Mead’in Sosyal Benlik Teorisi
Bu teori, Mead’in benliğin insan etkileşimlerinde dil ile inşa edildiğini iddia ettiği teorisidir. Benliğin temelde sosyal olduğunu vurgular.
George Herbert Mead, William James gibi bir filozoftur ama aynı zamanda sosyal psikolojiye sosyolojik yaklaşım getiren bir bilimcidir.
Alman gestalt psikolojisi ekolünden etkilenmiş olan Mead, sembolik etkileşimcilik olarak bilinen akımın kurucusu olarak görülür ama aslında bu terim ona değil, Herbert Blumer’e aittir. Çalışmaları sembolik etkileşimcilik içinde değerlendirilen Mead, bütün hayatı boyunca temelde bireysel zihin ve toplum arasındaki gerilimi çözmekle uğraşmıştır.
Hem Darwinizmden hem de Almanya’da bulunduğu sıralarda völkerpsikolojiden (halk psikolojisi) de etkilenen Mead, benliğin üç temel belirleyenle nasıl açıklanabileceği üzerinde çalışmıştır: İnsan evrimi, bireyin kendi gelişimi ve toplumsal güçler ve süreçler. Mead dili, bu üç belirleyicinin benliğin inşa edilmesine katkı yapma biçimlerinde temel olarak görmüş ve dilin bu üçünün işleme sürecine sembolik olarak aracılık ettiğini ileri sürmüştür. Mead’in dil anlayışı, Mead’in bu teoriyi ürettiği zamanlarda popüler davranışçı psikolojinin dil anlayışından çok farklıydı.
Davranışçılar dilin bireyin zihni tarafından üretildiğini ileri sürerken Mead bireysel zihnin dilin ürünü olduğunu savunuyordu. Mead’e göre benlik, sosyal etkileşimle inşa edilmektedir. Ve bu etkileşim de sembolik olana, yani dile dayanmaktadır. Dil geniş anlamda çok zengin anlamlara sahip sözcükler kadar, sözel olmayan ipuçlarını da içerir. Sosyal etkileşim süresince insanlar kendileri hakkında anlayış geliştirmek için ötekinin rolünü de varsaymak zorundadırlar. Bu yüzden Mead için insan bilinci, başkalarıyla ilişkili olan benliğin farkında olmaktır. Ve bu nedenle de insan bilinci temel olarak sosyal bilinçtir. Tıpkı dilde olduğu, gibi bu sosyal benlik insan bilinci tarafından yaratılmamıştır, tersine insan bilincini yaratan sosyal benliktir (Stainton Rogers, 2003: 233).
Mead’in benlik kavramlaştırması Cooley’in “ayna benlik” kavramıyla çok benzerdir. Ayna benlik, benlik kavrayışımızın, kendimizi başkalarının bizi gördüğünü düşündüğümüz gibi görmekten kaynaklanması anlamına gelir. Yani başkalarının bize tuttuğu ayna olmaksızın kendi benliğimizi inşa edemeyiz. Bu yüzden bizim kendimize nasıl baktığımız ile başkalarının bize nasıl baktığını düşündüğümüz arasında güçlü bir ilişki vardır (Hogg ve Vaughan, 2011: 142).
Kaynak: T.C. ANADOLU ÜNİVERSİTESİ YAYINI NO: 3867, AÇIKÖĞRETİM FAKÜLTESİ YAYINI NO: 2672; Dr. Öğr. Üyesi Aysel KAYAOĞLU, Prof. Dr. Çiğdem KIREL