Felsefe hakkında her şey…

Eski ve klasik kitapları okumanız için 4 neden

14.06.2023
386
Eski ve klasik kitapları okumanız için 4 neden

Klasik kitaplar geçmişe olduğu kadar bugüne dair de oldukça zengin bir içeriğe sahiptir. Fakat eski kitapları okumak için zaman ayırmak ve kararlı bir tutum takınmak okura zor gelebilir. Oysa eski kitaplar, kendimizi ve modern dünyamızı daha iyi anlamamıza yardımcı olma konusunda eşsiz bir öneme sahiptir. Tabii ki eski kitapları okumayı kendiniz için bir ödev olarak da addetmemelisiniz. Zaten iyi bir okursanız elbet bir gün bir klasik eser veya eski bir yazar sizi bulacaktır.

Şöyle düşünün: Okuduğunuz kitabı bitirdiniz ve okuyacak yeni bir kitap arıyorsunuz. Kitap raflarınızı inceliyor, raflardaki kitapların arasında ilerledikçe okumamış olduğunuz kitapların isimlerini fark ediyorsunuz. Bunların arasında birkaç da eski kitap var ve her zaman okumak isteyip de okumadığınız bu klasikler nedeniyle içten içe bir suçluluk hissi duyuyorsunuz. Yoksa bugün, nihayet bu klasiklerden birini raftan indireceğiniz gün müdür?

Bu çok sık görülen bir düzenli okuyucu ikilemidir. Zira okurlar ekseri, kendi ilgi alanlarına ve çevrelerindeki dünyaya daha uygun gelen, daha yeni kitaplara yönelirler.

Bu yönelim aslında gayet mantıklıdır. Günümüzün mevcut sorunlarını araştırmak, güncel bilgilere hâkim olmak ve kitaplarından keyif alınan günümüz yazarlarını takip etmek anlaşılır bir uğraştır. Bu saydıklarımızın tümü tabii ki modern kitapları okumak için geçerli nedenlerdir ve her yıl yayınlanan bu kadar çok kitap varken rafta üzeri toz bağlamış klasikleri yeniden okumak veya ilk kez okumak için zaman ayırmak, hayli zor gelebilir.

Bunları anlamak mümkündür; ancak yine de eski kitapları, özellikle de klasik olarak nitelenen kitapları okumanın, zaman ayırmamız gereken değerli bir eylem olduğunu belirtmekte fayda vardır. Bu eserler genellikle kendi başlarına harika okumalar olmakla kalmaz, aynı zamanda çağdaş okuyuculara yeni kitapların kesinlikle sağlayamayacağı benzersiz ayrıcalıklar da sunar.

İNSANLARI DAHA İYİ ANLAMAK İÇİN…

Eski kitapları okumanın önündeki engellerden biri, artık bu eserlerin modasının geçtiği düşüncesidir. Hayatınızı daha iyi yaşamak için Orta Çağ’da geçen bir savaşın inceliklerini, Victoria dönemindeki işçi sınıfının mücadelelerini veya dünyanın dev bir yılan tarafından sarılıp sıkıştırıldığını düşünen insanların mitlerini anlamanıza hiç gerek yoktur. Ancak gerçek şu ki eski kitaplar bizi insan yapan evrensel değerlere dönük bir anlayış geliştirmemize yardımcı olabilir.

Kitap, kitaplar, eski kitaplar, üst üste kitaplar

Zamanla inançlarımız ve kolektif bilgimiz değişse de bugün karşılaştığımız temel toplumsal mücadeleler, sorduğumuz sorular ve sahip olduğumuz değerler, geçmiş kuşaklardaki yazarların metinlerine de yansımıştır. Örneğin Aristoteles, Spinoza ve Descartes gibi büyük düşünürlerin çözmeye çalıştığı problemler günümüz filozoflarının da hâlâ ilgisini cezbetmektedir. Thomas Paine ve Karl Marx’ın yazdıkları bugün de siyasete, toplumsal örgütlenmeye ve insan haklarına karşı bakış açımızı şekillendirmeye devam ediyor. Ve birçoğumuz kaderimizin yıldızlarda yazılı olduğuna inanmasak da doğanın büyük gizemlerine cevaplar bulabilmek için hâlâ gökyüzüne bakıyoruz.

