Felsefe hakkında her şey…

Schelling: Felsefenin tek ve ebedi aracı sanattır

19.10.2022
612

Kant sonrası Alman idealizminin temsilcilerinden olan Schelling aynı zamanda Jena çevresi romantizmine mensup bir düşünürdür. Romantik felsefe genel olarak sanatı felsefi incelemenin tamamlayıcısı olarak görmüştür. Ancak, hiçbir romantik düşünür sanatın felsefedeki yeri konusunda Schelling kadar açık ve kesin bir ifadede bulunmamıştır. Schelling, Transendantal İdealizm Sistemi adlı eserinde şöyle der:

“Felsefenin tek ve ebedi aracı sanattır.” (Schelling, 1978: 233).

Peki, Schelling’in sanata böylesi merkezi bir değer vermesinin nedeni nedir? Bu sorunun yanıtı Kant’la birlikte Alman idealist filozofların çözmeye çalıştıkları felsefi sorunda yatar.

Schelling, bu soruna Fichte’nin bilgi kuramında çözümsüz kalan problemi irdeleyerek el atar. Fichte’de ‘ben’ bir yandan kendini ben olarak deneyimlerken dünyayı da benden farklı bir şey olarak deneyimler. Şimdi, eğer bu dünya kendi ürünü veya varlığı olacaksa bu, içinde benin kendini bilmediği bir ürün olacaktır. Yani bilinçsiz bir ürün. Dolayısıyla, ben ve dünya olarak deneyimlediklerimiz benin bilinçli ve bilinçsiz ürünleridir. Fichte’nin çözemediği felsefi sorun şuydu: Deneysel ben, felsefi ben nasıl olacak? Felsefe bilinçdışı veya bilinçsiz olana nasıl ulaşacak? Bilme ile bilinen arasındaki ilişkiyi nasıl kavrayacak? Ne kuramda, ne de pratikte ben kendini kendi bilinçsiz üretiminde tanıyabilir. Schelling’e göre ben üçüncü bir işleve, yani ben’in kendini bilinçsiz ürettiğinde tanıma işlevine sahipse bu sorun çözülebilir. Zihin bu işlevinde kendini aynı anda sonlu ve sonsuz, özgür olmayan ve özgür, bilinçsiz ve bilinçli olarak bilebilmelidir. Bilinç hem üretmeli, hem de ürettiğini bilmeli. İşte, Schelling, bunun dahi ve onun ürününde, yani sanat eserinde gerçekleştiğini düşünür. Peki ama, nasıl?

Schelling’e göre, diğer üretimlerde olduğu gibi, sanat üretimi bir çatışma ile başlar (Schelling, 1978: 222). Ancak, sanat üretiminde bu çatışmanın kendine özgü bir özelliği bulunur. Bilgi ve ahlakta ben kendini dış dünya ile çatışma içinde bulurken, sanatta bu çatışma içsel olarak deneyimlenir. Schelling’e göre sanat eseri bilinçli ve bilinçsiz üretim veya etkinlikleri bir arada barındırır; hatta, kendi ifadesiyle, onların “özdeşliğine dayanır” (Schelling, 1989: 30). Bu özdeşliği her ikisinin aynı olduğu anlamında düşünmemeliyiz; çünkü, Schiller’e göre, bu iki etkinlik hiçbir zaman birbirini yok etmezler. Bu bilinçli ve bilinçsiz benler birbirlerine karşı düşman da değillerdir; birbirini bozmazlar ama reddederek sonsuz karşıtlığı yansıtırlar. Bilinçli olanla bilinçsiz olan arasında bir uzlaşma olmadığı için sanat eseri hiçbir zaman tek bir yoruma uygun değildir. Aksine, sonsuz sayıda yorum söz konusudur (Fackenheim, 1954:312). Her bir yorum sanat eserinin bir yönünü açığa vurur; ama bunu yaparken de diğer taraflarını gizlemiş olur.

