Felsefe hakkında her şey…

Enformasyon çağı ve ağ toplumu teorisi

17.12.2022
829
Enformasyon çağı ve ağ toplumu teorisi

Bilim ve teknolojinin günümüzde hızlı bir biçimde gelişmesi yeni iletişim araçlarını gündeme getirmiş ve yeni medya olarak nitelendirilen araçların yaygınlığını artırmıştır. Özellikle bilgi teknolojileri de denilen bu araçlar toplumsal dönüşümleri etkilemiş ve günümüz toplumlarının yeni adlarla anılmasına neden olmuştur. Castells’e göre, postmodern topluma temel özelliğini veren bilgi teknolojisi, internet ve dünyayı saran bilişim ağlarıdır. Bu gelişme başlangıçta sisteme yönelik bir tehdit olarak algılanmasına rağmen kısa sürede Batı kapitalizminin yeniden yapılanmasını ve canlanmasını sağlayarak dünya ölçeğinde küresel ağların kurulmasına yol açmıştır (Slattery, 2007: 399-400).

1970’lerdeki petrol krizi ve ekonomik çöküntü, küresel ölçekteki dönüşümün ve kapitalist yeniden yapılanmanın bir biçimi olarak Fordizm’in krizi çeşitli kuramcılar tarafından yeni bir toplumsal ilişkiler ağının oluştuğunun göstergesi olarak yorumlanmıştır (Kumar, 1999: 14). Postendüstriyel, Postfordist, kapitalist ötesi toplum ve bilgi toplumu olarak formüle edilebilecek bu yaklaşımlara göre, endüstri toplumunun görece öneminin azaldığı iddiasını getirmiştir. Böylelikle endüstri toplumu; “endüstriyel fabrika, büyük şirket, akılcılaştırılan bürokrasi, tarımsal işgücünün yavaş yavaş tükenmesi ve büyük ölçekli şehirleşme, kamu hizmetlerinin dağıtımı için merkezî sistemlerin oluşturulması, kitle iletişiminin yükselişi” (Castells, 2007b: 146) şeklinde karakterize edilmiştir.

Postendüstriyel (endüstri sonrası) toplum ise Bell tarafından (1976: 127) işaret edildiği gibi, tarım ve sanayi sektöründen çok hizmet sektörünün önem ve ağırlık kazandığı bu toplum biçimi olan enformasyon toplumudur. Castells bu konuda Bell’in görüşlerini paylaşmakta ve günümüzde endüstri sonrası toplum olarak adlandırılan bu toplumu; küresel kentler, postbürokrasi, esnek üretim, lojistik, mikro elektronik ve genetik mühendisliğinin ağlar oluşturma mantığı etrafında şekillenmesi olarak da tanımlamaktadır. Castells’in çalışmaları, enformasyon teknolojilerindeki gelişmelerin kültür, politika ve ekonomi içindeki değişmelerin ve yeni medya teknolojilerinin işlevlerinin ne olduğunun analizine yöneliktir (Stevenson 2005: 197).

Manuel Castells Enformasyon Çağı: Ekonomi, Toplum ve Kültür (2008) adlı eserinde kapitalist dönüşümü, sanayileşmecilik ve devletçiliğin krizini, enformasyonel ekonominin doğuşunu, “ağ toplumu”nun oluşması olarak ortaya koymaktadır (Castells, 1999: 6). Ağ toplumu; ağlar oluşturma mantığı etrafında merkezsiz, hiyerarşi içermeyen, yatay ilişkilerin hâkim olduğu bir toplumsal örgütlenme biçimidir (Castells, 1999, s. 6).

Ağ mantığı; medyadan, küresel sermayeye; toplumsal hareketlerden, kimlik biçimlerine ve çalışma ilişkilerine kadar enformasyonel toplumun bütün alanlarının temelini oluşturmaktadır. Castells’e göre (2008a: 622), “Ağ, birbiriyle bağlantılı düğümler dizisidir. Ağlar; küresel finansal akışlar ağında menkul kıymetler piyasaları; Avrupa birliğini yöneten siyasi ağda bakanlar konseyi Avrupa komisyonu; medyanın küresel ağlarında düğümler, televizyon sistemleri, eğlence stüdyoları, haber ekipleridir.” Ağlar her türlü sınırlamaya karşı koyarak iletişim kurabilen aynı iletişim evrenini içererek genişleyebilen yapılardır.

Castells’e göre (2008a: 623) “Ağlar yeniliğe, küreselleşmeye, merkezsiz yoğunlaşmaya dayalı kapitalizm için; esneklik ve uyarlanabilirliğe dayalı iş, işçiler ve şirketler için; zamanın-mekânın yerinden edilmesini amaçlayan toplumsal örgütlenme için çok uygun araçlardır.

