Sonuç Eşitliği Nedir?
Eşitlik düşüncesinin en radikal ucunu hiç şüphesiz ki sonuç eşitliği oluşturmaktadır. Sonuç eşitliği başlangıca ve yarıştaki performansa bakmaksızın bireylerin sonuçlar itibariyle eşit bir düzeye gelmelerine odaklanmaktadır.
Rousseau’nun şu sözleri sonuç eşitliği adına tarihsel bir örnek olarak verilebilir: “Hiçbir vatandaş diğerini satın alabilecek kadar zengin, aynı şekilde kimse de kendisini satmak zorunda kalacak kadar fakir olmamalıdır.” Bu anlamda sonuç eşitliği, fırsat eşitliğinin sadece radikalleştirilmiş hâli değildir, onunla keskin bir zıtlık içerir.
Zira fırsat eşitliği, yukarıda ifade edildiği üzere, liyakat prensibini esas alırken, sonuç eşitliği bu ilkeyi eşitliği düşünmek ve uygulamak açısından ajandasına katmamakta, liyakatine bakılmaksızın her bireyin eşit bir seviyeye gelmesine yönelik olarak toplumsal olanakların seferber edilmesine odaklanmaktadır.
Bu ilkeye dayanarak sosyal eşitlik maddi bir içerik kazanır. Sonuç eşitliği taraftarları bu olmadan diğer eşitliklerin soyut kalacağını düşünürler: Eşit derecede vatandaşlara verilen sivil ve politik haklar, barınma ve beslenme sorunu olan vatandaşlar için pek bir şey ifade etmeyecektir. Sonuç eşitliğini savunanlara göre toplum içerisinde ortaya çıkan maddi eşitsizlikler bireylerin tembelliğinden veya liyakat sahibi olmamalarından değil, boyutu bireyin kapasitesini aşan toplumsal düzenlemeler nedeniyle ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle de bu eşitsizliklerin çözümü toplumsal yeniden düzenleme mekanizmaları üzerinden olacaktır.
Eleştirenler, sonuç eşitliği yaklaşımının toplumsal durgunluğa ve tiranlığa yol açacağını söylemektedirler. Sonuç eşitliği ilkesi üzerine kurulan bir toplumda üretmek, gelişmek için yeterli motivasyon ortaya çıkmayacak, bu da toplumun ekonomik ve sosyal bir durgunluğa girmesine neden olacaktır.
Özellikle yeni sağ ve neoliberal düşünce bu eleştirinin başını çekmektedir. Bu yaklaşımlara sahip olanlara göre insanlar birbirlerinden farklıdır ve bu farklılıkları hiçe sayarak onları vasat bir eşitte aynı seviyeye çekmek bizzat eşitsizliktir: Eşit olmayanlara eşit davranmak da bu yaklaşıma göre adaletsizliktir. Toplumu bir vasata mahkûm ettiği iddia edilen sonuç eşitliği yaklaşımı aynı zamanda baskıcı yönetimlere de zemin oluşturmaktadır. Zira toplumsal eşitlik adına bireysel özerkliğin feda edilmesinin önü açılmakta ve bu da hukuk devletinin özünü sakatlamaktadır.
Hazırlayan: Sosyolog Ömer YILDIRIM