Edebiyatta yüzyıllar önce okuyucuları büyüleyen öykülerin ve temaların etkileri bugün de yankılanıyor. Odysseus’un gururu, Shakespeare’in karakterlerinin tutkusu ve Ivan Ilyich’in varoluşsal korkusu, maneviyatımızın bastırılamaz ayırıcı nitelikleri olmaya devam ediyor.

Klasikleri okumak; bu tarihi kozmopolit yapıya dâhil olabilmeye, sadece kültürler arası etkileşime değil, aynı zamanda tarihin kayıtlı dönemlerindeki ortak insanlık vasfımızın niteliklerini keşfetmemize de olanak tanıyacaktır.

Eski kitapların içinde tabii ki modası geçmiş, hatta boş ve itici fikirler ve gelenekler hakkında yazılmış metinlerle karşılaşacaksınız. Bu size garip gelebilir; fakat bunları okumanın iyi ve hatta tercih edilebilir bir şey olduğunu bilmelisiniz. Edebiyat eleştirmeni Michael Dirda’nın Washington Post için yazdığı bir metinde vurguladığı gibi: Onları yine de okuyun. Onların içerdiği hataların, ön yargıların ve insafsızca gerçekleştirilen uygulamaların farkına varmanın bu saydıklarımıza göz yummakla aynı şey olmadığını aklınızdan çıkarmayın.

Dirda bahsi geçen metinde şunları yazmıştır:

“Önemli olan şey bilgi edinmek, zihinsel ufkumuzu genişletmek, dünyayı kendi gözlerimizden başka bir gözle de görebilmektir. Tanınmış kitaplar harikadır; çünkü bu kitaplar nesilden nesile bizimle iletişim hâlinde kalır. Onlar nadide eserlerdir ve sonsuza dek öyle kalacaklardır.”

MODERN DÜNYAYI DEĞERLENDİRMEK İÇİN…

Dirda ile aynı fikirde olsak dahi eski kitapları, ortaya koydukları anlayışlar çerçevesinde budalaca, gerici veya basitçe yanlış bir fikirde direten metinler olarak görebiliriz. Ancak, bu kitapların yazarlarının kendi dönemleri, kendi kültürleri ve bunların yarattığı kolektif bilinç tarafından şekillendirildiğini hatırlamakta fayda vardır. Bu yazarlar, bugünü yaşayan insanlar tarafından gayet net biçimde fark edilen ön yargılarını ve kabullerini kendi zamanlarına göre bina etmişlerdir.

Aynı zamanda, kendimizin de ön yargılara ve kabullere karşı korunaklı olmadığımızı kabul etmeliyiz. Bunlar; karmaşık sorunları çözme, anlamlı tartışmalara girme ve bize anlaşılmaz görünen toplumsal ve kültürel ritüelleri çözme yeteneğimizi gölgeleyen ön yargı ve kabullerimizdir. Doğrusu, bizden sonra gelecek nesiller de bizim bugün okuduğumuz kitaplara bizim bugün eski kitaplara yaklaştığımız şüpheyle yaklaşacaklardır.

Eski kitaplar, kendimizi onların yazıldıkları zamanın kültürüne ve fikir dünyasına gark ederek bizim de başımıza olası gelecek olan bu zaman aşımına karşı korunmamız konusunda bize yardımcı olabilir. Yale Üniversitesinde felsefe bölümü öğretim görevlisi olan Jeffery Brenzel, bunu “yabancı olmanın kıymeti” olarak adlandırıyor. Bu bağlamda eski kitapları okumayı, yurt dışına seyahat etmeye benzetiyor. Birçok gezgin başka bir kültürü deneyimledikten sonra evine döner ve böylece kendi kültürünün farklılıklarını görür. Bu gezginler zihinlerini barındırdıkları varsayımlara yöneltir ve bu varsayımları daha ciddi biçimde yeniden gözden geçirmenin değerini öğrenirler. İşte eski kitaplar bize aynı bu türde bir zihinsel yolculuk da sunar.

