Felsefe hakkında her şey…

Fındıkoğlu’nun Türkiye’deki sosyal hayat ve aydınlar hakkındaki görüşleri

01.01.2023
Fındıkoğlu’nun Türkiye’deki sosyal hayat ve aydınlar hakkındaki görüşleri

Fındıkoğlu bir dizi makalesinde belirli bazı sebeplerden dolayı Türkiye’de kültürel hayatın gelişmemiş olduğunu, bu sebepler ortadan kaldırılmadıkça da Türkiye’de kültür düzeyini yükseltmenin mümkün olamayacağını belirtir. Onun Türkiye’de kültürel hayatın durumu ve geliştirilmesi üzerine görüşlerini şu başlıklar altında toplamak ve açıklamak mümkündür:

Sosyal Değerleri Birbirinden Ayırma

Fındıkoğlu’na göre Türkiye’de son yüzyıldaki fikir hareketlerinin gelenek hâlinde yaşayamaması, sosyal değerleri birbirinden ayırma gereğinin anlaşılmamasından, yani bilim ve felsefe ile doğrudan doğruya ilgisi olmayan din ve siyaset ihtiraslarını bu alana karıştırmaktan ileri gelmiştir. Örneğin, 1870 yılında tabiata ait bilimlerin Darulfünun’da okutulmasından dolayı çıkan dedikodular, Darulfünun’un kapatılmasına sebep olmuştur. Yine 1919’daki İstanbul idaresi, Darulfünundaki eğitimin bir kısmının devamına sırf siyasi ihtiraslar yüzünden engel olmuştur. Bilim ve felsefe hayatı üzerine yapılan bu gibi müdahaleler, Türkiye’de bilimsel ve felsefi hayatın gelişmesini ve yaygınlaşmasını önlemiştir. Türkiye’de sağlam bir düşünce geleneğinin kurulması, fikir faaliyetlerinin değerinin ve hürriyetinin gözetilmesine bağlıdır. Bu hürriyeti sağlamak için her şeyden önce sosyal değerleri birbirinden ayırmak, her işi ehline bırakmak gerekir (Fındıkoğlu, 1938: 18).

Aydın-Toplum Etkileşimi

Fındıkoğlu’na göre Türkiye’de bilimsel ve felsefi faaliyetin gelişmesini ve gelenek hâlinde devam etmesini engelleyen önemli bir sebep de düşüncenin içinde doğmuş olduğu toplum yapısı ile ilgili olmaması, Avrupa’da ortaya atılmış düşünce sistemlerinin düşünürlerimiz tarafından aynen taklit edilmesidir. İçlerindeki yabancılaşma duygusu onların etkili ve verimli fikirler ortaya koymalarına, geliştirmelerine engel olmakta, dolayısıyla çalışmaları kendilerini de içinde yaşadıkları toplumu da tatmin etmemektedir (Fındıkoğlu, 1938: 20).

Ona göre aydın düşünme ve inceleme konusunu içinde yaşadığı toplumdan almalı ve kendi ülkesinin yapısına göre bir düşünce geleneği oluşturmaya çalışmalıdır. Aydın toplumsal incelemelerinde kendi toplumunun ihtiyaç ve değerlerini göz önüne almalı, milletlerarası nitelikteki düşünme şekillerini de taklitle kalmayıp özümsemeli ve yaratıcılığa götürecek yolları bulmalıdır.

Kültürde Ademimerkeziyet’in Sağlanması

Fransız filozofu Fr. Rauh ve Mehmet İzzet’in görüşlerinden etkilenen Fındıkoğlu, tarihî bir bakış açısıyla Türk düşünce hayatını gözden geçirir; Türk düşünce hayatında merkeziyetin ve ademimerkeziyetin hakim olduğu dönemlere işaret eder.

Fındıkoğlu, “kültürde ademimerkeziyet”i Türkiye’de fikrî hayatın canlanmasını, bilimsel ve felsefî hayat geleneğinin kurulmasını, ülkenin her tarafındaki kabiliyetlerin ortaya çıkarılıp değerlendirilmesini… sağlayacak faktörlerden biri olarak önemle ele almakta ve çeşitli yönleriyle düşünmektedir. Bu probleme bütüncü görüşle yaklaşarak kültür merkeziyetsizliği konusunda da taklitçilikten kaçınılmasını; zaman ve mekân şartlarını, eldeki kaynakları ve memleket ihtiyaçlarını düşünerek ve etkili olabilecek bütün faktörleri hesaba katarak, relativist ve gerçekçi bir yaklaşımla, problemlerin çözümlenmesini önerir. Şöyle ki, kültür merkeziyetsizliği yaparken, düşünce ile mekân ilişkisini daima göz önünde tutmak; okul, fakülte, üniversite, enstitü kavramlarını mutlak tarafları ile değil, relatif taraflarıyla düşünmek gerekir. Türkiye için bir fakülte tasavvuru, bir üniversite hayali hiçbir zaman örneğin, Fransa veya Almanya’daki örneklerini düşündürtmemelidir. Çünkü iki farklı ülkenin nüfusları, sosyal ve ekonomik yapıları vs. farklı olduğu gibi, şehir yapıları da farklıdır.

Batı Medeniyetinin Bilimsel ve Felsefi Ortamını Bir Bütün Olarak Yaratmaya Çalışmak

Fındıkoğlu’na göre Batı medeniyetinin bilimsel ve felsefi ortamını teşkil eden özellikler birtakım ahlaki ilkelerde toplanmaktadır. En başta “bilimsel ahlak” gelir. Bilimsel ve felsefi faaliyetlerin siyasi, dinî ihtiraslardan uzak tutulması, bilim adamının kendisini nefsine bağlılıktan kurtarması, metotlu ve disiplinli çalışması gerekir

Fındıkoğlu, Batı medeniyetinden hangi unsurların alınacağı konusunda Gökalp ile olduğu kadar Mümtaz Turhan ile de hemfikirdir. Milletlerin hayatında tek taraflı veya karşılıklı kültür alışverişleri tabiî olaylardır. “Aldığımız ve naklettiğimiz yabancı kültürün muhtevasından ziyade zihniyetini ve metodunu kavramaya çalışmalı, millî bir kültür muhtevası yaratmaya çalışmalıyız” (Fındıkoğlu, 1948b:163-164).

Kaynak: TÜRK SOSYOLOGLARI, s.  28-36, T.C. ANADOLU ÜNİVERSİTESİ YAYINI NO: 2915 AÇIKÖĞRETİM FAKÜLTESİ YAYINI NO: 1872

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

2005'ten beri çevrim içi felsefe yapıyoruz...