Sanatsal bilgi sezgisel bilgidir anlayışı
Benedetto Croce 1913 yılında yayımladığı Estetiğin Özü adlı eserinde klasik kuramcıların aksine sanatın mantıkla değil sezgiyle ortaya çıktığını savunur. Hegel felsefesinden ve Vico’nun tarihsel idealizminden etkilenen Croce sanatın tinsel bir uğraş olduğunu savunur. Croce’ye göre, güzel ifade eyleminin kendisidir ve güzelin bilimi olarak düşünülen estetikse bir “ifade bilimidir.” Sanat bir dil biçimidir ve sanatçı da fikirlerini somut bir biçim içerisinde ifade edebilen kişidir.
Croce’ye göre, sezgisel ve mantıksal olmak üzere iki tür kuramsal bilgi vardır. Sezgisel bilgi imgeler üreten düş gücü aracılığıyla elde edilirken mantıksal bilgi kavramlar üreten akıl aracılığıyla elde edilir (Cömert, 2006: 21). Bunlardan sezgisel bilgi bireyselin, mantıksal bilgi ise tümelin bilgisini verir. Croce, estetik bilginin mantıksal bilgiden bağımsız ve kendi başına yeterli olmasına karşın mantıksal bilgi için zorunlu olduğunu çünkü sezgiler olmaksızın kavramların olamayacağını savunur. Bu düşüncesiyle, estetiğin mantığa önceliğini savunduğunu görmekteyiz.
Croce sanatı bir görüş ya da seziş olarak görür (Croce, 2004, 39). Ona göre, sanat tümelin değil de bireyselin bilgisidir. Sezgi bize içinde yaşadığımız dünyanın bilgisini; genelin, tümelin ve numenin bilgisini değil de bireyselin ve fenomenin bilgisini; yani bu nehir, bu ağaç, bu gölün bilgisini verir. Croce sanatın seziş olduğunu söylerken onun ne olamayacağını da belirlemiş olur.
Sanat fiziksel bir gerçeklik değildir
Sanat renklere, biçimlere, ses birliklerine, ısı ya da elektriksel olgulara indirgenemez; o sanat eserinin ortaya çıkmasını sağlayan maddi ve fiziksel hiçbir ortama ve araca indirgenemez. Croce sanatı ve sanat yapıtını ruhsal bir edim olarak gördüğü için sanatın dışsal, fiziksel bir olgu olamayacağı fikrini savunur.
Sanat yarar gözetici bir etkinlik değildir
Seziş veya içe doğuş olarak sanat kuramsaldır; bu yüzden de yarar gözetici bir etkinlik olamaz çünkü, “yarar gözetici bir etkinlik daima bir hoşnutluk yaratmaya, dolayısıyla da acıyı yok etmeye yönelik olduğundan, kendi öz doğası bağlamında düşünülen sanatın yararlı ya da zevk ve acı gibi şeylerle bir ilintisi olamaz. ….Susuzluğumuzu gidermek için içtiğimiz sudan aldığımız tad sanatsal bir öz taşımaz” (Croce, 2004:41).
Sanat ahlaksal bir etkinlik değildir
Sanat istenç sonucu ve iyi niyetten doğmadığı içi ahlaki alanın dışındadır ve herhangi bir ahlaki değerlendirmeye konu edilemez:
“Sanatsal bir görüntü, ahlak bağlamında övülesi ya da yerilesi bir eylemi betimleyebilirse de, böylesine sanatsal bir görüntünün kendisi aynı bağlamda övülesi ya da yerilesi değildir. Bir görüntüyü hapis ya da ölüm cezasına çarptıracak yargısal bir yaptırım olmadığı gibi, aklı başında bir kimsenin varacağı hiçbir ahlaksal yargı da kendisini ona onun bir nesnesi olarak sunmaz. Yoksa, Dante’nin Franceska’sını ahlaksız ya da Shakespear’ın Cordelia’sını ahlaklı saymak …bir kareyi ahlaklı, bir üçgeni ise ahlaksız saymakla eş anlamlı olurdu” (Croce, 2004: 42).
Sanatın ahlaksal olanın ötesinde olması sanatçının ahlak alanının dışında olduğu anlamına gelmez. Aksine, Croce’ye göre, bir insan olarak sanatçı ahlaki bütünlüğü olan ve ahlaki sorumluluğa sahip bir kişi olmak zorundadır.
Croce son olarak sanatın, felsefe, tarih, doğa bilimleri ve matematikle özdeşleştirilemeyeceğini; çünkü bu alanların sadece olanın olduğu gibi, tümelin, genelin veya gerçeğin kavramsal bilgisine odaklandığını; halbuki, sezgi olan sanatın düşünceden önceki imgelerle ortaya çıktığı için bu alanların bilgisinden farklı bir bilgiye sahip olduğunu söyler. Özetlemek gerekirse Croce’ye göre, tikelin, bireysellin bilgisiyle ilgi olan sanat fiziksel bir gerçeklik; yarar gözetici bir etkinlik veya ahlaksal bir etkinlik; felsefe, doğa bilimi, tarih veya matematik değildir.
Croce’ye göre, “sanat bir görüş ya da seziştir” (Croce, 2004: 39). Croce, sezgi ve ifade kavramlarını eş anlamlı kullanır. “Sanat sezgi, sezgi de ifade olduğuna göre, buradan örtülü olarak, sanat-dil özdeşliği ortaya çıkar” (Cömert, 2006: 64) Croce’ye göre, sanat felsefesi ve dil felsefesi aynı şeydir. Genel olarak estetik üzerine çalışan kişi aslında dil üstüne çalışır.
Sanatın bir ifade veya anlatım olduğu görüşü sadece Croce’ye ait bir görüş değildir. Örneğin, Croce’nin çağdaşı Robin George Collingwood (1889-1943) Sanatın İlkeleri adlı eserinde sanatın zihinsel durumların ifadesi olduğu görüşünü savunur. Croce’un sezgi olarak adlandırdığı sanatı ‘imgesel anlatım’ olarak tanımlar. Collingwood’a göre sanat, imgede ve sezgide anlatım ya da dışa vurumdur. Sanatı sanat yapanın, sanatın temelini oluşturanın sanatçının duyguları değil de aksine sanatçının fikirleri, düşünceleri ve bunların ifadeleridir. Collingwood için sanat aynı zamanda yaşama anlam katan kültürel bir değerdir. Hem Croce hem de Collingwood için, içinde ifadenin olmadığı bir eser sanat eseri değildir.
Kaynak: ESTETİK VE SANAT FELSEFESİ, s. 136-137, T.C. ANADOLU ÜNİVERSİTESİ YAYINI NO: 2574, AÇIKÖĞRETİM FAKÜLTESİ YAYINI NO: 1544; Kitabın Yazarları: Prof. Dr. Demet TAŞDELEN, Prof. Dr. Aslı YAZICI