Kitlenin denetim aracı olarak tüketim olgusu
Theodor W. Adorno (1903-1969), Marksizm’e yeni bir yorum ve felsefi derinlik getirmeyi amaçlayan Frankfurt Okulu’nun en önemli temsilcilerinden biridir.
Adorno, 20. yüzyılda kapitalizmin yeni bir çehreye büründüğünü, hükmetme araçlarının teknoloji sayesinde hem daha incelikli hâle geldiğini hem çeşitlendiğini savunur. Buna göre, kapitalist sömürü, artık salt ekonomik bir konu değildir; asıl sömürü kültür alanında gerçekleşmektedir. Nitekim kültür, kitle üretimi ve iletişimi sayesinde bir endüstriye dönüşmüştür.
Adorno, kültür ürünlerini, daha tasarım aşamasındayken meta olarak kurgulayan ve buna göre üretim yapıp bireylere sahte bir mutluluk temin eden devasa ölçekteki sisteme kültür endüstrisi adını verir. Kültür endüstrisi, bireyleri kitlesel beğenilerin kategorilerine indirger. Birbirine benzer ve standartlaştırılmış ürünleri, sürekli kendini yeniden üreten bir piyasada tüketicilere sunar. Bu kültür pazarının en yüksek kâr vadeden alanı müziktir. Belli standart kalıplara (süre, tını, ritim yapıları, tempo dereceleri, ezgi şablonları, armonik alt-yapılar, vb.) göre bestelenen eserler genel bir popüler müzik piyasasında hem yeni ürünler olarak pazarlanırlar hem aynı basmakalıp yapıların yeniden üretilmesine katkıda bulunurlar.
Adorno, kültürün bu şekilde metalaştırılmasını yalnızca bir kapitalist kâr mekanizması olarak değil, aynı zamanda ideolojik bir süreç olarak değerlendirir. Zira bu basmakalıp ürünler aracılığıyla aynı beğenilerin kitlesel ölçekte korunması sağlanarak, toplumun ideolojik olarak kontrol altında tutulması mümkün olur.
Adorno’ya göre toplumun, kültür endüstrisinin ideolojisiyle yeniden düzenlenmesinde, kitle iletişim araçları tahakkümün önemli bir aracısı olarak ortaya çıkar. Adorno, endüstrideki iktidar sahiplerinin, büyük ölçüde kitle iletişim araçları üzerinden, endüstrinin müşterilerini kendi çıkar ve kâr hedeflerine göre manipüle ederek mekanizmanın birer parçası hâline getirdiğini öne sürer.
Diğer yandan, kültür ürünleri, sürekli olarak tüketilecek nesneler olarak doğallaşırlar. Bununla birlikte, beğenilerin tüketim temelinde katmanlaşması, dinleyicilerin, kendilerinin ait olduğu sınıf konumlarını algılayamaz olması demektir (Adorno, 1994: 66). Adorno, böyle bir kontrolün, aynı zamanda bireyleri düşünsel anlamda güdük bıraktığını, işçi sınıfının zihin kalıplarının çocuksulaşmasına neden olduğunu iddia eder. Psikanalizden ödünç aldığı bir kavramla, popüler kültürün, insanları kitle hâlinde regresyon durumunda tuttuğunu ileri sürer (Adorno, 2001: 55). Regresyon, özetle, her insanda doğal olarak bulunan, ilksel hâline, diğer bir deyişle ana rahmine geri dönme (en konforlu olduğu hâlde kalma) arzusudur. Popüler kültür ürünlerinin tüketimi, insanları sürekli olarak regresyona iter; bu ise her türlü geliştirici, sorgulayıcı, eleştirel düşüncenin önüne set çeker; sahte bir bireysellik izlenimini yayar; uyumculuğun (konformizm) yaygınlaşmasına neden olur (Adorno – Horkheimer, 1995: 154).
Kültür ürünlerinin tüketim amaçlı üretimi, sanatın amaçsız hâle gelmesine, estetiğin bir karşı-estetiğe dönüşmesine neden olur (Adorno, 2005: 121). Böylece kitleler, ideolojik anlamda kolaylıkla yönetilebilir kılınır.
Kaynak: Tüketim Sosyolojisi, s. 13-14, T.C. ANADOLU ÜNİVERSİTESİ YAYINI NO: 4159 AÇIKÖĞRETİM FAKÜLTESİ YAYINI NO: 2939