Devletsiz Birey: Liberterlik Nedir?
Robert Nozick Anarşi, Devlet ve Ütopya adlı eserinde 19. yüzyılın liberal ilkelerine geri dönmeyi önererek, devletin minimal ölçüde küçülmesi gerektiğini savunur.
Nozick kaynakların devlet eliyle dağıtılmasının, bireyler aleyhine özgürlük yitimine yol açtığı iddiasıyla negatif özgürlük anlayışının en hararetli savunucularından biridir. Nozick’e göre devletin üstlendiği yeniden dağıtımcılık rolü, ister istemez bireylerin seçim ve etkinliklerini etkileyecektir. Dahası Adam Smith’in devletin ekonomi alanından büsbütün çekilmesini ileri süren iktisadi önerilerini tekrarlayan Nozick’e göre, serbest piyasa ekonomisi, bireysel yaratıcılığı ve kârı arttırır. Aksine yeniden dağıtımcı bir devlet ise, devlet yardımlarından faydalananları tembelliğe sürükler.
Liberterlik: Liberterlik ya da liberteryanizm, en genel anlamda, Adam Smith’in iktisadi liberalizme ilişkin saptamalarını en uç noktasına ulaştıran özgürlükçü görüş olarak tanımlanabilir. Devletin olabildiğince küçülmesi ve insanların ahlaki kısıtlamalardan bütünüyle serbest kalması gerektiğini ileri süren liberterler, bireyci anarşizm ve aşırı kapitalizm arasında bir tavır sergilerler.
Nozick’e göre üstlendiği görevler nedeniyle genişleyen devlet, giderek hantal bir bürokrasiye boğulduğu gibi, siyasetin de arpalık haline gelmesine yol açar. Liberterlik bir tür piyasa fundamentalizmi olarak da değerlendirilebilir (Heywood 2007, s. 67). Piyasayı her türden ahlaki ve yasal yolardan oluşacak siyasal denetimin üzerinde gören liberter anlayış, klasik liberalizmi de aşarak piyasayı ilişkilerin tek belirleyicisi haline getirir.
Liberter anlayışın piyasanın her türden denetimden uzak kendi iç dinamiğini üretmesine duydukları inanç, liberterlerin, devletin iktisadi planlama görevine de karşı çıkmalarına yol açar. Bu nedenle liberterlere göre devlet, sosyal ya da siyasal açıdan görev üstlenebilecek yetkiye sahip olamayacağı gibi, devletin yapacağı olumlu ya da olumsuz her türden müdahale bireyin özgürlüğüne gölge düşürür.
Nozick’e “bireyci anarşizmin babası” unvanını kazandıran ve bir karşı-devrim niteliği taşıyan liberter siyaset anlayışı tam olarak hiçbir zaman uygulanmamıştır. Ancak özellikle özelleştirmeye verdiği destek nedeniyle, 20. yüzyıla damgasını vuran sosyal refah devletinin hantallaşan bürokrasisini aşmak ve devletlerin giderek genişlemesi sonucunda zorlanan ekonomilerindeki yüklerini hafifletmek amacıyla özellikle İngiltere ve Amerika Birleşik Devletlerinde 1970’li yıllardan itibaren savunulur hale gelmiştir. İngiltere’de Thatcherism, Amerika’da ise Reganizm siyasetleri, 70’li ve 80’li yıllar boyunca, yeni-sağ olarak adlandırılan ve özünde muhafazakâr olan sosyal bir felsefe çerçevesinde, laissez-faire ekonomisini uygulamayı denemiştir.
Hem Thatcher hem de Reagan refah devletinin genişlemesi karşısında özelleştirmeleri savunmuş ve refah devletinin üstlendiği kimi sosyal hakların kilise örgütleri ya da cemaatler gibi organik bağla bağlı gruplarca üstlenilmesini teşvik etmişlerdir. Hâlihazırda süregelen yeni-sağcı görüşler, bireyler açısından birçok olumsuz sonucu da beraberinde getirir. Bireyler, yeni sağcı siyasalar eşliğinde sosyal haklar bakımından geriledikleri gibi, toplumsal açıdan, özellikle 20. yüzyılın ikinci yarısında etkisini daha fazla hissettirecek olan Toplulukçu (cemaatçi) ilişkilere bağımlı hale gelmişlerdir.