Ütopyacı Sosyalizm Nedir?
Fransız Devrimi sonrasında ortaya çıkan ütopik sosyalizmin en önemli temsilcilerinden biri Saint-Simon (1760-1825)’dur. Pozitivizmin habercisi sayılan bu aristokrat düşünür her şeyden önce bilime ve ilerlemeye inanır.
Spekülatif tartışmaların yerini pozitif fikirlerin, ilahi esaslara dayanan ahlak ve siyasetin yerini akla dayanan ahlakın ve endüstriye dayanan politikanın alması gerektiğini savunur.
Auguste Comte’un en önemli ilham kaynaklarından olan ve bir anlamda hocası sayılan Saint-Simon’a göre, çalışan sınıf ana sınıftır. Toplumu besleyen, ayakta tutan kesim de bu sınıftır. Siyasetin bir üretim bilimi olduğunu savunan bu düşünüre göre devleti sadece işçi sınıfı değil, tüm üreticiler yönetmelidir.
Fransızcaya “industriel” yani “sanayici” sözcüğünü kazandıran Saint-Simon’a göre, toplumun maddi gücünü sanayiciler, manevi gücünü ise bilim adamları sağlayacaktır. “Sanayici”, toplumun genel olarak ihtiyaçlarını veya maddi zevklerini karşılayacak bir veya birçok maddi vasıtayı üretmeye ve üretilen bu malları fertlere ulaştırmaya çalışan kişidir. Sanayileşmekte olan bir toplumda (örneğin XIX. yüzyılın başlarında Fransız toplumunda) temel çelişki, Saint-Simon’a göre, üretime her ne şekilde olursa olsun katılanlarla, katılmayanlar arasındadır.
Bu düşüncenin bir parçası olarak, toplum için hayati olan meslekler üretime yönelik olanlardır. Bu nedenle bir toplum en iyi kimyagerlerini, mimarlarını veya ustalarını kaybederse, ülkenin ihtiyaçlarını karşılayan bu üreticilerin yerini doldurmak çok zor olacağından en azından bir kuşağın büyük sıkıntılar yaşaması kaçınılmazdır. Buna karşılık, saray efradının, subayların, bankacıların, din adamlarının veya mülk sahiplerinin önde gelenlerinin yitirilmesi, toplumda büyük üzüntülere yol açsa da devletin gerçek yapısında bir değişikliğe yol açmayacağı için ikincil derecede önem arz etmektedir.
Saint-Simon, iktisadi alt yapının önemine vurgu yapmış, iktisadi ve siyasi liberalizm ile demokrasiyi amansızca eleştirmiştir. Devletin, insanların yönetimiyle ilgilenmeyi bırakması ve sadece malların idaresiyle ilgilenmesi gerektiğini ileri sürmüştür. Ona göre yönetimde sadece uzmanlar görev almalıdır: mühendisler, mimarlar, teknisyenler, iktisatçılar… Saint-Simon’un önerdiği bu yönetim tarzına bugün “teknokrasi” adı verilmektedir. Bu yönetim anlayışına göre; sanayi, ekonomi ve devlet, politikacılar değil, uzmanlar, teknisyenler ve uygulayımcılar tarafından yönetilmelidir.
Kısaca ifade etmek gerekirse, Saint-Simon eşitliğe inanmayan düşünürler arasında yer alır, hiyerarşiyi ve aydınların üstünlüğünü savunur.
Hazırlayan: Sosyolog Ömer Yıldırım