C.S. Lewis de “Athanasius’ On the Incarnation” adlı kitabının giriş kısmında buna benzer bir noktaya temas etmiştir:

“Eski zamanlarda insanlar şimdikinden daha akıllı değillerdi; onlar da bizim kadar çok hata yaptılar. Ama bu hatalar bizim yaptığımız hatalarla aynı değildi. Onların bizim bugünkü hatalarımıza bakarak bize sahte övgüler dizemeyeceklerini biliyoruz ve onların bizim önümüzde öylece duran hatalarının da bizim için artık tehlike arz etmediğinin farkındayız. İki farklı zihniyetin bir arada olması iyidir.  Bu ikisinin de hatasız olduğu anlamına gelmez. Fakat biliriz ki ikisinin de aynı yönde ve yanlışa doğru gitme olasılığı oldukça düşüktür. Elbette geleceğin kitapları da bizim için geçmişin kitapları kadar iyi birer onarıcı olacaktır; ama ne yazık ki onlara bugünden erişmemiz mümkün değildir.”

SOHBET AĞINIZI GENİŞLETEBİLMEK İÇİN…

Lewis, yalnızca modern kitapları okumanın, bir sohbete tam da yarısında katılmaya çalışmaya benzediğini ifade etmiştir. Sohbete katılabilir ve gerçekten de ilgiyi üzerinize çekebilirsiniz. Ancak aynı sohbete baştan katılmış olursanız çok daha iyi bir iletişimle kendinizi ifade etme şansı elde edersiniz. Eski kitaplar, tam da bunu yapabilmemiz için vardır. Yani sohbetin en başından beri orada bulunabilmemiz için…

Filozof Alfred North Whitehead’in “Avrupa felsefe geleneği, Platon’un felsefesine düşülmüş bir dizi dipnottan başka bir şey değildir.” cümlesi de tam olarak buna benzer bir anlam içermektedir. Brenzel bu görüşü basite indirgeyerek şöyle dile getirmiştir:

“Batı’nın düşünce tarihinin her köşe başında Platon’a ve Sokrates’e rastlarsınız. Bu tarihi, bu adamlar olmadan inceleyemezsiniz. Bu büyük filozoflardan bir şekilde etkilenmemiş bir düşünürü ve kendi içinde orijinal sorular barındıran felsefi yaklaşımları, Platon ve Sokrates olmadan okuyamazsınız.”

Brenzel bu yaklaşımını örneklemek için günümüzde gerçekleştirilen birçok söyleşinin ve tartışmanın merkezinde yer alan Hristiyanlık inancına bir göz atmamızı istiyor. Birçok insan Hristiyan inancında bulunan eğilimlerin doğrudan İncil’den kaynaklandığını varsayar; ancak durum hiç de öyle değildir. Bu sistemin gelişimi yüzyıllara yayılmıştır ve İncil kadar entelektüel Greko-Romen gelenekten de etkilenmiştir.

Hristiyanlığın önemli öncülerinden olan Aziz Pavlus’un görüşleri, Platon ve Aristoteles’in etkilediği Yunan geleneklerinden etkilenmiştir. Hem Aziz Paul hem de Platon, St. Augustine üzerinde apaçık bir etki yaratmışlardır. Augustine’in görüşleri de daha sonra Dante Alighieri’yi etkileyecek olan Thomas Aquinas’ı, o da sonraki yüzyıllar boyunca İncil’i okuma ve yorumlamanın biçimlerini belirleyecek olan John Milton’u etkileyecektir. Bugünkü Hristiyanlığın Şeytan’dan öbür dünyaya, oradan iyinin ve kötünün evrensel mücadelesine kadar her konu hakkındaki görüşleri, 1. yüzyıldaki Hristiyanların görüşlerine neredeyse tamamen yabancı hâle gelmiştir ve bunun nedeni, bunca zaman içinde araya giren farklı “söylemlerin” bu görüşleri zaman içinde değiştirmesidir.

SİZİ ÇAĞIRDIKLARI İÇİN…

Eski kitaplar okurları kendilerine çağırır.

Eski kitapları okumayı tatmin edici bir eylem olarak görmezsek saydığımız bunca neden nihayetinde anlamsız kalacaktır. Aksi takdirde, neden kitaplığınızın raflarından bir tane klasiği çekip almaya zahmet edesiniz ki? Neyse ki eski kitaplar da eğlenceli olabiliyor. Ayrıca bu kitaplar ilham verici, dehşetli, ümit verici, ilgi çekici, keyif verici ve kışkırtıcı da olabilir. Bize sadece bilgi ve bilgeliği değil, aynı zamanda tüm insani duyguları aşılayabilir. Ancak onlara, evin tozunu almak gibi, zihnimizin tozlarını alacak yapıtlar olarak yaklaşırsak, bunların hiçbiri mümkün olmayacaktır.

