Lucius Annaeus Seneca’nın Erdem Anlayışı
Seneca için yeryüzü, büyük bir insel sitedir.
O, bu evrensel siteyi şahane bir dille betimler. Seneca’nın bu insan sevgisi, geçici ve bulanık bir duygudan ibaret değildir. İnsanların birbirini sevmesi, birbirlerine yardım etmeleri için yaratıldıklarında ısrar eder. Seneca, kirli tutkuları şiddetle ve belagatle protesto eder; alicenaplığı ve karşılıklı yardımı salık verirken, “Hiç kimse kendi kendini mazur görmek hakkına sahip değildir; insansal olunuz; tatlılık ve baba duygusundan yoksun olanlara bu duygulan öğretiniz.
Onları cezalandırmaktan çok, kendilerini bu duygulara alıştırmayı deneyiniz der ve ölüm cezasının kaldırılmasını ister; iyilik yapmaktan yorulmamayı önerir: “Kimse için yaşamamak demek, kendisi için de yaşamamak demektir.”; “Kendimizi uğurlarında feda edebileceğimiz dostlara sahip olmalıdır.”
Dostu, Sicilya valisi Lucillius’e yazdığı mektuplar, ahlak felsefesi bakımından kuramsal değil, pratik olarak daha birçok ciddi ve temiz önerileri kapsar.
Örneğin, fakirliği över, et yenilmemesini, düzensizlikten kaçınmayı, ruhumuzu, hapsedildiği bedenden azat etmeyi, Tanrı’ya itaati ve tanrıların sükûnunu taklit etmeyi, erdemin esasları olarak telkin eder. Panchoucke tarafından Fransızcaya “Muximes et Pensaes” adıyla çevrilen eserde Seneca, gerçeksel mutluluğu, erdemi mutlulukta bulduğunu tekrarlar ve “Kendimi en çok erdemli olanlarla karşılaştırmayı ve onların derecesine yükseltmeyi değil; fakat erdemsizleri geçmeyi isterim. Her gün yanılgılarımdan bir kısmını düzeltebilmek mutluluğu bana yeter.” der.
Seneca: “Erdeme, yanılgılarımıza savaş ilan ettiğimiz zaman erişebiliriz.” der.
Lucilliuse Mektuplar adlı eserinde de köleleriyle aynı sofrada yemek yediğini öğrenmiş olduğu bu değerli dostunu kutlar ve insan severliğin yücelik ve mutluluğunu över. Fakat Seneca, daima inandığı gibi yaşamamış, Stoacılığın gidiş yönünü bazen değiştirmiştir. “Felsefe, sözleri değil, edimleri öğretir”; “Felsefe vakit geçirmenin değil, kurtuluşun aracısıdır.” diyen ve hemen yaşamı boyunca mantar ve midye yememiş olan Seneca, büyük bir servet toplamıştır ve adeta kendi hayatı hakkında yapılacak kınamaları (muaheze), önceden hissederek gereken karşılıkları vermiş ve serveti için kendisini haklı gösterecek bir düşünce olarak: “Ben, erdemden söz ediyorum, kendimden değil; rezilliklere karşı coştuğum zaman, önce kentli aleyhime coşuyorum; bana gelince, zenginliklerim bana aittir; ben onlara değil; onların benden akıp gittikleri gün benden, kendilerinden başka bir şeyi götüremezler.” der.
Seneca, bu düşünceyi, tüm servetlerini alması için Neron’a sunduğu gün gerçeklendirmişti. O: “Ben, başkalarına, pek geç öğrendiğim doğru yolu gösterdim.” diyerek, hayatının pek de temiz geçmediğini itiraf etmiş gibidir. Nitekim o, bazen Zenon taraflılarına öfkelenir ve onları, hayatı bilmemekle suçlandırır; bazen Epikür’ü, stoacı haline getirme tuhaflığına düşer; Ciceron gibi, Aristoteles ile Platon doktrinlerini özdeş saydığı da görülür. Bir hatip ve sofist eğitimi görmüş olan Seneca’daki bu kararsızlıklar, çok hareketli ve değişken hayal gücünün bir sonucu olduğu kadar da yaratılışının ve içinde yaşadığı sosyal çevrenin zorunlu bir ifadesidir.
Bazıları onun bu çileci ve mistik ahlakından, kendisinin Hıristiyanlığı gizlice kabul etmiş olduğunu, hatta Saint-Paul’le mektuplaştığını bile sanırlar. Bunun aslı olmasa bile, onun ahlak ve felsefe bakımından yetişmiş olan büyük insanlara hayran olduğu ve Stoacı ahlakı, şiire ve Roma adetlerine uygulamak istediği anlaşılmaktadır. Onun bir sanatçı ve bilge yanı vardır. O, Eflatun, Karneades ve Epikür’ü beğenmez; Zenon, Kleant, Posidonius gibi kiniklerden hoşlanır. Ömrü boyunca filozoflarla ve hele kiniklerden Demetrius’le ilişkisini kesmemiştir.
Seneca’nın birçok piyesleri, manzum ve mensur eserleri daha varsa da bunlar burada bizi ilgilendirmezler. Onun eserlerinden, Medeia (1954); Seçme Epigramlar ve İmparator Claudius’ün Kabaklaşması (1947) adlı eserleri, M.E.B. yayımları orasında Dr. Samim Sinanoğlu tarafından dilimize çevrilerek yayımlanmıştır. Eserleri türlü dillere çevrilerek bir çok kez basılmış olan Seneca’nın külliyatının Fransızcası, Panekoucke tarafından yayımlandı (8 cilt, Paris, 1853ten itibaren). Bu külliyatın başında M. du Kozoir’ın dikkate değer bir Giriş’i vardır. Son zamanlara dek türlü tarihlerde bu külliyatı kapsayan eserler ayrı ayrı da basılmalardır.
Bu filozofu, M.O. 55’te Kurtuba’da doğup miladın 41. yılında ölen hatip Seneca ile karıştırılmamalıdır.
KAYNAK
Filozoflar Ansiklopedisi; Cemil Sena; Remzi Kitapevi; İstanbul