Sansüalizm Nedir? Duyumculuk
Sansüalizm ya da Duyumculuk bilginin duyumdan geldiğini ileri süren öğretilerin genel adıdır. Bu öğreti, zihnin bir tabula rasa (boş bir kağıt) olarak görülmesinin sonucunda ortaya çıkar.
Sansüalizm ya da Duyumculuk bilgilerimizin usun ürünü olduğunu savunan akılcılık ve doğuşumuzdan beri bizimle beraber bulunduğunu savunan doğuştancılık öğretilerine karşıt bir öğretidir. Bilginin deneyden geldiğini savunan empirizm ise duyumcu bir temel üzerinden yükselmiştir.
Duyumculuk, Antik Çağ Yunan düşüncesinin bilgicilik akımıyla başlar. Protagoras’a göre bilgimizin tek kaynağı duyumdur. Duyumlarımızın dışında başka hiçbir araçla bilgi edinilemez. Bunun içindir ki ilk neden’i araştırmak boşunadır. “İnsan her şeyin ölçüsüdür.” Atomcu Demokritos, Epikuros gibi düşünürler de bu kanıdadırlar.
Sansüalizm temelde maddeci bir öğretidir ve nesnel bir gerçekliğe dayanır. Çünkü, duyumlar, dış dünyanın nesnel gerçekliğin imgeleridir. Bilgi kuramının ilk ve sağlam kanıtı, bilgilerimizin biricik kaynağının duyumlar olduğudur. İkincisi; duyum insana nesnel gerçeği bildirir. Üçüncüsü; sağlam ve kuşkulanamaz kanıt da pek açık olarak şöyle dile gelir: Nesnel gerçek maddesel yapıdadır.
Duyumculuğun İlk Çağ’daki temsilcileri; Kyrene Okulu ve Epikurosçulardır. Yeni Çağ’da ise özellikle Locke ve Condillac’tır.
SANSÜALİZM YA DA DUYUMCULUK NEDİR?
Sansüalizmi en geniş anlamıyla kapsayan öğreti, Fransız düşünürü Condillac’ın öğretisidir. Condillac, bütün bilgilerin duyumlarla oluştuğunu taştan bir heykel tasarlayarak tanıtlamaya çalışır. Antik Çağ Yunan şüpheciliği de duyumcudur.
Bu pek açık zorunluluğa karşın, duyumculuk, Avenarius ve Mach öğretilerinde, nesnel gerçeklik karanlıkta bırakılarak, idealizme çekilmeye çalışılmıştır. Bunun nedeni duyum’un iki yanlı oluşudur. Kişinin öznel duyumu ve o duyumun nesnel temeli… Berkeley duyumculuğuyla yola çıkan idealistler; duyumun birinci yanını ele alıp ikinci ve en önemli yanını görmezlikten gelerek tekbencilik ve bilinemezcilik alanlarına düşmüşlerdir. Duyumcu şüphecilik de böylesine idealist bir temele dayanır.
Bundan başka duyum, bilgi sürecinde diyalektik bir anlayışla soyut düşünme’yle birlikte ele alınmazsa Baron d’Holbach, Helvitius ve Feuerbach gibi kaba özdekçiliğe ve yanlış sonuçlara vardırır. Felsefe tarihinde duyumculuk, diyalektik ve tarihsel maddeciliğe gelinceye kadar, maddeci ya da idealist olsun, sadece bu yanından (eş deyişle metafizik bir yöntemle) ele alınmıştır. Düşülen bütün yanılgıların nedeni budur.
SANSÜALİZMİN FARKLI TANIMLARI
- Bütün bilgilerin yalnızca duyumlardan geldiğini, duyu algılarına dayandığını ileri süren öğreti. Formülünü Locke’un şu ünlü tümcesinde bulur: “Daha önce duyularda bulunmayan hiçbir şey anlıkta yoktur.”
- (Ruhbilimsel açıdan) Bütün ruhsal olayları duyumlara geri götüren (indirgeyen) anlayış.
- (Ahlak felsefesi açısından) Yaşamın anlam ve ereğini duyu hazlarında bulan öğretiler.
Hazırlayan: Sosyolog Ömer Yıldırım