Felsefe hakkında her şey…

Max Weber’in din anlayışı

17.11.2022
Max Weber’in din anlayışı

Yorumlamacı sosyolojinin ilk ve en önemli ismi olan Weber’in din sosyolojisi ile ilgili çok özel ve güçlü çalışmaları vardır. Onun dine dair yaklaşımı sosyal eylem hakkındaki tanımıyla tutarlıdır. Sosyolojinin başlıca rolünü sosyal eylemin yorumlanması ve anlaşılması olduğunu söyleyen Weber’e göre “sosyal eylem” de anlamlı eylemden ibarettir. İnsan bütün eylemlerini bir anlam atfederek yapan bir varlıktır. O yüzden yemek yemek, içmek gibi en temel beşeri hareketlerini bile hayvanlardan farklı olarak kendi kültürel farklılığını, yani anlamını atfederek yapar. O yüzden yemek yeme adabı veya davranışları her kültürde değişir. Böyle olunca sosyolojinin de temel görevi eylemleri yapan insanların kendi yaptıkları hareketleri hakkındaki niyetlerini, anlamlarını veya tanımlarını öğrenmeden onlar hakkında bazı teorilerden yola çıkarak açıklama yapamayız. Bu eleştiri “açıklamacı sosyoloji” ile “anlamacı sosyoloji” arasındaki bir ayırımın netleşmesine yol açarken Weber’in birinci önceliğinin eylemin aktörünü “anlamak” olduğu görülür.

Weber’in bu yaklaşımını uyguladığı meşhur çalışması Protestan Ahlakı ve Kapitalizmin Ruhu’nda Marksistlere göre basitçe ekonomik şartların bir sonucu veya türevi olmaktan ibaret olan Protestan hareketin, aksine kapitalizmin ortaya çıkmasında etkili olan bir çalışma ve iş ahlakı motivasyonu sağladığını keşfeder. Bu sonuca Weber kapitalizmin ilk ortaya çıktığı yerlerin Protestanların yoğun olarak yaşadığı yerler olduğundan hareketle varır. O Protestanların dünyayı ve kendi eylemlerini nasıl yorumladıklarına, bizzat onları dinleyerek kendi sosyolojik yaklaşımının farkını ortaya koyar. Doğrusu kendisi de bir Protestan olduğu için Protestanların anlam dünyasını zaten yeterince tanıyordur. İnsanların doğuştan günahkâr olduğuna inanılan Hıristiyanlıkta bu günahın yükünden kurtulmanın bir yolu olarak dünya zevklerine mesafeli, çileci bir hayat önerilir. Protestanlık ise bu çileyi dünya için pozitif bir değere dönüştürmüş ve çile çekercesine çok çalışmayı bu çilenin bir kefareti olarak alır. Bu anlayışın harcamaksızın çok çalışmayı ve bu yüzden bir maddi birikimi ürettiğini kefşeden Weber böylece bir zihniyet dünyasının kapitalizm gibi özünde maddi veya ekonomik olan bir gelişmeye etki ettiğini söyler. Böylece Marksizmde ihmal edilen ve maddi şartların bir sonucu olarak gelişen zihniyet dünyasını sosyolojik araştırmanın merkezine koyar. Weber bu yaklaşım altında dünya dinlerini ve dinlerin farklı statü veya sınıflar arasındaki şekillenişini de inceler. Onun Protestan Ahlakı ve Kapitalizmin Ruhu isimli kitabının dışında ayrı bir Din Sosyolojisi ve Din Sosyolojisi üzerine Makalelerinin derlendiği kitapları da vardır.

Bugün din araştırmalarının bir çoğu Weber’in yorumlamacı sosyolojisinin etkisi altında daha kolay yapılmaktadır. Aslında sadece din araştırmaları için değil, her çeşit kültür araştırması için Weber’in bu yaklaşımı oldukça verimli bir çerçeve sunmaktadır. Çünkü insan varlığıyla doğal olarak oluşan kültür bir anlam sistemidir ve bu anlam bireysel veya kolektif olarak insanların zihinlerinde yer almaktadır. Onu ortaya çıkarmak için bizzat eylemi yapan insanları dinleyip anlamaktan başka bir yol da yoktur.

Kaynak: Sosyal Bilimlerde Temel Kavramlar, s. 69-70, T.C. ANADOLU ÜNİVERSİTESİ YAYINI NO: 2616 AÇIKÖĞRETİM FAKÜLTESİ YAYINI NO: 1584

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

2005'ten beri çevrim içi felsefe yapıyoruz...