Felsefe hakkında her şey…

Komüniteryanizm nedir?

23.10.2022
1.131

Liberalizmin karşısında, onun değer sistemi ve politik analizin merkezine bireyi koyduğu yerde, cemaat ya da topluluğu koyan komüniteryanizm bulunur. Sadece bireysel özgürlüğü korumayı ve kollamayı gözeten bir toplumda yok olup gittiklerine inandığı, kültürel veya ulusal değerler benzeri kolektif bir doğaya sahip değerlerle amaçların önemini büyük bir güçle vurgulayan siyaset felsefesi veya toplum teorisi olarak komüniteryanizm 1980 ve 1990’larda ortaya çıkmıştır. Onun biri negatif diğeri pozitif olmak üzere iki boyutu olduğu kabul edilir.

Bunlardan negatif komüniteryanizm ya da cemaatçilik, esas itibarıyla bir bireycilik ya da liberalizm karşıtlığıyla belirlenir. Gerçekten de negatif komüniteryanizm, hakların soyut taşıyıcısı olarak gördüğü bireyi ahlaki ve politik analizin merkezine geçiren, insanları devletin kontrolünden kurtarmaya çalışırken bireysel özgürlüğe bütün toplumsal hedef­leri bir tarafa bırakarak yüksek bir değer veren liberal bireyciliğin, cemaate ve bireysel özgürlükten çok daha değerli olan kimliğe duyulan ihtiyaca kayıtsız kaldığını söyler. Cemaat, en genel anlamıyla belli bir mekândaki insan topluluğunu ifade eder. Fakat o, politik düşüncede genellikle toplumsal grup, kasaba, bölge ve işçi grupları benzeri, üyeleri arasında güçlü bağların bulunduğu ve kolektif bir kimliğe sahip topluluklara gönderme yapan daha derin anlamlara sahiptir. Gerçek cemaat dostluk, sadakat ve görev bağları ile kendini gösterir. Cemaat, işte bu anlamıyla bireysel kimliğin toplumsal köklerini ifade eder. Cemaate dönük bu ilgi, aslında sadece komüniteryanizmde değil, sosyalistlerin kardeşlik ve iş birliği iddialarında, Marksistlerin komünist toplum ihtiyacında, toplumu karşılıklı sorumlulukların bir arada tuttuğu bir bütün olarak gören muhafazakârlıkta ve hatta faşizmin milli topluluğun bölünmezliğine yaptığı vurguda da görülebilir. Bununla birlikte komüniteryanizm, başta sosyalizm olmak üzere söz konusu görüşlerin, çok hatalı bir şekilde devletin insanın komünal kimliğini koruyabileceğini varsaydıklarını ve bu yüzden devlete aşırı bir güç verirken sıradan insanın veya ortalama yurttaşın politik açıdan yabancılaşmasına neden olduklarını dile getirir.

Komüniteryanizm, devlet tarafından yönetilmek veya kontrol edilmek yerine, kendisini meydana getiren bireylerin toplamının üstünde ve ötesinde bir şey olarak var olup bireysel hayata bir amaç yükleyen, bireylerin kendi doğalarına uygun olarak gelişmelerini temin eden bir anlam ve değer kaynağı olarak sivil toplum veya cemaati, en yüksek ideal haline getirir. O, toplumdan soyutlanmış bir kişi tanımının imkânsızlığına vurgu yaparken kişinin her zaman bir parçası olduğu cemaat veya toplum tarafından inşa edildiğine işaret eder. Komüniteryanizm gerçekten de bireyin, bireysel kimliği yapılandıran veya şekillendiren somut bir ahlaki, toplumsal, politik ve tarihsel bağlam içine doğduğu gerçeği üzerinde ısrar eder. Bundan dolayı da atomistik kişi anlayışı yerine bağlamcı bir kişilik ve faillik telakkisini geçirir. Buna göre, onun gözünde liberalizmin en büyük kusuru bireyi asosyal, atomize ve toplumdan soyutlanmış kişi olarak görmesidir.