Endüstri toplumundan enformasyon toplumuna geçiş ağlar oluşturma mantığının hâkim olmasını simgelemekle birlikte, endüstri toplumunun ortadan kalkıyor olması temelde kapitalizmin de ortadan kalktığı anlamına gelmemektedir. Enformasyon toplumunda olan şey kapitalist ilişkilerin ağ mantığı dolayımıyla küresel ölçekte yaygınlaşmasıdır. Ağ toplumu, küresel ölçekte sermayenin, kültürün, işgücünün ve toplumların karşılıklı bağımlılık içerisine girmeleridir.

Bu sürecin temelinde, üretim biçimleri (kapitalizm, devletçilik) ve kalkınma biçimleri (sanayileşmecilik, enformasyonelizm) ekseninde kapitalizmle enformasyonel kalkınmanın tarihsel olarak bir araya gelmesi ve ağlar etrafında şekillenmesi vardır (Castells, 2008a: 17).

Castells’e göre ağ toplumu, 1960’ların sonu ve 1970’lerin başında üç bağımsız sürecin birlikte oluşmasıyla meydana gelmiştir. Birincisi, enformasyon teknoloji devrimi; ikincisi, kapitalizmin de devletçiliğin de ekonomik krize girmesi ve peşinden yapılanmaları; üçüncüsü, liberteryanizm, insan hakları, feminizm ve çevrecilik gibi kültürel ve toplumsal hareketlerin yeşermesidir (Castells, 2007a: 486).

İlk olarak, enformasyon teknolojisi devriminin temelinde mikro elektronik ve genetik mühendisliği vardır. Mikro-elektronik devrim “Mikroçipi, bilgisayarları, telekomünikasyonu ve onların ağlarını içerir. Bu teknolojiler bilgi işleme kapasitesinde; sadece bilgi hacminde değil, işlemlerin karmaşıklığında ve işlem hızında da olağan üstü bir artış sağlarlar.” (Castells, 2007b: 149). Transistör’ün, bilgisayarın icadı ve mikroçiplerin makinelere uyarlanması teknolojik dönüşümü hızlandırmıştır. Buna göre bilgi işlem teknolojilerin üç temel ayırt edici özelliği vardır: (ı) Hacim, karmaşıklık ve hız açısından kendisini genişleten işlem kapasiteleri, (ıı) yeniden birleştirme yetenekleri, ve (ııı) dağıtım esneklikleridir (Castells, 2007b: 148-49).

Diğer taraftan, genetik mühendisliği, İnsan Genomu Projesinin (DNA kodu) ileri yazılım programları ile çözülmesidir. Bunun anlamı, insan türü hakkında bilgi yapılarının dönüşmesi, DNA kodlarının yeniden oluşturabilmesi ve değişik türlerin sistemlerinin, kodlarının ve haberleşme yapılarının yeniden programlanabilmesidir. Teknolojiler toplumsal değişimin temel bir boyutu olarak görülmelidir (Castells, 2007b: 145). Sanayi devrimi için buharlı makinelerin üretim sürecine girmesi ne anlama geliyorsa, bilgi işlem teknolojilerinin üretim sürecine girmesi enformasyon toplumu için o anlama gelmektedir. Teknolojiler belirli bir teknoloji paradigması etrafında örgütlenirler. Enformasyon toplumunun temelindeki teknoloji paradigması “Bilgi işlem teknolojileri kümesi çerçevesinde merkezlenmiş olan bilgi işlem teknolojisi devrimi etrafında başlatılan yeni bir teknoloji paradigmasıdır.” (Castells, 2007b: 148). Buna göre ağ toplumunun temelinde de bu teknoloji paradigması ve bilgi işlem teknolojileri esasına dayanan ağlar oluşturma mantığı vardır.

İkinci olarak, Castells’e göre, endüstriyel kalkınma ve devletçilik arasına sıkışmış Refah Devleti uygulamaları yerini serbest piyasanın egemen olacağı bir toplumsal düzene bırakmıştır. 1970’lerde devletçiliğin krizi, yeni gelişen enformasyon teknolojilerine devletin bürokratik mantığının uyarlanamaması ve kapitalizmin bilgisel üretkenlik, özelleştirme, devletin denetimini kaldırma, küreselleşme ve ağlar oluşturma aracılığı ile ağ toplumunun temelini oluşturmasıdır. Sermayenin toplumsal alanda, zamansal-mekânsal düzlemde akışkanlığını sağlayan küreselleşme 1970’lerden beri enformasyonel ekonomilerin gelişmesi ve endüstriyel krizle beraber ortaya çıkmıştır. Endüstriyel toplum maddi malların üretimine ve dolaşımına yönelik hukuksal, siyasal örgütlenme olarak ulus devletleri modernleşmenin temel koşulu olarak inşa etmiştir. Devlet eliyle kalkınma bunun en önemli göstergesidir. Küreselleşme bu anlamıyla ulusların (devletlerin) hâkimiyet alanını dönüştürmekte ve ortadan kaldırma eğilimindedir. Dolayısıyla, endüstriyelleşme ve modernleşme arasındaki temel tarihsel birliktelik küreselleşme ve enformasyonel toplumla birlikte ortadan kalkmaktadır. Endüstriyel toplum ve ona ait kurumsal yapılar, kültürel kimlikler, ulus devlet, ataerkillik, çalışma ilişkileri, kentler ve bürokratik yapı iktisadi alanın dönüşümü ve enformasyonel paradigma içerisinde anlamlarını yitirmektedir.

