı olarak yerine getirebilir. Düşünce, duygu , imge ve eğilimler aynı zamanda işleme sokulur. Etkin öğretimde aynı anda yapılması gereken işlemler uyum içerisinde, dayandığı kuram ve yöntemler üzerine inşa edilmelidir. Bu nedenle öğretmenler, öğretimde en uygun öğretim ilke ve yöntemlerini kullanmalıdırlar.

Öğrenme fizyolojik bir olaydır: Kalp, akciğer veya böbrek gibi beyinde fizyolojik kurallara göre çalışan bir organdır. Öğrenme nefes alıp verme kadar doğal bir işlev olup onu engellemek veya kolaylaştırmak imkân dâhilindedir. Eğitim açısından bakıldığında, bireyin fizyolojik fonksiyonlarını etkileyen her şey öğrenme yeteneğini de etkiler. Stres yönetimi, beslenme, beden hareketleri ve gevşeme, sağlıklı olmanın tüm diğer öğeleri gibi her yönden öğrenme süreciyle ilişkilendirilmelidir.

Beyin, kendisine ulaşan verilere anlam yüklemeye çalışır: İnsan beyni yaşamını sürdürme arzusunun doğal bir sonucu olarak çevresinde olup-bitenlere anlam kazandırmaya çalışır. Etkin bir öğrenme sağlanabilmesi için beynin yenilik ihtiyacı, keşfetme, problem çözme gibi alıştırmalarla zorlanması gerekir.

Anlam yükleme, örüntüleme yoluyla olur: Örüntüleme, bilginin anlamlı organizasyonu ve sınırlandırılmasına işaret eder. Beyin bu örüntüleri oluştururken sezgi ve yaratıcılığını kullanan bir sanatkâr, bir bilgin gibidir. Beyin, anlamlı örüntülerini kabul ederken anlamsız olanları da reddeder. Bir öğrenci için anlamsız örüntüleme, manasız bilgi parçalarıdır. Bilginin bütünleşmesi için eğitim ortamının ona göre hazırlanması gerekir, bilgi parçaları havada uçmamalıdır.

Duygular örüntüleme de çok önemlidir: Bireyin öğrenmesi; beklenti, eğitim, ön yargı, öz saygı ve sosyal etkileşme ihtiyacı gibi duygulardan etkilenir. Öğretmenler öğrencilerin duygu ve tutumlarının dikkate alınması gerektiğini ve duyguların sonraki öğrenmeleri belirleyeceğini göz önünde tutarak bilgi ve duygular arası bağıntıyı önemsemelidir. Karşılıklı sevgi, saygı ve kabullenmenin olduğu bir ortamda öğrenme daha kolay olacaktır.

Beyin parçaları ve bütünü aynı anda algılar: Sağlıklı bir insan da matematik, müzik veya sanat öğretiminde beynin her iki yarı küresi etkileşim halindedir. İki yarım küre arasında sıkı bir iletişim vardır. Birisi bilgiyi parçalara ayırırken diğeri de bütün veya bütünsel bir dizi olarak algılayıp değerlendirir. Bir konunun öğretilmesinde konunun bütünü ve parçaları karşılıklı etkileşim de bulunacak şekilde aynı anda verilmelidir.

Öğrenme hem doğrudan odaklanan hem de yan uyarıcılardan algılanan bilgileri kapsar: Beyin, doğrudan farkında olduğu ve odaklandığı bilgiler yanında birinci derecede ilgi alanı dışında kalan bilgi ve sinyalleri de algılar. Bunlar bir sınıftaki ilgi çekici olmayan açık mavi duvarlar gibi birilerinin bakıp da görmediği veya yan tarafta birinin gülümsemesi uyarıcı olarak beyne ulaşır. Öğrenme ortamında öğrencilerin dikkat etmeden de algılayabilecekleri çevresel uyaranların da uygun şekilde düzenlenmesine dikkat edilmelidir.

Öğrenme kasıtlı ve kasıtsız süreçlerden oluşur: Bir öğrenme ortamında bilinçli olarak farkına vardığımız şeylerden çok daha fazlasını öğreniriz. Bu durum bilinçdışı sürecin sürekli işlediğini gösterir. Çevresel olarak algılanan çoğu işaret, bireyin özel dikkat ve etkileşimi olmaksızın bilinç dışı düzeyde beyine ulaşır. Etkili öğrenme ortamındaki tüm uyarıcılar öğrenme amacına hizmet edecek şekilde düzenlenmelidir. Öğrencinin etkin katılımının sağlanması, öğrencinin neyi ve ne öğrendiğini gözden geçirmesi sağlanmalı.

İki tip hafıza vardır: İnsanlar “Uzamsal Bellek Sistemi” ve “Mekanik Öğrenme İçin Bir Sistemler Dizisi” olmak üzere iki tip hafıza sistemine sahiptir. Uzamsal bellek sistemi sürekli çalışır, çok fazla sınırlandırılamaz. Zihinsel süreçler zaman içinde gelişirken bu bellek de gelişir. Bireyin önceki akşam ne yediğini hatırlaması için ezber tekniğini kullanmasına gerek yoktur. “Mekanik Öğrenme İçin Bir Sistemler Dizisi” olarak tanımlanan bellek uzamsal belleğin karşıtıdır. Bilgi ve beceriler, önceki bilgi ve güncel yaşantıdan uzaklaştığı oranda otomatik belleğe ve unutmamak için tekrara bağlı kalır. Eğitim açısından birbiriyle ilgili olmayan bilgileri depolamak için tekrara ve ezbere ihtiyaç vardır.

Olgular ve beceriler uzaysal hafızada depolandığında daha iyi öğrenilir: Birey anadilini etkileşimli yaşantılarla öğrenir, iç yaşantılar ve sosyal etkileşim, dilin gelişimini sağlar. Dil öğrenme sürecinin olağan yaşantılarla uyumu, belirli kavramlara nasıl anlam verdiğinin örneğini oluşturur. Bu tür bir bağlantı kurma benimsendiğinde tüm eğitim yaşantıları da geliştirilebilir. Uzaysal hafızayı harekete geçiren en etkili öğretim deneysel yöntemlerdir. Öğretim demostrasyon, film, resim, mecaz, drama ve öğrencilerin aktif katılımını sağlayan sınıf içi çok yönlü etkileşim etkinliklerini içermelidir.

Öğrenme; zihni zorlayan etkinliklerle artar, tehditle engellenir: Beyin uygun düzeyde zorlandığında öğrenme üst düzeye çıkar. Tehdit veya korku ise öğrenme kapasitesini azaltıcı etki yapar. Etkili öğretim, öğrencinin zekâ seviyesini belli bir oranda zorlayan ancak, tehditten uzak bir ortamda gerçekleştirilmelidir.

Hiçbir beyin diğerine benzemez: Her insan aynı sisteme sahipse de bireysel farklılıklara bağlı olarak her beyin farklı bir şekilde bütünleşmiştir. Her bir bireyin öğrenme, anlama ve algılama kapasitesi, biçimi ve süreci birbirinden faklıdır. Etkili bir öğretim için öğrenciler arası bireysel farklılıkların dikkate alınması gerekmektedir.

Kaynak: ATA-AÖF, EĞİTİM PSİKOLOJİSİ, Yrd: Doç. Dr. Mehmet KÖK

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

2005'ten beri çevrim içi felsefe yapıyoruz...