Eğitimde kültürel yaklaşım
Klasik eğitim felsefesinde temel yaklaşımlardan birisi, kültürel yaklaşım olarak adlandırılır. Kültürel yaklaşım, kültürden yola çıkar ve dolayısıyla eğitimi öğrencinin insanlığın dil, edebiyat, felsefe ve bilim gibi yüksek değerlerinin dünyasına dâhil edilmesini, onun manevi formasyonu olarak değerlendirir. Bu dâhil olma süreci, elbette kültürün bir şekilde toplum tarafından kabul görmüş ayrı ve özel dünyasına nüfuz edebilmekten meydana gelir.
Eğitimli insanı, insanlığın en yüce ve en yüksek değerleriyle bezenmiş, kültürlü insan olarak normatif bir ideal diye öne süren kültürel yaklaşımda söz konusu ideal, eğitimden hiçbir şekilde ayrılmaz olup zaten esas eğitim süreci içinde gelişir. Söz konusu yaklaşım, buradan da anlaşılacağı üzere, kültürün, yani bilgi ve becerilerin insan tarafından öğrenilmesi gereken belli başlı alanlarının tarihsel varoluşuna vurgu yapmakla kalmaz, bireysel kişiliğin de kültüre dayalı böyle bir eğitim süreci içinde geliştiğini ifade eder.
Kültürel yaklaşımın temsilcileri, Goethe, Schelling, Schlegel, Scheleiermacher ve Novalis gibi romantikler ve Nietzsche’yle Schopenhauer benzeri irrasyonalist düşünürlerdir.
Kültürel yaklaşım, esas itibarıyla Aydınlanmanın natüralizmine ve kuru akılcılığına karşı geliştirilen bir tepkinin ifadesi olarak alınabilir. Goethe, Novalis, Schlegel ve Nietzsche gibi Alman filozofları, çağdaş yaşama da fazlasıyla musallat olan teknolojik ve ekonomik dünya görüşüne karşı geliştirilmiş temel kavramsal alternatifle eğitim anlayışını temsil ederler.
Modernliğin olumsuz sonuçlarına, özellikle de doğa ve toplum üzerindeki teknolojik egemenliğe karşı ilk büyük başkaldırıyı temsil eden bu filozoflar, yaşadıkları çağda sadece birtakım becerilerin kazanılmasına indirgenmiş eğitimin profesyonel bir faaliyet haline gelmesine veya bütünüyle mesleki bir karakter kazanmasına şiddetle karşı çıkarlar.
Eğitime kültürel yaklaşımın savunuculuğunu yapan bütün bu Alman filozofları, eğitim ideali olarak Bildungu öne sürerler. Bildung ideali, bütünlüklü insana özgü sağlam bir karakter formasyonunu, insanın kültüre dâhil edilmesini ve kültür aracılığıyla kendisini tam olarak gerçekleştirmesini ifade eder. Hatta Bildung geleneğinde eğitimden neredeyse kültürel bakımdan olgunlaşma, bireyin entelektüel boyutuyla yüreğinin bütünlüklü bir yapı içinde birbiriyle ahenkli hale gelmesi anlaşılır. Bütün insani güç ve kapasitelerin tam olarak gerçekleşmesini hedefleyen ve dolayısıyla natüralist Aydınlanmanın tek yanlı entelektüalizmine karşı çıkan kültürel yaklaşım temsilcileri, kültürü, söz konusu amaç ister mesleğin kendisi ya da ister devletin ihtiyaçları olsun, bir amacın aracı haline getiren Aydınlanma faydacılığına karşı çıkarlar. Onlar, söz konusu faydacılığa karşı, bilimi olduğu kadar kaçınılmaz olarak felsefe, teoloji, edebiyat ve sanatı da ihtiva eden bütün bir kültür alanının kendi içinde bir amaç olduğunu ileri sürerler.
Kültürel yaklaşımın temsilcileri, öğrenme ve bilginin tefekkür amacına dönük olduğunu iddia ederler. Buna göre, bilim, felsefe, teoloji ve sanatın amacı tefekkür veya hakikatin deneyimlenmesi olup kültür ancak modern dünyada yabancılaşmış insanın bütünsel gelişimi veya tam olarak gerçekleşmesinin aracı olabilir. Bireyselliğin gelişiminin ilk ve temel koşulunun özgürlük olduğunu söyleyen romantiklerle irrasyonalistler, insanın kendisini tam olarak gerçekleştirmesinin yolunun eğitimden geçtiğini öne sürerken eğitimi çocuğun mevcut potansiyel ve güçlerinin evrensel kültür yoluyla şekillenmesi olarak anlarlar.
Kültürel yaklaşımda eğitimin amacı, öncelikle bireysel bir amaç olarak ortaya çıkar. Buna göre, o, çocuğun öncelikle doğal varlığının üstüne çıkarılmasını, onun bir bütün olarak kendisini gerçekleştirmesinin sağlanmasını amaçlar. Eğitimin, bireyleri zihinsel, ahlaki ve manevi açıdan geliştirecek araçları sağlaması gerekir. Kültürel yaklaşımda, bunun ardından eğitimin sosyal ve politik amacı gündeme gelir. Bu açıdan bakıldığında, eğitimin bireylere sorumlu ve katılımcı bir yurttaşlık için gerekli olan değerlerle bilgeliği temin etmesi gerekir. Bütün bunların yolu ise eğitilen bireye sağlam bir karakter formasyonu, kapsamlı veya kültürel bir okuryazarlık kazandırılmasından geçer. Kültürel yaklaşım, bu yüzden eğitilecek kişiye bir meslek eğitiminden ziyade, kültürel bir eğitim verilmesi, ona liberal sanatların öğretilmesi gerektiğini savunur.
Kültürel yaklaşımda amaç, çocuğun potansiyeliyle güçlerinin evrensel kültür yoluyla şekillenmesidir.
Kültürel yaklaşımı benimseyen düşünürleri, bu noktaya taşıyan iki temel kabul vardır. Bunlardan birincisine göre, insanı insan yapan, onu doğal varlığının üstüne yükselten yegâne şey kültürdür. İnsanın daha çok insan olabilmesi, doğal varlığından ziyade manevi varlığının güçlenmesine bağlıdır. Bu da ancak kültür yoluyla olur. Kültüre dâhil olduğu, yüksek kültürlerin değerlerinden nasiplendiği ölçüde, insan gerçek anlamda insan ve yurttaş olabilir. Onun ikinci kabulüne göre, insandaki bu gelişmeyi ancak kültür veya onu bir insan olarak gerçekleştiren liberal sanatlar temin edebilir.
Kaynak: FELSEFE, s. 195-197, T.C. ANADOLU ÜNİVERSİTESİ YAYINI NO: 2487 AÇIKÖĞRETİM FAKÜLTESİ YAYINI NO: 1458