Sosyolojinin Genel Özellikleri Nelerdir? Sosyolojinin Genel Nitelikleri
Sosyolojinin gelişimi, toplumsal olayların da doğa bilimlerinin kullandığı yöntemlerle incelenebileceği temel düşüncesine bağlıdır. Comte’un başlangıçta kullandığı “toplumsal fizik” kavramının ve Durkheim’in “toplumsal kullandığı olayları birer nesne gibi ele almak” gerektiğini ifade eden formülünün kökeninde bu düşünce vardır.
O dönemde sosyolojinin, doğa bilimleri gibi, olayları olduğu gibi betimleyebildiği ve böylece “değer yargıları yerine gerçek yargıları” geliştirebildiği oranda bir bilim olduğuna inanılmaktaydı.
Bu tutum, gerçek bir düşünsel devrim oluşturmuştur.
Sosyolojinin Genel Özellikleri Nelerdir?
- Sosyoloji, tek tek bireylerin sorunlarıyla değil, toplumu ilgilendiren sorunlarla ilgilenir. Örneğin sosyoloji, ilk bakışta bireysel bir sorun olarak algılanan “intihar” olayının toplumsal boyutuyla ilgilenir. • Sosyolog, toplumsal olayları kendi değer ve beğenilerinin etkisi altında kalmadan nesnel (objektif) olarak inceler.
- Sosyoloji, olanı olduğu gibi inceler. Ahlak, hukuk, din gibi bireylerin nasıl davranması gerektiğine ilişkin kurallar koymaz. Bu anlamda, sosyoloji kural koyucu yani normatif değildir. Örneğin sosyoloji yardım etmeme davranışını iyi ya da kötü olarak değerlendirmez. Bu davranışın neden ve sonuçlarına eğilir.
- Sosyoloji doğa bilimleri gibi deneysel bir bilim değildir. Çünkü sürekli değişim hâlinde olan toplumsal olayları ve toplumsal çevreyi laboratuvar koşullarında gözlemlemek ve yönlendirmek mümkün değildir.
- Sosyoloji, toplumsal kurumların (aile, din, eğitim, ekonomi, siyaset, hukuk) yapılarında ve işlevlerinde meydana gelen değişmeleri, tarihsel gelişim süreci içerisinde inceler. Örneğin Cumhuriyetin ilanı ile beraber siyaset kurumunun işlevinde meydana gelen değişmeler sosyolojinin alanına girer.
- Sosyoloji, toplumsal olguların nedenlerini bireylerde değil diğer toplumsal olgularda arar. Örneğin köyden kente göç olgusunu inceleyen bir sosyolog, bu olguyu bireysel tercihlerle açıklamaz. Göçün nedenini tarımda traktörün kullanılması, sulu tarımın yapılmaması, toprakların miras yoluyla parçalanması vb. gibi diğer toplumsal olgulara bağlar.
- Sosyoloji, toplumsal yapıyı bir bütün hâlinde inceler. Diğer toplumsal bilimler toplumsal yaşamın farklı yönlerini ayrı ayrı inceler. Örneğin sosyal antropolog kültürel yapıyı; ekonomi, mal ve hizmetlerin üretimini, bölüşümünü ve tüketimini; sosyoloji ise, toplumsal yapı içerisinde yer alan kültürel ögeleri, ekonomik ilişkileri, coğrafi konumu bilmek zorundadır. Bu yüzden de sosyologlar sürekli olarak diğer toplumsal bilimlere başvurma gereksinimi duyarlar.
Daha önceki olağan dışı birkaç kişi bir yana bırakılırsa Aristoteles, Makyavel (Makyevıl), Jean Bodin (Cin Bodin) ve özellikle Montesquieu (Monteskü) toplumsal olgular, esas olarak felsefi ve ahlaki açıdan incelenmekteydi.
Toplumun ne olduğu değil de insan doğasına ve insan yaşantısının amacına ilişkin dinsel ve fizik ötesi birtakım inançlara göre toplumun ne olması gerektiği tanımlanmaya çalışılmakta yani değer yargılarına varılmaktaydı. İnsan ve toplumun “birer nesne gibi” bilimsel şekilde incelenebileceği düşüncesi bile kutsal şeylere karşı bir saygısızlık olarak görülmekteydi.
Durkheim ve Marx sosyolojinin bir bilim olduğunu düşünmüşlerdir. Acaba insanın toplumsal yaşamını gerçekten bilimsel bir biçimde incelemek mümkün müdür? Bu soruya cevap verebilmek için sözcüğün ne anlama geldiğini bilmek zorundayız.
Bilim nedir? Bilim, deneysel incelemenin sistematik yöntemlerinin, veri çözümlemelerinin, kuramsal düşüncenin ve uslamlamaların mantık bakımından değerlendirilmesinin, özgül bir konu hakkında bir bilgiler bütünü ortaya koymak için kullanımıdır.
Bu tanıma göre, sosyoloji, bilimsel bir çabadır. Sosyoloji, deneysel incelemenin sistematik yöntemlerini, veri çözümlemelerini ve kuramlarını kanıtlar ve mantıksal uslamlamalar ışığında değerlendirilmesini içermektedir.
Ancak insanları incelemek fiziksel dünyadaki olayları gözlemekten farklıdır ve sosyoloji doğrudan doğruya bir doğa bilim gibi görülmemelidir. Doğadaki nesnelerden farklı olarak insanlar, yaptıklarına anlam ve amaç katan, kendi kendilerinin bilincinde olan varlıklardır.
Her şeyden önce insanlar kendi davranışlarında benimsedikleri kavramları anlamadan toplumsal dünyayı doğru bir biçimde betimleyemezler.
Örneğin, bir ölümü intihar olarak betimlemek, ele alınan kişinin o sırada ne yapmaya niyetlendiğini bilmek anlamına gelir. İntihar yalnızca, bir bireyin kafasında kendini yok etme düşüncesi fiilen olduğunda gerçekleşebilir. Farkında olmadan bir arabanın önüne atlayan ve ölen bir kişinin intihar ettiği söylenemez.
İnsanları tam olarak doğadaki nesneler gibi inceleyemeyeceğimiz olgusu, kimi bakımlardan sosyoloji için bir üstünlüktür.
Sosyoloji araştırmacıları, incelediklerine -diğer insanlara- doğrudan sorular yöneltebilirler.
Başka bakımlardan sosyoloji, doğa bilimcilerinin karşılaşmadıkları zorlukları ortaya çıkarır.
Etkinliklerinin sık sık yakından izlendiklerini bilen insanlar, olağan olarak her zamanki gibi davranmazlar.
Kendi tavırlarını, bilinçli ya da bilinçsiz olarak, her zamankinden farklı gösterebilirler.
Hatta araştırmacıya, kendilerinden beklendiğini düşündükleri tepkileri vererek yardım etmeye çalışabilirler.