Öğrenme Nedir? Öğrenme Türleri Nelerdir?
Günlük yaşamda “öğrenme” deyince çoğumuzun aklına okul, sınıflar, öğretmen ve öğrenciler gelir. Öğrenme adı verilen süreç sadece bu iş için özel olarak hazırlanmış ortamlarda ve sadece belli yaşlar arasında gerçekleşirmiş gibi düşünürüz. Oysa doğduğumuz andan başlayarak ölene dek ev, okul, sokak fark etmeksizin insanın yaşadığı her ortamda yaşadığı her türlü deneyim bir öğrenme etkinliği olarak görülmelidir.
Bir yaşına kadar eline aldığı her nesneyi ağzına sokan bebek nasıl yenilebilir olanla yenilenemez olanları ayırt ederek dünyayı keşfetmeyi öğreniyorsa ya da beş yaşında bir çocuk yüzmeyi nasıl öğreniyorsa, bir lise öğrencisi de sınıfta bir matematik problemin çözmesi de yaşlı bir kadın torunundan tarih öncesi dönemde dinozorların nasıl yaşadığını dinlemesi de bir öğrenmedin.
Bu örneklerden anlaşıldığı gibi öğrenme, tüm yaşamı kapsayan bir süreçtir. Bunun yanı sıra öğrenmenin her türlü deneyimi içerdiğini vurgulamak gerekir. Bu bağlamda deneyimden her türlü girdi kastedilmektedir; kendi yaşadığımız olaylar, başkalarının yaşadığı ve bizim tanıklık ettiğimiz ya da gözlediğimiz olaylar, gazete, kitap ve dergilerde okuduğumuz fikirler, izlediğimiz sinema ve belgeseller, arkadaşlarımızdan, öğretmenlerimizden, ailemizden ve tanıdıklarımızdan duyduklarımız, insanlardan aldığımız tavsiyeler gibi (Uba ve Huang, 1999).
Davranışı nesnel bir biçimde uyaran-tepki ilişkisi içinde betimleyen ilk davranışçılar, öğrenmeyi kendi yaklaşımlarında ana açıklayıcı kavram olarak görmüşlerdir. Onlar için bir kişinin söz konusu bir andaki davranışı, o kişinin geçmiş deneyimlerinin ürünüdür. Yani, bu görüşe göre, kişilerin davranışları arasındaki farklılıklar onların farklı farklı deneyim geçirmiş olmalarından kaynaklanmaktadır; farklı deneyimler geçirmek farklı öğrenme yaşantılarının olması anlamına gelir. Tüm davranışlarımızın öğrenilmiş olduğunu iddia eden davranışçılar için temel öğrenme mekanizmaların’ ortaya çıkarmak temel hedef haline gelmiştir (Gray, 1999).
Psikologlar, öğrenmenin tanımında, neyin öğrenme olduğuna ilişkin bir takım ölçütler koymaya çalışırlar. Kabul edilen psikolojik tanıma göre, süreç, davranış ve/veya zihinsel aktivitelerde kalıcı değişiklikle sonuçlanıyorsa öğrenme gerçekleşmiş demektir. Burada iki noktaya dikkat çekmek gerekir. Öğrenme, davranışlarda bir değişikliğin meydana gelmesidir, ancak davranışta değişiklikle sonuçlanan sürece öğrenme dediğimiz halde tersi doğru değildir; yani davranış değişikliğini açıkça gözlemediğimiz durumlarda da kolayca “öğrenme yoktur” diyemeyiz. Diğer bir deyişle salt davranış olarak gözlenmediği için ama hala zihinsel bir değişiklik olarak öğrenmenin gerçekleştiğini ileri sürdüğümüz durumlar da vardır. Bu tür durumlarda zihinsel değişiklik, davranış değişikliğine dönüşecek olan bir potansiyeli işaret eder. Söz konusu zihinsel değişiklik ihtiyaç duyulduğunda ortaya çıkabilir; ama ortaya çıkmadığı sürece, sırf davranış olarak gözlenmediği için öğrenmenin olmadığı ileri sürülemez. Diğer bir vurgu da öğrenmenin geçici değil kalıcı bir zihinsel ya da davranış değişikliği olarak görülmesidir. Örneğin başka bir takım nedenlerle (alkol veya uyuşturucu madde kullanımı vb.) davranışta ya da zihinde geçici bir takım değişiklikler deneyimlenebilir ama bu değişiklikler bu maddelerin etkisi ortadan kalkınca geçer ve organizma eski durumuna döner. Dolayısıyla böyle bir süreç öğrenme olarak görülemez.
Psikolojide öğrenme genel olarak bağsal öğrenme ve bilişsel öğrenme başlıkları altında incelenir. Psikologlar iki olay ya da iki uyaran arasında bağ kuran öğrenmeye koşullama adını verirler. İki tür koşullama mevcuttur: klasik koşullama ve edimsel koşullama.
Ayrıca lütfen bakınız:
Derleyen: Sosyolog Ömer YILDIRIM
Kaynak: Atatürk Üniversitesi Sosyoloji Bölümü 1. Sınıf “Psikolojiye Giriş” ve 2. Sınıf “Deneysel Psikoloji”, 4. Sınıf “Sosyal Psikoloji” Dersi Ders Notları (Ömer YILDIRIM); Açık Öğretim Psikoloji Ders Kitapları ve MEB Liseler İçin Psikoloji Dersi Ders Kitapları
Bigiler çok yararlı bunun için teşekkür ederim Ömer Yıldırım bey