Felsefe hakkında her şey…

Felsefede İlk Neden ve İlk Değişim Düşünceleri

12.11.2019
Felsefede İlk Neden ve İlk Değişim Düşünceleri

Felsefenin belki de ilk konusu, yani filozofları meşgul eden ilk mesele, varlığı oluşturan ilk neden sorunu olarak karşımıza çıkmaktadır. Varlığı oluşturan ilk madde ya da ilk neden nedir? Bu soru ise genel olarak arkhe problemi olarak isimlendirilmiştir. Bu bağlamda ele alınan arkhe ya da ilk neden, her şeyin ondan çıktığı ve her şeyin temelini belirleyen şeydir. Elealılar, Pisagorcular, Miletliler gibi antik felsefe okulları, felsefe tarihindeki ilk neden ve ilk değişim düşünceleri hakkında fikirler yürüten felsefe okullarıdır.

Antik Yunan felsefesinde, bir madde metafiziği geliştirmiş olan İyonya Okulu’yla, bir sayı metafiziği geliştirmiş olan Pythagorasçı Okul’u, gerek tarihsel ve gerekse problematik ya da sistematik olarak, daha çok değişme problemi üzerinde yoğunlaşan Herakleitos’la Elea Okulu izler.

Başka bir deyişle, bir okulu temel alan bir sınıflamadan ziyade, bir probleme dayandırılan bu üçüncü dönem, bir okulun temsilcisi olarak değil de bireysel bir filozof olarak ortaya çıkan Herakleitos ile onun karşısında yer alan Elea Okulu filozoflarından, yani ünlü Parmenides’e ek olarak, Zenon, Melissos ve Ksenophanes gibi filozoflardan meydana gelir. Buna göre, gerek İyonyalılar, gerekse Pythagorasçılar daha ziyade çokluğun gerisindeki birliğe yönelmiş oldukları için gerçeklikteki değişme olgusunu açıklayamamış, bu olgunun hesabını gereği gibi verememişlerdi. Onlar gerçekliğin kendisinden meydana geldiği kalıcı ve değişmez öge ile varlıktaki değişme olgusunu hiçbir şekilde uzlaştıramamışlardı.

İşte bu çerçeve içinde değerlendirilmek durumunda olan Herakleitos ve Parmenides değişme problemi üzerinde yoğunlaşarak, evrendeki değişme olgusunu açıklamaya, kalıcılık ve süreklilik gerçeğiyle değişme gerçeğini uzlaştırmaya çalışmışlardır. Görüşleri birbirlerine taban tabana zıt olan bu iki filozof ya da okulu aynı başlık altında birleştiren ilk ve en önemli husus, budur. Söz gelimi, dünyanın bir olduğu sürece aynı zamanda çok olmasının imkânsız göründüğünü düşünen ve kendisinden önceki filozofların “bir olanın çokluğa nasıl dönüşebildiği”, “dünyanın bir çokluğa tekabül ediyorsa eğer, nasıl bir olabileceği” sorularına hiçbir şekilde yanıt veremediğini düşünen Herakleitos, problemin, “birliğin” maddi bir şey veya kalıcı, değişmez bir yapı olarak alındığı sürece çözülemeyeceğini savunmuştur.

Nitekim o, problemi çözebilmek için klasik arkhe anlayışını terk ederek, onun yerine oluş sürecini, düzenli değişme kavramını geçirmiş ve birliği, daha ziyade modelin birliği olarak yorumlamıştır. Aynı şekilde Parmenides de Thales’in orijinal formülünden çıkan ana problemin değişme problemi olduğunu, kendisinden önceki bütün filozoflardan çok daha açık bir şekilde görmüştür. Varoluşunu her filozofun öne sürdüğü o temel “bir” nasıl olur da gündelik deneyimde karşılaşılan çokluğa dönüşür? İşte bu problemi çözmeye çalışan Parmenides, dolayısıyla, başka hiçbir şeyle uğraşmayıp, yalnızca değişme kavramının kendisini çözümleme kaygısı gütmüştür. MÖ 6. yüzyıl felsefesinin ortaya çıkışının belirginleştiği dönemdir. İlk dönem filozoflarının cevaplarını doğadan elde etme düşüncesi, onların doğa filozofları olarak bilinmesini sağlamıştır.

Bu dönem felsefesinin ana problemi, varlığın ilk nedeninin ne olduğu düşüncesidir. Varlığı oluşturan ilk neden sorunu, aynı zamanda varlığın ilk maddesinin ne olduğu problemi olarak da görülmüştür. Varlığın ilk nedeni; temel, ilk ilke ve arkhe olarak da isimlendirilmiştir. İlk neden, her şeyin ondan çıktığı ve her şeyin temelini belirleyendir. İlk neden problemi; bir yandan öz (mahiyet) tartışmalarına, bir yandan varlığın değişimi tartışmalarına dönüşmüştür. Doğa filozoflarından Thales, Anaximandros, Anaximenes, Empedokles ve Demokritos varlığın özü tartışmalarında ilk neden anlayışıyla öne çıkmıştır. Varlığın değişimi tartışmalarında ise felsefe tarihinin ilk karşıt fikirlerinin sahipleri olan Herakleitos ve Parmenides’in ve Yunan filozoflarının dışında etkili bir filozof olan Lao Tse’nin görüşleri önemlidir. Bu dönemi daha iyi anlamak için ismi geçen filozofların görüşlerini kısaca açıklamak gerekmektedir.