Üçüncü olarak, 1968 hareketinin yaratmış olduğu özgürlük ortamında yeşeren toplumsal hareketler; modernliğe, ataerkilliğe, cinselliğe, yerleşik kültüre, endüstriyel kapitalizme, doğa üzerindeki sınırsız denetime ve iktidarlara yönelik eleştirileri dile getirmişlerdir. Bununla birlikte 68 hareketinin temelinde piyasanın da devletçiliğin de kuşattığı bireyi ön plana çıkaran yeni bir kimlik siyaseti vardır. Feminist, çevreci hareketler bunların en önemlisidir. Feminist hareketler, erkeklerin egemen olduğu bir dünyada kadınların bir kimlik olarak erkek egemenliğini yok etmeye yönelik toplumsal hareketler olarak tanımlanmaktadır. Kadınların siyasal, toplumsal, ekonomik alana daha fazla katılmalarına yönelik mücadeleler, kadınları toplumsal dönüşümün temel bir bileşeni hâline getirmiştir. 1968 hareketi içerisinde kadınların erkeklerin gerisinde kalması ve cinsiyetçi siyasal tutumlarla karşı karşıya gelmeleri ve özellikle Amerika’da kadınlar kendi mücadelelerini vermeye ve toplumsal cinsiyet biçimleriyle, ataerkil ilişkilerin eleştirisine neden olmuştur. Ekonomi onu destekleyen kültürel kodlarla var olabildiği ölçüde hâkimiyetini genişletir. Dolayısıyla feminist hareketlerin gelişmesi kültürel kodların eleştirilmesini beraberinde getirmiştir. Feminist hareketlerin eleştirisi aileyi, cinselliği ve kişiliği yeniden düşünmeye sebep olmuştur.

Castells’e göre feminist hareketlerin günümüz toplumlarında doğmasına sebep olan dört özgül neden vardır:

  1. Eğitim fırsatlarının kadınlara açılması ve işgücü piyasasının dönüşümü.
  2. Biyoloji, farmakoloji ve tıpta, insan türünün çoğalmasıyla ilgili denetimi sağlayan teknolojilerin gelişmesi.
  3. 1960’lardaki toplumsal hareketler içerisinde kadınların cinsiyetçiliğe maruz kalması.
  4. Küreselleşmiş bir toplumda kültürel dönüşümlerin hızla yayılması ve gezegenin büyük bir bölümünde kadınların seslerinin bir üst doku oluşturmasıdır (Castells, 2008b: 254).

Feminist hareketlerin güçlenmesi aynı zamanda onların söylemlerine karşı bir tavır olarak dinî fundamentalist (köktenci) hareketlerin de güçlenmesine sebep olmuştur. Örneğin; kürtaj hakkını talep etmek dinî yapılar için tanrının yaratmış olduğu düzene müdahale biçimi olarak görüldüğünden karşı çıkılmıştır. Dolayısıyla küresel ölçekteki dönüşüm ekonomik alanda olduğu kadar kültürel alanda da toplumların maddi ilişkilerini yeniden tanımlama ihtiyacını doğurmaktadır.

Bütün bu dönüşümler Castells’e göre, “Enformasyonel paradigma ve küreselleşme sürecinin etkisi, emeğin ve üretim ilişkilerinin yeni yeni ortaya çıkan ağ müesseseleri etrafındaki teknolojik ve yönetsel dönüşümü üzerinden bütün bir topluma yansımaktadır.” (Castells, 2008a: 275; Slattery, 2007: 403).

Kaynak: SOSYOLOJİDE YAKIN DÖNEM GELİŞMELER, s. 101-104, T.C. ANADOLU ÜNİVERSİTESİ YAYINI NO: 3852 AÇIKÖĞRETİM FAKÜLTESİ YAYINI NO: 2659

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

2005'ten beri çevrim içi felsefe yapıyoruz...