Siyaset Felsefesi Tarihi
Siyaset felsefesi tüm kavram ve sorunlarını, söz gelişi devlet sorunu gibi siyasal sorunlarını amaca uygun olmaklık bakımından eleştirel olarak ele alır.
Amaca uygun olma: belirli bir var olanın belirli bir amacı gerçekleştirmek üzere var olması. Söz konusu durumda devletin amacı onun varlık nedenidir. Devlet toplumun ahlakça olgunlaşması ya da toplumun bütün olarak mutluluğunu sağlamak için vardır, diyerek devletin var oluş nedenini onun amacından hareketle temellendirme.
Tarihsel açıdan Batı felsefe geleneğine baktığımızda siyaset felsefesi alanında çeşitli görüşler öne sürmüş olan Platon, Aristoteles, Augustinus, Macchiavelli, Hobbes, Locke, Rousseau, Hegel ve Marx gibi birçok filozof görülür. Bugünkü Batı uygarlığının siyaset kurumlarına baktığımızda, bu kurumların uzun süren bir tarihsel düşünsel geleneğin sonucunda ortaya çıktıkları söylenebilir. Eskiçağ’da Platon ve Aristoteles’in toplum ve devlet kuramlarıyla başlayan siyaset felsefesi, bu filozofların düşüncesinde devletin ve toplumun amacına, ortak iyiye ve adil toplum ve devlet düzenine yönelik eleştiriler olarak ortaya çıkmıştır. Ortaçağ ise tanrı devleti düşüncesiyle ortaya çıkmış ve bir siyaset felsefesinden çok bir teoloji ortaya koymuştur. Ortaçağ düşüncesinde yeryüzü devletinin amacı yeryüzünde Tanrı devletini gerçekleştirmek olmalıdır. Rönesans’la başlayan Yeniçağ Tanrı merkezli devlet anlayışının yerine laik bir devlet anlayışı ortaya koymuştur. Macchiavelli Hükümdar adlı yapıtında ilk ulus devlet kavramını ortaya atarak, modern siyaset kuramının da temelini atmış olur. Modern siyaset felsefesinin birçok devlet öğretisi devletin kökeni sorununa yanıt vermeye çalışmışlardır. Hobbes’un Locke’un ve Rousseau’nun çabaları hep bir sözleşme kuramı temelinde devleti temellendirmeye yönelik olmuştur. Modern siyaset felsefesinde Marx gibi kimi düşünürlerce devlet eleştirileri de yapılmış ve devlet egemen sınıfın baskı ve sömürü aracı olarak görülmüştür. Çağdaş siyaset felsefesinde ise Rawls ve Nozick gibi düşünürler yine devletin temeli sorununa değinmişler ve devletin meşruiyeti sorununu çözmeye yönelik çalışmalar yapmışlardır.
Eski Yunan felsefesiyle başlatılan Batı düşünce geleneği içinde yukarıda adı geçen birçok filozof ve çeşitli düşünce akımları, siyasetin temel sorunlarına çözümler getirmek üzere siyaset kuramında pek çok temel kavram ortaya atmışlardır. Etik ile siyaset ilişkisinde hangisinin temel olması gerektiği sorunundan, “doğa durumu” kavramı ve devletin doğuşuna ilişkin toplum sözleşmesi kuramlarına, demokrasi sorunundan, “özgürlük” ve “eşitlik” kavramlarına kadar birçok temel sorun felsefi düşüncenin konusu olmuştur. Düşünce tarihinde siyaset felsefesi tarihi günümüzde de tartışmaya devam ettiğimiz birçok temel kavramı ortaya çıkarmıştır. Günümüzde tartışılan insan hakları açısından demokrasi ve adalet sorunu, tarihsel olarak çeşitli filozoflarca ortaya atılmış ve tartışılmış olan “adalet”, “eşitlik”, “özgürlük”, “savaş” ve “barış” kavramları ile “egemenlik”, “haklar” ve “mülkiyet” kavramları temelinde ele alınmaktadır.