Felsefe hakkında her şey…

Takiyettin Mengüşoğlu’nun felsefe tarihi çalışmaları

09.11.2022
Takiyettin Mengüşoğlu’nun felsefe tarihi çalışmaları

Mengüşoğlu, Felsefeye Giriş kitabında, Problem Olarak Felsefe Tarihi adlı bölümünde, felsefe tarihini çeşitli yönleriyle tartışmıştır. Tarihi, insan faaliyetleriyle başlatan Mengüşoğlu’na göre tarih, insan başarılarının ve olayların bilgisidir (Mengüşoğlu 1968, 301). Başarıların alanları farklı olduklarından, her farklı alanın da bir tarihinin olduğu kabul edilmektedir. Dolayısıyla felsefe tarihi de insanın felsefe sahasındaki faaliyetlerinin, başarılarının tarihidir (Mengüşoğlu 1968, 301). Yüzyıllar boyunca sayısız insanların emeklerinin mahsulü olan bilginin ve insan başarılarının sürekliliğinin tespiti, şimdiki başarılar için gereklidir (Mengüşoğlu 1968, 302). İnsan başarılarının en önemlileri, onun ilim, felsefe, sanat ve teknik sahasında gerçekleştirdikleridir. Bu nedenden dolayı en önemli tarih de ilim, sanat, teknik tarihidir; çünkü bütün insan faaliyetleri – hangi sahaya ait olurlarsa olsunlar- bilgiye dayanan faaliyetlerdir, fakat ilim için, özellikle de tabiat ilimleri için tarih bir problem değildir (Mengüşoğlu 1968, 302-303).

Tarihin problem olarak karşımıza çıktığı yer, felsefe sahasıdır. Çünkü bu sahada tarihin fonksiyonunun ne olduğu henüz kesin bir karakter kazanmamıştır (Mengüşoğlu 1968, 303). Bilimlerdeki gibi bilgilerin sürekliliği felsefe de bulunmaz. Felsefe her olayda, o sürekliliği yeniden belirlemek durumundadır (Mengüşoğlu 1968, 303). Ayrıca her olay tarihi bir karakter taşımaz; tarihi karaktere sahip olanlar etkili olanlardır (Mengüşoğlu 1968, 303). Felsefede de durum aynıdır. Etkili olan düşünceler aynı zamanda tarihilik özelliğini de kazanırlar. (Mengüşoğlu 1968, 303). Kimya tarihi, kimyacı tarafından yazılırken, felsefe tarihi, çok defa filozof olmayanlar, sadece felsefe ile meşgul olanlar tarafından yazılır. Felsefenin sahasının çok geniş olması da göz ardı edilmemesi gereken sorunlar arasındadır (Mengüşoğlu 1968, 303).

Vazifesi, yalnız teorik temellerin bütünü (yani hem varlığın hem de her çeşit bilginin) üzerinde durmak olan felsefede durum çok değişir. Burada pratik hayata ilişkin bir şey yoktur. Felsefenin acele etmesi gerekmiyor. Bununla birlikte felsefe, hem kendisi hem de bilim hakkında hesap vermek, her durumla hesaplaşmak, bunlarla ilgili bütün fenomen gruplarını açıklamak, açığa çıkarmak, anlamak zorundadır. Felsefede açığa çıkarmanın, bu açıklama ve anlamanın çeşitli yolları vardır; işte filozofun asıl mühim vazifesi, bu çeşitli yollardan yürünmesi, verimli olan yeni araştırmaları tetikleyen düşünceler üretmesidir (Mengüşoğlu 1968, 305).