Her sanatçı bilinçli bir amaca sahiptir ve bu amacı belli teknikler aracılığıyla yerine getirmek için sıkı bir eğitim alması gerekir. Schiller’e göre sanat eseri sanatçının bilinçli yönelmişliği olarak başlar, ama bir sanat eseri niteliği kazanması için bundan daha fazla bir şey olması gerekir. Doğanın kendisi bilinçsiz bir üretimdir. Sanatçı, bilinçli olarak bir eser üretmeye karar verdiğinde bilinçsiz bir üretim alanına dayanır. Ancak, bir sanat eserinde sanatçının bilinçli olarak tasarladığından veya planladığından daha fazla bir şey vardır:

“Sanat eserinin temel özelliği sonsuz bilinçsizliktir. Sanatçının bilinçli olarak onda ortaya koyduğunun yanı sıra, sanatçı içtepisi aracılığıyla sanat eserinde öyle bir sonsuzlukla temsil edilmiştir ki, hiçbir sonlu anlayış onu bütünüyle açıklayamaz” (Schelling, 1978: 225).

Dâhi, sanat eseri aracılığıyla dünyanın bilinçsiz yönüyle bilinçli yönünü birleştirmiş olur.

Görüldüğü gibi, Schelling’in amacı objektif doğa ile sübjektif zihnin nihai hareket ettirici ilkelerinin özdeş olduğunu göstererek Kant felsefesinde var olan doğa ile özgürlük arasındaki ayrımı ortadan kaldırmaktır. Estetik yaratmada ben kendini bilinçsiz üretiminde tanır. Bu nedenle, kuramsal ve ahlaki olanın aksine, estetik çatışma tam bir ahenkle ortaya çıkar. Sanat, felsefenin aracı veya aletidir çünkü “başka bir yerde çözülemeyen, mutlak bir çelişki dâhide çözülmektedir” (Schelling, 1978: 230). Felsefecinin sadece soyut olarak kavradığı ben’in birliği sanat eserinde somut biçimde kendini açığa vurur. Böylece, güzellik ile doğruluk özsel veya ideal olarak birlik olmuş olur.

Schelling, bilinçli olanla bilinçsiz olanın özdeş olduğu bir etkinlik gösterdiğimizde transandental felsefenin ancak tamamlanmış olacağı düşüncesinden hareket ederek bunun başarılabileceği yegâne alanın estetik alan olduğu sonucuna varır: “Böyle bir etkinlik tektir, yani estetik. Her sanat eseri böyle bir etkinliğin ürünü olarak görülebilir. Sanatın ideal dünyası ile nesnelerin gerçek dünyası bir ve aynı etkinliğin ürünleridir” (Schelling, 1989: 12).

Schelling’e göre sanatın kendi dışında bir değeri yoktur. Sanatı bir zevk veya eğlence aracı olarak görmek bir çeşit barbarlıktır. Ya da onda bir piyasa değeri aramak salt ekonomik bakışı yansıtır. Sanattan bilimsel bir bilgi de edinmek mümkün değildir. Bir sanat eserinin fiziksel veya kimyasal çözümlemesi onun sanat eseri olmasıyla ilgili bir şey söylemez. Bilinçli ve bilinçsiz arasındaki etkileşim belli bir yasaya veya ilkeye bağlı olarak açıklanamayacak bir şey üretir. Bu nedenle estetik, bilimin veya felsefenin açıklayamayacağından daha fazla bir şey söyler.

Sanat eseri dış dünyadaki bir nesneyi değil, onun ideasını temsil eder. Hegel’de olduğu gibi, Schelling de Kant’ın güzelin öncelikli olarak doğada var olduğu görüşünü tersine çevirerek güzelin sanat eserinde var olduğunu savunur. Mitolojiyi bütün sanatların zorunlu koşulu ve ilk içeriği olarak gören Schelling, yine Hegel’de olduğu gibi, resim, müzik, heykel, mimarlık, şiir ve trajedi sanatları üzerinde uzun uzadıya açıklamalar ve çözümlemeler yapar.

Kaynak: ESTETİK VE SANAT FELSEFESİ, s. 115-117, T.C. ANADOLU ÜNİVERSİTESİ YAYINI NO: 2574, AÇIKÖĞRETİM FAKÜLTESİ YAYINI NO: 1544; Kitabın Yazarları: Prof. Dr. Demet TAŞDELEN, Prof. Dr. Aslı YAZICI

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

2005'ten beri çevrim içi felsefe yapıyoruz...