Hristiyan Felsefesinin Konuları Nelerdir? Hristiyan Felsefesinin Konusu Nedir?
Hristiyan felsefesi, Hristiyanlığın ortaya çıkmasıyla birlikte başlayan ve 15. yüzyıla kadar devam eden süreçte, Batı felsefesi için kullanılan bir adlandırmadır.
Hristiyan Felsefesinin Konuları
– Tanrı’nın Varlığının Kanıtı Problemi
Hristiyan felsefesinde Tanrı’nın varlığına yönelik kanıt gösterilmesi üzerine şekillenen bu problemin temeli, MÖ 6-MS 2. yüzyıl felsefesindeki Tanrı kanıtlamalarına dayanır. Ontolojik ve kozmolojik açıdan yapılan bu kanıtlamalar aynı zamanda İslam felsefesinde de kullanılmıştır.
Ontolojik kanıtlama; Tanrı kavramından çıkar ve mantıksal olarak onun varlığını kanıtlamaya yöneliktir. Hristiyan felsefesinde Anselmus tarafından ileri sürülen bu kanıtlama yolu, daha yetkini düşünülemeyen ve tasarlanamayan anlamıyla Tanrı’nın insan zihninde bulunmasını, Tanrı’nın var olduğuna kanıt olduğunu belirtir. Buradan hareketle Tanrı’nın mutlak olarak var olduğu sonucuna ulaşır.
Kozmolojik kanıtlama; her şeyin bir nedeni olduğu fikrine dayanarak evrende var olan bütün varlıkların kendinden önce gelen bir varlık nedeniyle var olduğunu söyler. Geriye doğru gidildiğinde mantıksal olarak bir ilk varlığın olması gerektiğini ve o varlığın Tanrı olduğunu ileri sürer. Bu kanıtlama yolu, Aristoteles’in ilk neden görüşü etkisinde Aquinalı Thomas tarafından ileri sürülmüştür.
– Kötülük Problemi
Kötülük problemi düşünüldüğünde genel olarak iyi ve kötünün veya günah ve sevabın açıklanması gerekir. Ana sorun “Eğer Tanrı varsa, mutlak güç sahibiyse ve insanın iyiliğini istiyorsa neden dünyadaki kötülükleri önlemiyor veya kaldırmıyor?” gibi sorular ekseninde şekillenir.
Kötülük problemi, Hristiyan felsefesinde pek çok problemle ilişkilidir. Kötülük, Tanrı’nın varlığına kanıt probleminde Tanrı’nın var olmadığına yönelik delil olarak sunulmuştur. Tanrı, kötülüğü kaldırmıyorsa ve kötülük de varsa o hâlde Tanrı yok çıkarımında bulunanlar olmuştur. Bu çıkarım; başta Tanrı’nın varlığını kabul edip sonunda Tanrı yoktur çıkarımına ulaşınca, güçsüz bulunarak eleştirilmiştir.
Hristiyanlığa göre Tanrı; insanlara iyiliği emreden, kötülükten uzak durmalarını isteyen ve her şeyi yaratan tek varlıktır. Bu açıdan Hristiyan felsefesinde kötülük problemine çeşitli açıklamalar getirilmiştir. Bunlar arasında Augustinus’un ve Aquinalı Thomas’ın açıklamaları öne çıkmaktadır.
Augustinus, Tanrı’nın her zaman iyiyi emrettiğini ama insana irade vermek suretiyle iyiyi veya kötüyü seçme özgürlüğünü de tanıdığını belirtir. Kötülük, irade zayıflığından kaynaklanır. Hz. Adem’in bile yasaklanan bir şeye el uzatması sonucunda cennetten kovulduğuna işaret ederek Tanrı’nın insanı kukla olarak yaratmadığını belirtir. Bu açıdan kötülük problemi aynı zamanda kader ve özgür irade problemiyle yakından ilişkilidir. Kaderin Tanrı tarafından bilinip insan tarafından bilinmiyor olması özgür irade sorununu doğurur. Augustinus, insanın kaderini bilmiyor olmasını özgür iradenin gerçekleşmesi olarak düşünür.
Aquinalı Thomas’a göre kötülük, iyinin eksikliği veya yoksunluğundan kaynaklanan irade zayıflığının sonucudur. O, görüşlerinde İbn Sînâ’dan etkilenmiş ve Augustinus öğretisiyle İbn Sînâ’nın görüşlerini sentezlemiştir. İbn Sînâ’ya göre Yaradan evreni mükemmel bir şekilde yaratmıştır. Kötülük, kusurlu olan insanın erdemden uzak oluşundan kaynaklanır. Ayrıca iyinin anlaşılması için de kötü gereklidir.
– Ruhun Ölümsüzlüğü Problemi
“İnsan sadece bedenden mi yoksa beden ve ruhtan mı oluşur?” sorusu Hristiyan felsefesine de yöneltilmiştir. Hristiyan felsefesinde ruh ve beden konusunda genel olarak düalist (ikici) bakış açısı kabul edilmiştir. Bu dönem felsefesi ve teolojisinde “değişen ve ölümlü beden” ile “değişmeyen ve ölümsüz ruh” anlayışı temel kabuldür. Ruh, bedenden bağımsız ve bedenden önce yaratılmıştır. Maddi bir yapı olmayan ruh; değişmez, sonsuz ve ölümsüzdür. Ruh, Tanrı’dan ayrılmıştır ve ona geri dönecektir. Beden ve ruh karşıtlığı aynı zamanda ruhun ölümsüzlüğünün kanıtıdır. Ruh ve bedenden oluşan insan, Augustinus’a göre bu dünyada sadece bedenini bırakır ve ruhuyla öte dünyaya gider. Ona göre ruh ölümsüzdür.
– Tümeller Problemi
Terim anlamıyla tümel, belli bir sınıfın tüm bireylerini içine alan genel kavramları işaret etmek için kullanılır. Tümellerin ne olduğu ve nerede bulunduğu üzerine felsefede derin tartışmalar yapılmıştır.
Tümeller tartışması genel olarak Platon ve Aristoteles’in varlık anlayışlarında ortaya çıkar. Platon’a göre tümeller yani idealar, tek tek nesnelerde değil ayrı bir var oluş niteliğindedir. Aristoteles’te ise özler olarak ele alınan tümeller, nesnelerin kendi kapsamındadır. Bu düşüncelerden yola çıkılarak yapılan tümeller tartışması, MS 2-MS 15. yüzyılda Tanrı’nın varlığıyla birlikte düşünülerek yeniden yorumlanmıştır. Tümeller tartışmasında üç görüş ortaya çıkmıştır (Şekil 2.1).
Hazırlayan: Sosyolog Ömer YILDIRIM
Kaynak: Ömer YILDIRIM’ın Kişisel Ders Notları. Atatürk Üniversitesi Sosyoloji Bölümü 1. Sınıf “Felsefeye Giriş” ve 2., 3., 4. Sınıf “Felsefe Tarihi” Dersleri Ders Notları (Ömer YILDIRIM); Açık Öğretim Felsefe Ders Kitabı, MEB Felsefe Ders Kitabı