Kayıtlara geçsin lütfen: Klasik bir kitap, TikTok ve Amazon Prime ile yetişmiş, odaklanmadan yoksun bir nesil tarafından geliştirilmiş yeni bir fenomen değildir. Mark Twain’in bu bağlamda şöyle bir vurgu yapmıştır:

“Bir klasik, herkesin okumak istediği ve kimsenin okumak istemediği bir şeydir.”

Şu durumda, fantastik kitapların birçok insanın edebî zevksizlik listelerinde yer bulması acı bir ironidir.

Bu zihniyetten kurtulabilmek için eski kitaplara okul kitabı gibi yaklaşmamak gerekir. Bunlar, eğitimli veya kültürlü olmak ya da yaşamın iyi saklanmış tuzaklarına takılmamak için üstlenmeni gerektirecek mesuliyetler değildir. Bu kitapları okuyanlara ayrıca bir diploma takdim edilmez. Bu gibi beklentilerden uzak, yalnızca klasiğin sizi çağırmasını bekleyin. Platon’un felsefesine hazır değilseniz William Shakespeare’in oyunlarını veya John Keats’in romantik şiirlerini okumayı deneyin. Bunların hiçbiri size hitap etmiyorsa da Viktorya döneminde yazılmış ve içinde kaybolacağınız birkaç fantastik gizemin ve hayalet hikâyesinin peşine gidebilirsiniz.

İnsanlığın bugüne dek ürettiği kolektif kütüphane oldukça büyüktür ve herkesin bir ömür boyu okuyabileceğinden daha fazla eser içermektedir. Oralara biz göz atmanız, orada sizin için de bir şeylerin bulunduğunu görebilmeniz için yeterli eylemdir.

ESKİNİN MODASI BUGÜNE HÂKİM…

Yukarıdaki düşünce deneyine geri dönersek daha yeni bir kitap için eski kitaplardan vazgeçince duyacağınız suçluluk hissi, sizi olumsuz yönde etkileyebilir. Şöyle ki güncel olaylar, ivedilik arz eden sorunlar ve bunları kaleme alan günümüz yazarları da bizim ilgimize ihtiyaç duyar. Bu dengeyi şöyle bir kuralla sağlamak ise mümkün olabilir: Her üç ya da beş güncel kitaptan sonra, bir klasik eseri ya da çok daha eskiden kalma bir kitabı okumak.

Zaten aceleye getirmenin de bir anlamı yoktur. Bu bağlamda Italo Calvino’nun klasikler hakkında yaptığı yoruma bir göz atalım:

“Bu kitaplar onları okumuş ve sevmiş olanlara çok ciddi deneyimler yaşatır. Bu eseler klasikleri okuma imkânını en iyi durumda oldukları zamanda bulmayı umanlar için de bir o kadar zengin bir deneyim olmaya devam ediyor.”

Zaten bu eserler kitaplığınızda yer bulabilmek için çok uzun zaman, hatta kimi zaman yüzyıllarca bekledi. Şimdi onları okunmadan geçecek birkaç yıla daha ne gerek var ki? Yeter ki klasiklere bir şans tanıyalım ve onları raftan indirme zamanı geldiğinde, anlayışlı bir tavır takınalım.

 


KAYNAKÇA

https://www.washingtonpost.com/books/2022/11/18/dirda-old-books/

https://reasonabletheology.org/cs-lewis-on-reading-old-books/

https://www.npr.org/2020/03/31/824479587/heaven-and-hell-are-not-what-jesus-preached-religion-scholar-says

https://www.bakeru.edu/images/stories/1_Academics/2_Library/quayle/2021-22_Milton_Exhibit.pdf

 


Bu makale Sosyolog Ömer Yıldırım tarafından www.felsefe.gen.tr için, Jonny Thomson’ın “Swamped by too much info? Here’s how to beat the ‘noise bottleneck’” isimli makalesinden Türkçeye çevrilip derlenerek hazırlanmıştır. Alıntılanması durumunda kaynak gösterilmesi, ahlaklıca olanıdır.

Kaynak Metnin Yazarı: Jonny Thomson, Oxford Üniversitesinde felsefe öğretmenliği yapmaktadır.

Çeviri ve Derleme: Sosyolog Ömer YILDIRIM

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

2005'ten beri çevrim içi felsefe yapıyoruz...