Felsefe hakkında her şey…

Habermas’ın akıl eleştirisi

11.10.2022
595

Alman idealist geleneğinin Kant’tan beri sürekli ve istikrarlı açılımı, “eleştiri” ve “akıl eleştirileri”ne ilişkindir. Eleştirel Teorinin bu geleneğe bağlılığını gösteren en önemli damar, bu sefer, araçsal aklın eleştirisi formunda, Horkheimer tarafından tekrarlanır. Adorno’nun estetik teorisi, bir tür mimetik aklın eleştirisidir. Habermas, hem idealist geleneğe hem de okulun ilk kuşak üyelerinin ilgilerine bağlı kalarak bir “işlevselci akıl eleştirisi”ne yönelir. En önemli metinlerinden biri sayılan İletişimsel Eylem Teorisi’nin (1981) 2. cildinin alt başlığı “İşlevselci Aklın Eleştirisi”dir. İşlevselci akıl, ileri kapitalist toplumlarda siyasal meşruiyetin dayandığı bilimciteknokratik tahakkümün somutlaşımı olarak sistem ve hayat-alanı farklılaşmasının sürdürülmesinde, böylece, modernliğin patolojilerinin neredeyse kurumsallaşmasını sağlayan bir akıl biçiminde belirlenir. Akıl, ilkin sağaltıcı öz bilgi, özgürleştirici temellük, sonra da modernitenin sapmalarına karşı dinin ve geleneğin gücünü geri çağıran tamamlayıcı bir hatırlama olarak kavramsallaştırılır. Ancak, Habermas tıpkı erken Frankfurt Okulu düşünürlerinden, Eleştirel Teorinin normatif bir temele kavuşturulması kaygısıyla ayrıldığı gibi, akıl eleştirisi konusunda da ayrılır ve “işlevselci aklı”, “iletişimsel akıl”la değiştirerek aşma iddiasında bulunur.

Habermas’ın akıl eleştirilerinin esas somutlaştığı felsefî tartışma, modernite kavramı üzerinedir. Öncelikle Habermas, modernite ve modernizasyon arasında bir ayrım yapar ve modernizasyonu daha çok modernitenin kurumsal/toplumsal altyapısını oluşturan bir süreç olarak değerlendirir; bu süreç gözlemlenebilir bir tarihsel gelişme momentine işaret eder. Buna rağmen, modernite, modernleşme boyutuna indirgenemez ve kendinde yenilenmeye ve tüketilmemeye dair bir vaad taşır.

Modernitenin esas başarısı, Hegel’in “subjektif özgürlük” kavramında açığa vurulur. Bu özgürlük, toplumda bireyin kendi çıkarlarını savunmasını sağlayan özel hukukla; devlete yurttaşlık formasyonuna bütün yurttaşların katılımını sağlayan eşitlikçi ilkeyle; özel alanda etik özerklik iddiasıyla ve kamusal olarak reflektif (düşünümsel) bir kültürün temellüküyle gerçekleşir. Burjuva, yurttaş ve insan subjektif özerkliğin uğraklarıdır. Bu uğrakların birbirinden ayrılması, bir taraftan bir tür siyasal/ toplumsal özgürleşime diğer taraftan da etik hayat bütünlüğünden yabancılaşmaya yol açmıştır.

