Kültür Felsefesi Nedir?
Kültür felsefesi nedir sorusuna şöyle cevap verilebilir: Kültürel olguların, kültürel alanların ve temelde kültürün özünü, yapısını, gelişmesini ve bu gelişmenin anlamlarını, sırasını, düzenini ve son aşamada da değer yasalarını açıklamaya adanan felsefi disipline kültür felsefesi denir.
Kültür felsefesinin ana konusu olan kültür, tarih içinde ortaya çıktığından, kültür felsefesi kimi zaman tarih felsefesi ile de anılmaktadır.
KÜLTÜR FELSEFESİ NEDİR?
İnsan, toplum hâlinde yaşayan bir varlık olarak ve aklını kullanma yetisinin de gerektirdiği üzere kendi kökeni, neliği, niteliği ve tarih içinde geçirdiği değişimleri üzerine de düşünmüş ve böylece kültür felsefesi denen disiplinin ortaya çıkmasına ön ayak olmuştur.
Kültür felsefesi, felsefenin insan, toplum ve insanlık ile ilgili yukarıda saydığımız meseleleri kendine konu etmesiyle diğer felsefi disiplinlerden ayrılmış, bu disiplinlerin tümünü içerisine alabilmiş bir özel felsefi konuma sahiptir. Çünkü onun konusu olan kültür, özel felsefe disiplinlerinin konusu olan dil, din, bilim, teknik, sanat, ahlak, devlet, siyaset estetik vd. bütün başlıklardan oluşmaktadır.
Kültür felsefesi, tüm bu başlıkların tarih içerisindeki değişim ve dönüşümlerini ve aralarındaki bağlantıları görmek ve göstermek istemesiyle özellikle “tarih felsefesi” ile iç içe geçer ki bu nedenle çoğu filozof onu tarih felsefesiyle özdeş bile tutmuşlardır.
KÜLTÜR FELSEFESİNİN TARİHSEL GELİŞİMİ
Kültür felsefesi Sokrates öncesine kadar geri götürülebilecek derin bir tarihsel genişliğe sahiptir. Kültür felsefesi özellikle sofistlerde, doğal olanla (physei) konulmuş olanın (thesei) ayrılması biçiminde ortaya çıkmaktadır. Sofistlerin elde aldığı konular, kültür felsefesinin uğraş alanından başka bir şey değildir de diyebiliriz.
Kültür felsefesini M.Ö. 8. yüzyıla, Hesiodos’ta da görmekteyiz. Hesiodos’un şiirinde, kendisine kadarki kültürel değişmeler ve kültürün değişik tarihsel görünümleri üzerine bir değerlendirmeye rastlanır. O, “İşler ve Günler” adlı eserinde beş çağ (altın, gümüş, tunç, kahramanlık ve demir çağları) belirler. Altın çağ, Hesiodos’ta insanlığın cennet çağıdır ve onu izleyen çağlar için hep bir model olarak özlemle anılır. Hesiodos’un mitolojik şiirindeki geride kalmış altın çağ figürü ve özlemi, pek çok eski dinde de tekrarlanır. Bu mitolojilerde ve dinlerde kültür değişmeleri belirli ve o an için geçerli dinsel/ahlaksal bakış açıları altında normatif bir değerlendirmenin konusu yapılır. Böylece kültür üzerine ilk düşünsel yönelimlerin mitolojilerden ve dinlerden geldiğini saptıyoruz.
Kültürü ve kültürel değişmeleri bilme konusundaki bilişsel (cognitiv) isteğe bir normatif ilginin ve bir normatif değerlendirmenin eşlik etmesi olgusuna, Hesiodos’tan günümüze kadar hep rastlanır. Öyle ki günümüzde de, bir kültür bilimine ve bir kültür felsefesine bir normatif kültür eleştirisinin eşlik etmesi, bunların çoğu bilim adamı ve filozofta iç içe geçmeleri, hep rastlanan bir olgudur.
Sokrates öncesinde başlangıcına varabileceğimiz kültür felsefesi 18. yüzyılda ise sistematik olarak karşımıza çıkmaktadır. İtalyan felsefesinde: Giambattista Vico; Fransız aydınlanmasında Rousseau, Voltaire; Alman felsefe geleneğinde özellikle Herder, Dilthey, kültür felsefesi çalışmalarıyla ön plana çıkmışlardır. Örneğin Fransız filozof Rousseau, kültür felsefesini kültür eleştirisi biçiminde geliştirmiştir. Kültürel değerleri eleştiri olarak da Nietzsche ve Spengler da kültür felsefesinin sürdürücüleri olarak karşımıza çıkmaktadırlar.
Derleyen: Sosyolog Ömer Yıldırım