Felsefede esas olan sistem kurmaktır. Ve her sistemin belli bir çerçevesi vardır. Filozofun fikirleri ya bu çerçevenin içine sığabilir veyahut da onu aşar. Sığdığı zaman filozof, tutarlıdır; yani fikirleri arasında bir tutarlılık vardır. Sığmadığı zaman filozof söylediklerini çürüten, tutarsız, fikirleri birbirini tutmayan bir filozoftur. Böyle bir felsefe tarihi görüşünün tam olabilmesi için, bu sistemlerin de tasnif edilmesi gerekmektedir. Tasnif, bu sistemleri, realizm, idealizm, pozitivizm gibi belli ‘ism’lere ayırmak suretiyle yapılır (Mengüşoğlu 1968, 307-308). Felsefe tarihçisi, filozofları bu tasnif ilkelerine göre sınıflandırır, bir filozofun eksik bıraktığı fikrin diğeri tarafından tamamlandığını gösterir. Örneğin Platon’la başlatılan idealizmin Hegel’le doruğa ulaştığının gösterilmesi gibi (Mengüşoğlu 1968, 308). Felsefe tarihçisi, sistemleri ‘izm’lere göre sınıflar ve ‘izm’lerin kendi iç yapılarındaki gelişmeleri aktarır. Böyle bir tarih, hatalar tarihi olmaktadır (Mengüşoğlu 1968, 308). Çünkü, her sistem kendini biricik doğru kabul etmekte ve diğerlerini çürütmeye çalışmaktadır (Mengüşoğlu 1968, 308).

Hakiki anlamda felsefe tarihi, felsefenin yüzyıllardan beri ortaya koyduğu bilginin bir tarihi olmalıdır. Tıpkı kimya ve fizik tarihlerinde olduğu gibi. Bilimlerde birikerek devam eden bilgi durumu tarihçiliği kolaylaştırırken, felsefede, her filozof önceden kurulan problemi yeniden kurmak durumundadır. Kimyacı gibi, yaşadığı dönemin sorunlarından hareketle geçmişe yönelmelidir. Bilgi olanlarla olmayanları, hakikat ile hatayı birbirinden ayırarak geçmişi anlatabilmelidir (Mengüşoğlu 1968, 309). Felsefe tarihi tasnif kategorilerinden vazgeçmeli, sistemlere bağlanmamalıdır. 20.yüzyılda felsefe sistemleri yadırganmağa başlanmış, felsefe, sorunlara ve fenomenlere yönelerek önemli tavır değişiklikleri göstermiştir (Mengüşoğlu 1968, 309). Felsefe tarihi, başlangıçtan beri bütün problem sahalarına ait yalnız bilgi karakterine sahip olan fikirleri ele almalıdır. Bu bilgiler felsefenin bütün sahalarına ait olmalıdırlar. Tarihçilikteki bu tutum felsefenin başlangıçlarında kolayken sonlara doğru giderek zorlaşmaktadır (Mengüşoğlu 1968, 309-310).

Tarihçi filozofun dayanağı şu olmalıdır: Hiçbir filozofu, hiçbir felsefi fikri herhangi bir tasnif kategorisine sıkıştırmamak. Ancak bu ilkeye pek uyulmaz. (Mengüşoğlu 1968, 310). Gerçek felsefe tarihi, bütün felsefe disiplinlerinin sorunlarını içeren bir yapıda olmalıdır. Dolayısıyla böyle bir tarih, bu problemdeki bilginin, müspet görüşün, problemlerin çözüm şekillerinin veya bu gibi tasavvurların tarihi olacaktır (Mengüşoğlu 1968, 313-314). Mengüşoğlu, felsefe tarihini, felsefeyi geliştiren düşüncelerin tarihi olarak yazılması gerektiği düşüncesindedir. Ancak sistemler ve ..izm’lerin de felsefenin gelişmesine katkı sağladığı da unutulmamalıdır.

Kaynak: TÜRKİYE’DE FELSEFENİN GELİŞİMİ I, s. 60-68, T.C. ANADOLU ÜNİVERSİTESİ YAYINI NO: 2456 AÇIKÖĞRETİM FAKÜLTESİ YAYINI NO: 1428

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

2005'ten beri çevrim içi felsefe yapıyoruz...