Felsefe hakkında her şey…

Sosyolog ve Filozof Olarak Montesquieu

03.11.2019
1.772

Cathrine Larrére
Çeviri: İsmail Yerguz

Montesquieu yasaların ve geleneklerin “sonsuz çeşitliliği”ni dikkate alırken, genellikleri içinde değerlendirmek amacıyla tiplere ayırırken, bunları birbirlerine bağlayan gerekli ilişkileri araştırırken büyük olasılıkla felsefi idealiteyi ve soyutlamayı bırakarak olgular gerçekliğinin sağlam zeminine basmıştır ayağını.

Sosyolog Montesquieu düşüncesi kabul edilmiştir genellikle. Tartışma büyük olasılıkla Montesquieu’nün hangi tip sosyolojiye angaje olduğu konusunda yoğunlaşmaktadır. Bir yanda E. Cassirer ya da R. Aron gibi Montesqieu’yü kapsamlı bir sosyolojinin öncüsü gibi görenler vardır ki bu kategori içinde yer alanlar yönetim tipolojisini (üç yönetim biçiminin-cumhuriyet, monarşi, despotizm- her birini anlamlı bir birlik haline getiren doğal/ilke ikiliği) Webervari bir ideal tip anlayışına indirgerler.

Öte yanda Auguste Comte ve Durkheim’la birlikte Montesquieu’yü nedensel ilişkiler arayışı içinde olan açıklamalı bir sosyolojinin öncüsü gibi görenler vardır: ama bu onu iklim teorisiyle birlikte indirgeyici ve doğalcı bir determinizme teslim olmakla suçlamaktır. Althusser, Hegel’den sonra, Montesquieu’nün sosyal bütünlüğü (iklimden dine kadar, bir toplumda etkin plan tüm faktörleri globalleştirici genel anlayış kavramı sayesinde) keşfetmesinin ve bunun sağladığı tarih felsefesinin üstünde durarak yeni bir tartışma başlatmıştır. Bu dinamik vizyonu ideal tip yorumunun ön plana çıkardığı sosyal statikle karşıtlaştırıyordu. Bu durumda büyük olasılıkla bir karara varmak gerekiyordu: bu tarihsel dinamiği bütün faktörleri birbirine bağlayan anlamsal bir bütünlüğün dinamiği olarak mı anlamak gerekirdi yoksa bunlardan biri son tahlilde bile belirleyici olabilir miydi?: Althusser böylelikle yönetimin doğası ilkesini önceliğinde ekonominin siyaseti belirlemesinin bir öncelemesini görüyordu.

Tüm kalıcı yorumların kendi yeterli gerekçeleri vardır. Montesquieu’nün sosyal bütünlüğü ve bu alanda etkin olan çeşitli faktörleri dikkate alma biçimi sosyolojik girişimle bir yakınlaşmayı gerekli kılar. Hiç kuşkusuz onun soruşturma gereci sınırlıdır ve dolaylıdır, hiç kuşkusuz açıklamaları (çokeşlilik, zinanın yasaklanması ya da yemek yeme biçimleri) genellikle şematik ya da sınırlıdır ama bu bağlamda önemli olan amacın oluşumudur. Bilinçli bir tarafsızlıkla ampirik farklılığa önem vermesi, rasyonel açıklama araştırmaları gelenek göreneklerin göreliliği ve ilkelerin evrenselliği arasında kurduğu ilişki kendisini sosyologların ve antropologların vazgeçilmez bir başvuru kaynağı durumuna getirmiştir.

Bununla birlikte, toplumsal olguları nesneler gibi gören sosyolog bir Montesquieu’nün pozitivist katılığı içindeki yorumları onu varlık ve kendisine yabancı olan ödev olarak varlık arasında bir ayrıma götürmüştür. Montesquieu bir yandan betimlerken aynı zamanda yargılar, seçer, önerir. Despotizm ve köleliği mahkum eder, hoşgörü tavsiye eder. Burada Lanson ve Brunschwiğin öne sürmüş oldukları gibi sadece “reformcu bir idealizm”in “sosyolojik bir gerçeklik”le çakışması söz konusu değildir. J. Ehrard Montesquieu’yü toplumsal olguların bütünüyle nesnel bir yaklaşımıyla yorumlamanın ne kadar anakronik olduğunu göstermiştir çünkü ona göre onun döneminde akıl hem betimleyici hem kural getiricidir, bir başka deyişle hem olgu hem haktır.

Bu aynı zamanda R. Aron’un da vardığı sonuçtur: Montesquieu her ne kadar bir sosyologsa da aynı zamanda bir doğal hukuk kuramcısıdır; Montesquieu bu yapıtın (kendisinden) istediği şeylerin büyük bölümünü gene kendisinin ulaşamayacağı bir dehayla gerçekleştiren Grotius ve Pufendorf’a müteşekkirdir . Montesquieu siyaset felsefesinin klasik geleneği içinde yer alır. Çağdaşlarının “sadece fizik bilimlere önem vermesi” ve “siyasal iyilik ve kötülük”ün onlar için “bir bilgi konusunda çok bir duygu olması”na üzülürken “siyasal bilimlere ve ahlak bilimlerine hayranlığı bir tür kült haline getiren” Eskilerin projesini yeniden ele almak ister (Pens 1940, 198). Dolayısıyla bu siyasal iyilik ve kötülük bilimi, Aristoteles’teki gibi yasa koyucular oluşturması gereken kuralcı ve pratik amaçlan olan bir bilimdir: “Bunu söylüyorum ve öyle sanıyorum ki ben bu kitabı sadece bunu kanıtlamak için yazdım: kanun koyucunun anlayışı hoşgörü anlayışı olmalıdır; siyasal iyilik, ahlaksal iyilik gibi her zaman iki sınır arasında yer alır” (XXIX, 1) der Montesquieu.

Hazırlayan: Sosyolog Ömer YILDIRIM
Kaynak: Ömer YILDIRIM’ın Kişisel Ders Notları. Atatürk Üniversitesi Sosyoloji Bölümü 1. Sınıf “Felsefeye Giriş” ve 2., 3., 4. Sınıf “Felsefe Tarihi” Dersleri Ders Notları (Ömer YILDIRIM); Açık Öğretim Felsefe Ders Kitabı

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

2005'ten beri çevrim içi felsefe yapıyoruz...