Varoluş Nedir, Ne Demektir?
Sonsuz ve sınırsızca değişen varlığın somut biçimleri. 1. Metafizik: Antikçağlı Parmenides’den beri varoluş (La. Existentia) deyimi bireysel olan’ı dile getirir ve tümel olan’ı dile getiren varlık (La. Esse) deyimine karşıt tutulur. Parmenides’den günümüze gelinceye kadar tüm idealizmin temel savı, varlığın gerçek olup varoluşun görüntü’den ibaret bulunduğu savıdır. Bu bilimdışı sava göre varoluşu bulunanların (eş deyişle, bireysel olanların) varlığı yoktur, varlığınsa (eş deyişle, tümel olanınsa) varoluşu yoktur.
Varoluşu bulunanların tümü (ister masa, ister taş, ister insan olsun) soyutlanarak tek ve değişmez olan varlığa indirgenir. Örneğin ‘’bu kuştur’’ diyoruz, kuş nedir? Omurgalıdır, yumurtlayandır, akciğerlidir, sıcak kanlıdır, tüylüdür, kanatlıdır, uçucudur, hayvandır vb… Kuşu bütün bu niteliklerinden (eş deyişle, onu tüm öteki nesnelerden ayırt etmek ve dile getirmek için ona yüklediğimiz kavramlardan) soyutlayalaım, ortada sadece bir odur, eş deyişle, dır, eş deyişle varlık kalacaktır. Masayı, taşı, insanı, eşeği, teksözle neyi isterseniz soyutlayın; ortada kalacak olan ve varoluşu bulunmayan tek ve değişmez (tüm varolanlarda ortak) varlık’tır. Metafizik dilde varoluş deyimi; öz, yokluk, olanaklılık eyimlerine karşıttır. S.442 Bk. Varlık
2. Varoluşçuluk: Çağımızın mızmız ve bilimdışı felsefelerinin tipik örneklerinden biri olan varoluşçuluğun temel kavramı varoluş’tur. Varoluşçuluğa göre varoluş, insanın özgül varolma biçimidir.
Varoluşçuluğun temellerini atmış olan gizemci Kierkegaard’a göre varoluş, başkaca her türlü varoluşlardan bağımsız olarak insanın evrendeki yalnızlığı’nı dile getirir.
Varoluşçuluğun kurucusu sayılan Martin Heidegger’e göre gerçekten varoluş sadece insan’dır ve insanın özü (varlığı) varoluşundadır. Böylelikle Heidegger, varoluşu varlığa (eş deyişle, öze) indirgemekle varoluşçuluğun en büyük yanılgılarından birinin kapısını ardına kadar açmış olur.
Fransız varoluşçusu Sartre bu kapıdan rahatlıkla içeri girer ve varoluş, varlıktan öncedir der. Ona göre varoluş, sınırsızca özgür bir kendi kendini gerçekleştirme’dir; demek ki varoluş bir belirlenmemişlik’tir, insan varoluşunu kendi kurar, kendi kendini belirler, kendini nasıl yaparsa öyle olur. İnsan kendi kendini varlaştıran tek ve biricik varoluştur. İnsandan başka tüm varoluşlar, bir özce belirlenirler ve kendi kendilerini oluşturamazlar. Örneğin bir bezelye, bezelye tohumuyla belirlenir; bir masa, masa tasarımıyla belirlenir. Daha açık bir deyişle bezelye, bezelye tohumunun gerektirdiği gibi; masa, masa tasarımının gerektirdiği gibi olur. Sadece insandır ki özü saptandıktan ya da varlığı tasarlandıktan sonra meydana getirilmiş, eş deyişle varlaştırılmış değildir. Çünkü, özellikle Sartre’a göre, insanın varoluşu özünden önce gelir, insan ancak kendi kendini varlaştırmakla özünü gerçekleştirir. Bk. Varoluşçuluk
3. Eytişimsel ve tarihsel özdekçilik: Eytişimsel ve tarihsel özdekçi felsefeye göre varlık, özdek ve varoluş onun (varlığın N.) sonsuz çeşitlilikteki somut biçimleri’dir. Demek ki varoluş’un özü varlık’tır. Varoluş, varlığın sonsuz ve sınırsız çeşitlilik içindeki oluşmasını dile getirir. Varlıksız varoluş olamayacağı gibi varoluşsuz varlık da olamaz. Ne varlığın dışında bir varoluş, ne de varoluşun dışında varlık kavranamaz. Varlık, varoluşu dile getiren en soyut kavramdır. Örneğin bu anlamda ‘’devim, bir varlık biçimidir’’ denir, bu demektir ki ‘’devim, özdeğin varoluş biçimidir’’, çünkü özdek devim durumunda varolur. Bu anlamdaki varlık terimini de, varoluş, teriminden titizlikle ayırt etmek gerekir. Varoluş, hiçbir zaman varlığa indirgenemez. Çünkü böylesine bir indirgeme, çok yanılgılı sonuçlar doğurur. Metafizik ve idealist öğretiler, ya varlığı varoluştan, ya da varoluşu varlıktan üstün tutarak birçok yanılgılara düşmüşlerdir. Varlıkla varoluşun birliği, eytişimsel ve tarihsel özdekçi felsefede ortaya konulmuştur.