Dört Element

Dört Element

Thales

Düşünce tarihinin ilk filozofu olarak kabul edilir. Felsefe dışında matematik ve astronomi alanlarında bilgiler ortaya koymuştur. Ona göre evrenin ilk nedeni (arkhesi), sudur. Su; varlıkların tümünün nedeni, ilk maddesidir. Değişen her şeyde değişmeden varlığını sürdürendir. Evrendeki çokluğun temelindeki birliktir. Suyun soğuduğunda buz, ısındığında ise buhar olması suyun tüm varlıklarda farklı biçimlerde var olduğunu gösterir. Evrenin arkhesi problemini ilk olarak Thales dile getirmiş ve cevabı da doğadan vermiştir. Kendinden sonraki düşünürler için değişim, birlik ve çokluk gibi tartışma başlıkları açmıştır.

Anaksimandros

Thales’in öğrencisidir. Felsefeyle birlikte astronomi, matematik, kartografi (haritacılık) ve siyasetle ilgilenmiştir. Hocası Thales gibi evrenin ana maddesinin ne olduğunu sorar. Ona göre arkhe nicelik olarak sınırsız, nitelik olarak ise belirsiz olmalıdır. Bu da su gibi fiziksel bir madde olamaz. Anaksimandros’a göre arkhe; duyusal olmayan bir varlık, soyut bir ilkedir. Sonsuz olan bu ilk neden apeirondur. Apeiron, bütün varlıkların temelidir. Apeirondan ilk olarak birbirine karşıt olan sıcak ve soğuk ortaya çıkmıştır. Bütün varlıklar da bu iki durumun oluşturduğu zıtlıklardan oluşur. Sonrasında metafizik olarak nitelendirilecek bir alanın felsefe tarihindeki ilk örneklerini vermiştir. “Doğa Üzerine” adlı eserinin bazı bölümleri günümüze ulaşmıştır.

Anaksimenes

Anaksimandros’un öğrencisidir. Özellikle astronomi alanında kendinden sonraki düşünürleri etkileyen çalışmaları vardır. Anaksimenes, hocası Anaksimandros ve Thales gibi arkhe problemiyle ilgilenmiştir. Hocasının ve beraberinde Thales’in arkhe fikrini benimsemiştir. Arkhe, Anaksimenes’te havadır. Hava, Thales’te olduğu gibi somut ancak hocasında olduğu şekliyle sonsuzluk niteliğindedir. O, “Hava olan ruh, nasıl bedeni ayakta tutuyorsa dünyayı ve evreni de ayakta tutan havadır.” demektedir. Hava, yoğunlaşma ve seyrekleşmesiyle diğer varlıkların oluşmasını sağlar.

Havanın seyrekleşmesi ve yoğunlaşmasıyla varlıkların oluştuğu fikri, bazı düşünürleri etkilemiş ve özellikle atomculuk düşüncesinin ilk basamaklarını oluşturmuştur.

Empedokles

Filozof ve aynı zamanda bilim insanıdır. Tıp alanındaki çalışmalarının yanı sıra devlet yönetimiyle de ilgilenmiştir. Empedokles’te arkhe, tek bir maddeden değil dört ana maddeden oluşur: su, toprak, hava ve ateş. Kendinden başka bir şeye indirgenemeyen ve hareketsiz olan bu ana maddeleri hareket ettiren dış bir gücün olması gerektiğini söyler. Bu güç, sevgi ve nefrettir. Tözler değişmez ancak farklı oranlarda bir araya gelerek farklı varlıkların oluşumunu gerçekleştirir. Sevgi birleştirici, nefret ise ayırıcı ilkedir. Kendinden önceki doğa filozoflarının arkhe anlayışlarını sentezlemiştir. Empedokles, çok yönlü bir filozoftur ve özellikle biyoloji ve psikoloji alanlarında çalışmalar yapmıştır.

Demokritos

Varlık anlayışında atomcu görüşü savunan ilk filozoftur. Felsefe dışında matematik, fizik, teknik, tıp ve psikoloji gibi geniş bir alanda çalışmaları vardır.

Demokritos’a göre arkhe, maddenin en küçük yapı taşına kadar bölünüp artık bölünemeyecek hâle gelindiğinde elde kalan son parçadır. O, bu parçaya atom demektedir. Atomlar sonsuz, değişmeyen, boşluksuz ve yer kaplayan özelliktedir. Sonsuz uzay ve boşlukta hareket eden atomlar, basınçları sonucu sınırsız şekiller halinde birleşerek varlıkları oluştururlar. Atomların bir araya gelmesi doğum, atomların birbirinden ayrışması ise ölümdür.