Komüniteryanizm, bu yüzden seçim özgürlüğünün yerine, hayatın sosyal özünü ve bu özü oluşturan ilişkileri öne geçirir. Komünal iyinin, sosyal değerlerin bireysel haklardan önce geldiğini söylerken de adaletin sadece gelenekle ve herkes tarafından paylaşılan bir iyi telakkisiyle ilişki içinde meşrulaştırılabileceğini savunur. O, şu halde öncelikle insan yaşamının ve insanın kimliğinin, insanlar arasındaki ilişkilerle kurumların sosyal doğasını ön plana çıkarır. Komüniteryanizm, buna göre, soyut ve atomize bireyi temele alan liberal düşüncenin tam tersine, bireyin cisimleşmiş ve sosyal hayatta kökleşmiş doğasının önemini vurgular. O, yine bireyin haklarını temele alıp, onu değerin nihai kaynağı ve dayanağı olarak gören liberalizmin tam tersine, kamusal ve komünal iyilerin değerini vurgularken, değerlerin cemaat hayatının veya topluluğun pratiklerinde kökleştiğini savunur. Komüniteryanizm, tarihsel ve bireysel kişinin merkeziliğini vurguladığı için, kendisiyle yalnızca liberalizm arasına değil, sosyalizm, Marksizm benzeri kolektivist görüşler arasına da bir mesafe koyabilmiştir.

Pozitif yönüyle ele alındığında, komüniteryanizmi ortaya çıkaran iki farklı tez vardır. Bunlardan değer biçici veya normatif olan birincisine göre, insan hayatı cemaatin değerleri, kolektif ve kamusal değerler tarafından inşa edildiği ve yönlendirildiği zaman kesinlikle daha iyi, daha sağlam ve daha nitelikli bir hayat olur. Bu açıdan bakıldığında bireyi, cemaate ilişik bir varlık olarak öne süren komünoteryanizm, arzuları, değerleri ve amaçları toplum tarafından şekillenen bireyin bir anlamda toplumun cisimleşmiş veya somutlaşmış şekli olduğunu dile getirir. Bu yüzden daha ziyade betimleyici bir tez olan ikincisine göre ise komünoteryanizmin cisimleşmiş ve cemaat içinde kökleşmiş birey anlayışı, liberal bireyciliğin atomize ve soyut birey telakkisinden daha doğru ve daha sağlam bir model olup daha iyi bir gerçeklik anlayışına tekabül eder.

Komüniteryanizm işte bu temel üzerinde, günümüz koşulları veya dünyası dikkate alındığında, belirli sosyal, politik ve normatif düzenlemelerle değerlerin kaçınılmaz olduğunu iddia eder. Bu koşullar, kendisini atomize ve özerk bireylerden meydana gelen bir yapı olarak gören ve bu tür bir özerkliğe çok yüksek bir değer biçen bir toplumun yetersiz, köksüz ve olumsuz bir toplum olduğunu göstermektedir. Komünoteryanizm veya cemaatçiliğe göre, değerleri yukarıdan aşağı adeta silah zoruyla dayatılmış veya bireyi devlete tabi kılan bir anlayışın da başarısız olacağını yaşadıklarımız fazlasıyla kanıtlamıştır. Önde gelen temsilcileri arasında Alasdair MacIntyre ve Charles Taylor (1931- ) gibi şahsiyetlerin bulunduğu cemaatçiler, bu yüzden toplumsal sorumluluk ve ahlaki yükümlülüklerden azade bireylerin sadece kendi çıkar ve haklarını dikkate almaya teşvik edildikleri modern toplumla siyaset düşüncesindeki dengesizliği düzeltmeyi amaçlarlar. Böylesi bir ahlaki boşlukta toplumun çözülme tehlikesiyle karşı karşıya kaldığı inancıyla toplumun ahlaki vicdanını onarmak isterken bir yandan bir erdem etiği geliştirir, bir yandan da kamu yararı siyasetini yeniden inşa etme çabası verirler.

Kaynak: FELSEFE, s. 150-153, T.C. ANADOLU ÜNİVERSİTESİ YAYINI NO: 2487 AÇIKÖĞRETİM FAKÜLTESİ YAYINI NO: 1458

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

2005'ten beri çevrim içi felsefe yapıyoruz...