Felsefe hakkında her şey…

Zihin nedir?

11.11.2022
1.214
Zihin nedir?

Zihin denince akla ilk gelen şey onun fiziksel olmayan bir şey, daha doğrusu düşünme kapasitesine sahip bir şey olduğudur. Düşünme kapasitesine sahip olmak, bir zihin sahibi olmak için hem gerekli hem de yeterli koşuldur; çünkü eğer bir şey varsa bu şey, düşünme kapasitesine sahipse ya da bilinçli olma kapasitesine sahipse bunun mantıksal sonucu, hiç değilse bir zihnin var olduğudur. Eğer bir şey varsa bu şeyin, düşünme ya da bilinçli olma kapasitesi yoksa o zaman, bu şey bir zihin değildir.

Zihnin üç temel kapasiteye sahip olduğunu söyleyebiliriz. Bunlar “biliş” (bilme), “duygulanım” (duygular) ve “istenç” (isteme) olarak sıralanabilir.

Her bir zihinsel kapasite farklı zihinsel olguları barındırır. Biliş içsel ve dışsal bilgi kaynaklarını, her türlü bilme edimini içerir. Duygulanım bedensel duyumlar, duygu ve hisler kadar kişilik özelliklerini de barındırır. İstenç alanı, bir eyleyici olarak, öznenin sahip olduğu arzular, güdüler, kararlar, niyetler, çabalamalar, eylemeler, yapar gibi görünmeler gibi, edimler ve davranış özellikleridir. Böylece, biliş kapasitesinin altında duyum algısı, bellek, iç gözlem, sezgi, çıkarım ve diğer bilgi kaynakları bulunur. Duygulanımın altında duyumlar, duygular, hisler, ruh halleri ve kişilik özellikleri vardır. İstencin altında güdüler, istekler, derin düşünme, karar vermeler, seçimler, arzulamalar, çabalamalar, eylemler ve istencin edimlerini sergileyen ve etkileyen her tür etkenler bulunur.

Bu kapasiteler çeşitli zihinsel olguların varlığını açıklamaya yarar. Duyu algılarının, belleğin ve diğer her türlü zihinsel olgunun bu kapasitelerin gizil etkinliklerinin sonucunda ortaya çıktığı varsayılır. Ancak bu varsayım çağdaş zihin felsefesi anlayışında geçerliliğini büyük oranda yitirmiştir. Çünkü bu kapasitelere dair elimizdeki tek ipucu, kendilerinin açıklamaya yeltendikleri zihinsel olgulardır. Ayrıca zihinsel olgular, sadece üç kapasitenin altına alınamayacak kadar çeşitlilik göstermektedir. Örneğin; inanma olgusu hangi kapasitenin altına girmelidir? Eğer inanmayı biliş kapasitesinin altına koyacak olursak, o zaman inanmanın kardeş olguları olan iman sahibi olma, güven ya da emin olma, hangi kapasiteye ait olacaktır? Kendini güven, ya da ikna olma ya da emin hissetme hangi kapasiteye aittir? Olan bir şeyden pişmanlık duyduğumda, iki farklı durumda bulunurum, biri ne olduğuna ilişkin inancım (biliş) ve diğeri de pişmanlık duygusu (duygulanım). Ama pişmanlık duygusunu, o olayın olduğuna ilişkin inancımdan bağımsız hissedemeyeceğime göre, içinde bulunduğum bu iki durum birbiriyle bağlantılıdır. Zihni böyle basitçe üç temel kapasiteye ayırmanın sakıncalarına ve kısıtlamalarına dair örnekler çoğaltılabilir.

Ayrıca, bu sınıflandırmanın aynı başlık altında birbirinden son derece farklı zihinsel olguları bir araya getirmek gibi de bir sakıncası vardır. Örneğin; biliş kapasitesi altında, duyum algısı yoluyla şu an içinde bulunduğumuz ortamın bilgisi, bellek yoluyla geçmişimizin bilgisi, çıkarım yoluyla geleceğe ilişkin bilgimiz, içe bakış yoluyla şimdiki ruhsal halimizin bilgisi ve karar verme yoluyla gelecekteki eylemlerimizin bilgisi bulunur. Ama bu birbirinden farklı olguları aynı başlık altına koymak son derece yanıltıcıdır.

Meselenin özü şudur ki ne zihnin bu üçlü sınıflandırması ne de herhangi bir başka sınıflandırma “zihin felsefesi” başlığı altında ele alınan olguların çeşitliliğini ve farklılığını gereğince veremez. Günümüzde zihin felsefesindeki genel eğilim, herhangi bir sınıflandırma yapmaktan kaçınmak yönündedir. Çağdaş zihin felsefesinin en önemli katkılarından birisi, geçmişte aynı türden olduğu düşünülen zihinsel olgular arasındaki önemli farklılıkları göz önüne getirmek olmuştur. Örneğin, haz ve acı geleneksel olarak tek bir duyumun, yalnızca bir derece farkıyla birbirinden ayrılan iki karşıt ucu olarak düşünülmüştür. Ancak Gilbert Ryle gibi çağdaş filozoflar “acı”nın bir bedensel duyum olmasına rağmen, “hazzın tipik olarak hiç de bir duyum olmadığını” ileri sürmüşlerdir. Eğer birisi, kürek çekmekten dolayı acı hissediyorsa bedeninin neresinin acıdığını sormak mantıklıyken, aynı kişi, kürek çekmekten dolayı haz duyuyorsa bedeninin neresinin haz duyduğunu sormak hiç de mantıklı değildir. Burada “haz” “hoşlanma” anlamındadır ve bunun karşıtı “acı” değil, “hoşlanmama”dır.

Zihinsel olgular, birbiriyle çakışan, örtüşen, birbirine paralel giden ve ayrılan geniş bir bağlantılar bütünü olarak düşünülebilir. Böylesi bir bağlantılar bütününde çakışma noktaları olması kaçınılmazdır. Dolayısıyla yukarıdaki biliş, duygulanım ve istenç üçlü sınıflandırmasını, çok sayıda zihinsel olgunun çakışma noktası olarak düşünmek yerinde olacaktır. Biliş alanında düşünmeyi inancı, anlamayı, hayal etmeyi, imgelemi, dikkat etmeyi, fark etmeyi, algılamayı, hatırlamayı vb. her tür bilme olgusunu buluruz. Duygulanım alanı bedensel duyumları, hisleri, duyguları, zihnin hallerini vb. içerir. İstenç alanıysa arzular, güdüler, kararlar, niyetler, çabalamalar, eylemeler, yapar gibi görünmeler gibi davranış özellikleridir.

Kaynak: ZİHİN FELSEFESİ, s. 5-7, T.C. ANADOLU ÜNİVERSİTESİ YAYINI NO: 2337 AÇIKÖĞRETİM FAKÜLTESİ YAYINI NO: 1334

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

2005'ten beri çevrim içi felsefe yapıyoruz...