Habermas’a göre modernliğin felsefi söyleminin ilk argümanı, moderniteyle birlikte 18. yüzyılın son çeyreğinden daha geriye götüremeyeceğimiz ve daha çok edebî kaynaklarda karşımıza çıkan yeni bir zaman ve tarih bilincinin doğduğudur. İkinci argüman, Hegel’in Grek ya da Hristiyan “kadim geleneği”ne müracaat etmeden, moderniteyi tarihsel ayrıcalığına götürmesiyle ilgilidir. Hegel, subjektiviteyi modernliğin ana ilkesi olarak görür. Hegel, üçüncü olarak Aydınlanmanın Diyalektiği’ni ilk sezinleyen düşünürdür ve aydınlanmanın eksikleri, aydınlanmanın radikalizasyonuyla giderilebilir. Dördüncü argüman, Genç Hegelcilerin (Marx, Feuerbach ve Kierkegaard) geçmişle bağlarını koparmış geleceğe bakan perspektiflerinin her şeyin en iyisini bilen bir aklın buyruklarından kopmuş olmasını istemeleriyle ilgilidir. Habermas, Hegel’in ölümünden sonra, Genç Hegelcilerin sağıyla solu arasındaki gerilimin ve bu gerilimi devralan Nietzsche’nin ve Kierkegaard’ın modernitenin felsefi söyleminin sapmalarına izin veren bir açık kapı bıraktıklarını düşünür. Bu açık kapıdan içeri giren ve Habermas’a göre çıkmayı da istemeyen geniş bir felsefeciler grubu vardır: Heidegger, Adorno, Derrida, Foucault, Bataille, Luhmann. Modernitenin çıkmazları, krizleri, sapmaları, bir ilk felsefe ve kökel bir problematiğin, bütün öğrenme süreçlerinin üzerini örterek giderilmek istenmektedir. Metin, Varlık, İktidar modernitenin öğrenim süreçlerinin içindeki sorunların sürekli olarak kökel bir fenomene, momente, bir bağışlatıcı yahut haklılaştırıcı neden’e götürülmesinin araçları olarak işe koşulur.

Postmetafizik düşünce, Habermas’ın postmodern düşünüşe karşı cevabıdır ve postmetafizik, metafiziğe karşı değildir. Bilindiği üzere metafizik düşüncenin, özdeşlik düşüncesi, bilinç felsefesi, idealizm ve güçlü teori kavramı gibi dört unsuru bulunmaktaydı. Buna karşılık, postmetafizik düşünce, özdeşliğin hem düşünsel hem de politik vargıları itibariyle yarattığı kavramsal terörün, toplumsal ve tarihsel olarak konumlanmışlığının, bilincin ve ideanın dilsel yüklem dolayım zorunluluğunun, teorinin bilimlere mahkûmiyetinin aşılabileceği yeni bir bağlam sunmaktadır. Felsefe dâhil hiçbir düşünce, dokunulmaz bir statüye taşınamaz.

Habermas, 1970’lerde yazdığı bir yazıda (“Felsefe Bugün Hâlâ Bir Amaca Sahip mi?”) iki boyutlu bir eleştirel konumlanmayı önermişti: Devlet tarafından yönlendirilen bilimsel ve teknolojik ilerleme nosyonuna ve sekülerizasyon sürecinin hazır fakat düşünsel olarak yoksullaştırıcı sonuçlarına karşı bir eleştirel duruş. Felsefe, teknokratik bilincin ve totalizan dinsel söylemin eleştirisiyle modernitenin anlaşılmasına katkıda bulunmalıydı. Felsefe bu amaçla, rasyonalitenin bekçisi olarak liberal bir kültürün yaratılmasına yardımcı olacaktı. Sonraki yıllarda bu tutum, felsefenin bilimlerle ve nihayet dinle verimli bir etkileşime girmesini gerektirecekti. Habermas, dinin modern dünyadaki terapatik işlevine karşı her zaman kuşkucu kalmışsa da dünyadaki dinsel yükseliş nedeniyle dinin özellikle kamusal alandaki rolü üzerine yeniden düşünmek ve bu role ilişkin verileri sunan sekülerizmin tezlerini değerlendirmek ihtiyacında olmuştur. Postseküler toplum, dinin ve sekülerizmin karşılıklı olarak dışlandığı ve bu dışlamanın liberal yaftasıyla pekiştirildiği bir toplum değil, inanç ve bilginin iletişimsel aklın verileriyle bir etkileşime girdiği toplum olmalıdır. Din ve aklın kendilerini nihai aklın mahkemesi olarak ortaya koymalarıyla değil, kendi üzerine düşünümlerinin kamusal müzakerenin sağaltıcılığında bir birlikte yaşama pedagojisine dönüştürülmeleriyle bir diyalog mümkün olabilecektir.

Kaynak: Çağdaş Felsefe II, s. 204-205, T.C. ANADOLU ÜNİVERSİTESİ YAYINI NO: 4175, AÇIKÖĞRETİM FAKÜLTESİ YAYINI NO: 2955

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

2005'ten beri çevrim içi felsefe yapıyoruz...