Demokritos’un atomların hareket, birleşme ve ayrışma durumlarına yönelik düşünceleri; felsefe ve bilimlerdeki nedensellik fikrine kaynaklık etmiştir.

Lao Tse

Lao Tse, Taoizmin kurucusu olarak kabul edilir. Lao Tse hakkındaki bazı bilgiler rivayetlere dayanmaktadır. Tao; patika ve yol daha sonraları ise inanç ve öğreti anlamlarında kullanılmıştır.

Lao Tse’ye göre dünya var olan ve var olmayanlardan meydana gelmiştir. Var olmayanların isimlendirilmesiyle var olanlar oluşmuştur. Bu değişim, sonsuz bir kaynaktan beslenir. Bu kaynak Tao’dur. Her şey Tao’dan çıkar ve ona geri döner. Tao, bu hâliyle tüm değişimlerin içinde değişmeden kalandır. Lao Tse; Tao düşüncesiyle doğa filozoflarındaki temel madde, ilke veya arkheye benzetilebilecek bir cevheri dile getirmiştir. Tao düşüncesiyle evrenin değişimine açıklama getirmeye çalışmıştır.

Herakleitos

Felsefede varlığın oluşu ve değişimi denince akla gelen ilk filozoftur. Bilgelik ile çok bilgi sahibi olmayı birbirinden ayırır. Kendinden önceki filozoflardan farklı olarak diğer bilgi dallarında çalışmaları yoktur.

Herakleitos’a göre “arkhe” ateştir. Ateş, ölçüsü değişse de değişimin temelinde bulunur. Ateş, oluş ve bitişi sağlayandır. Bu durum süreklidir yani her şey sürekli bir değişim içindedir. Değişimi anlamak için zamanı düşünmek yeterlidir. Her şey karşıtıyla vardır ve kaçınılmaz olarak karşıtına dönüşecektir. Yaşam ölüme, sıcak soğuğa… Karşıtların savaşı uyumlu birliğe ve ardından yeniden karşıtların savaşına dönecektir. Değişimin maddesi ateş, ilkesi logostur. Logos ölçüdür, akıldır. Ancak bu aklın her şeyi yeniden başlatmanın dışında belirli bir amacı yoktur. Herakleitos; kendinden sonraki filozofları özellikle değişim, oluş ve diyalektik düşünceleriyle derinden etkilemiştir.

Parmenides

Parmenides, kendinden önceki birçok doğa filozofunda temel problem olan arkhenin ne olduğundan öte varlığın değişimi ve bilgisi üzerine fikirler öne sürmüştür.

Felsefe tarihinin ilk büyük karşıtlığının tarafı olan Parmenides, Herakleitos’un düşüncelerinin tam tersini dile getirmektedir. Parmenides, düşüncesinin merkezine “Varlık vardır, yokluk yoktur.” ilkesini temel almıştır. Ona göre varlık; ezelî-ebedî, bölünemez, boşluk içermeyen ve hareketsiz olandır. Varlık aldatıcı olarak çokluk olarak görünse de asıl olarak varlık “Bir Olan”dır. Ayrıca değişimin reddiyle varlığın zamanla olan bağının olmadığını da söyler. Parmenides’e göre değişim, bir şeyin o şey olmaktan çıkıp başka bir şey olmasıdır. Yani bir şey varken yok olmaktadır. Yokluk olmadığından yok olmak da mümkün değildir. O hâlde değişim duyusal bir yanılgıdır. Varlığın değiştiğini düşünmek mantıksal bir hatayla çelişkiye düşmektir. Varlık vardır ve yokluk yoktur. Düşünce var olanların bilgisine sahiptir, yokluk olmadığından yokluğun bilgisi de olamaz.

Değişimi reddetmesi ve duyulara olan güvensizliğiyle bilgi konusunda aklı ön plana çıkarması, kendinden sonraki birçok filozofu da etkilemiştir.

Hazırlayan: Sosyolog Ömer YILDIRIM
Kaynak: Ömer YILDIRIM’ın Kişisel Ders Notları. Atatürk Üniversitesi Sosyoloji Bölümü 1. Sınıf “Felsefeye Giriş” ve 2., 3., 4. Sınıf “Felsefe Tarihi” Dersleri Ders Notları (Ömer YILDIRIM); Açık Öğretim Felsefe Ders Kitabı, MEB Felsefe Ders Kitabı

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 1 YORUM
  1. 11.Sınıf Öğrenci sayısall dedi ki:

    hoca ilk haftadan sözlü yapıcam dedi .. üstelik derse diger konuyu yarım yamak anlattı hatta anlatmadı bile diger yani bu konudan sözlü yapıcam dediii hadi bakalım allah sonumuzu hayır etsinn … aminn

2005'ten beri çevrim içi felsefe yapıyoruz...