Geç Skolastik ve Nominalizm
Bu başlık altında Duns Scotus ve Occamlı William’ın genel felsefeleri çerçevesinde etik anlayışlarını kısaca özetleyeceğiz. Duns Scotus felsefi görüşleriyle Occamlı William’da olgunlaşan nominalizmin (adcılık) hazırlayıcılarından ve habercilerinden biri olmuştur.
Duns Scotus’a göre, kutsal kitap ve Kilisenin otoritesine dayanan dinsel öğretinin dogmaları, felsefi düşünce için de belirleyici olmakla beraber, hiçbir inanç ve otorite akla uygun olmadığı sürece kabul edilemez. Bu bağlamda Duns Scotus’un rasyonalizminin dinsel inancını, filozofluğunun da ilahiyatçılığını öncelediği söylenebilir.
Felsefe ve ilahiyat (teoloji) arasındaki bu ayrışma ve uzmanlaşma eğiliminin Geç Skolastik dönemin belirgin bir yönelimi olduğu dile getirilebilir. Dahası genel olarak farklı manevi disiplinler arasında belirgin bir ayrımlaşma ve profesyonelleşme eğiliminin modernizme doğru arttığı ve derinleştiği görülecektir. İşte Duns Scotus’a göre en yüksek otorite ve hakikat ölçütü akıldır ve kutsal metinler ve dinsel otoriteler ancak akla dayandıkları sürece meşru bir otoriteye sahiptirler.
Duns Scotus evrenseller tartışmasında nominalizm ve empirizme yakın bir konumlanış içindedir. Asıl birincil anlamda var olan bireysel varlıklardır. Bireyselliğe yaptığı bu vurgu yanında Duns Scotus tanrısal ve insani iradenin önemini de vurgular. Bireyi birey yapan, onu diğerlerinden ayıran iradesidir. Bu bağlamda hem Tanrı mutlak iradesiyle hem de insan göreli iradesiyle kendi varlıklarını belirler ve gerçekleştirirler. İnsan kendi iradesiyle aklın gereklerini yerine getirebileceği gibi, akla karşı bir eylem arayışına da yönelebilir. Ahlaki olarak insan yaşamını ve kişinin kaderini belirleyen şey, insanın sahip olduğu bu özgür iradedir. İnsan iyi ve kötü davranışlarının gerçek öznesi ve sorumlusu olarak karşımıza çıkar.
Occamlı William nominalist (adcı) bir filozof olarak evrenseller tartışmasında, evrensellerin birer addan, işaretten, kelimeden ibaret olduğunu savunur. Evrenseller yalnızca bireysel şeyleri niteleyen ve sınıflayan adlardırlar ve zihnimizde bir soyutlama olarak vardırlar. Asıl varlıklar bireysellerdir. Evrenselleri birer addan ibaret gören nominalizmin, evrensellerden kaynaklanan tüm genel ve zorunlu belirlenim ve ilişkileri temelsiz ve kuşku konusu kılar.
Bilim ve felsefenin evrensel ve zorunlu işleyişe dair yasaları, Occamcı bir nominalizm açısından kuşku konusu olacaktır. Böyle bir nominalizmin tutarlı bir sonucu olarak bilinebilen tek gerçeklik bireysel gerçekliktir. Bireysel gerçekliğin bize verebileceği tek bilgi ise bireysel, göreli ve mümkün bilgidir. Ne bilim ne felsefe ne de Tanrı’nın varlığını kanıtlamaya çalışan ilahiyat bu kuşkudan kurtulamaz. Occamlı William’ın nominalist temelli kuşkuculuğu için, gerçek anlamda bilgelik ve bilim ancak Tanrı’ya mahsus olabilir ve insanın payına düşen şey ancak inanç olabilir.
İnanç ve bilgi arasındaki bu kopuş, bireyin yalnızca kendi seçimi ve inancıyla dinsel bağlamda ahlaki bir yaşayışa yönelebileceğine işaret eder. İnsan Tanrı’ya ve hakikate dair yetersiz bilgisiyle bir seçim yapmak zorundadır; ya inanacaktır ya da inanmayacaktır. Bu bağlamda Occamlı William’ın da tıpkı Duns Scotus gibi bireysel iradeyi vurgulayan ve temel alan bir etik anlayışına sahip olduğu söylenebilir.