Felsefe hakkında her şey…

Patristik Felsefe Nedir? Patroloji

11.05.2020
9.311
Patristik Felsefe Nedir? Patroloji

Patristik felsefe ya da patroloji, Hristiyanlık inancının dogmalarını filozofların “saldırılarına” karşı korumak için geliştirilen felsefi sisteme verilen addır. Patristik felsefe dönemi, kilise babalarının felsefesinin dönemidir.

Kilise babaları 2. ve 6. yüzyıllarında yaşamışlardır. en önemli temsilcisi Augustinus için Hristiyan dininin inançları ve Kilisenin otoritesi insan düşüncesi ve bilgisini önceler.

Augustinusanlamak için inanıyorum’ anlayışıyla, insanın anlama yetisini temelde kutsal inancın hizmetine koşar. Her türlü yaşantı ve bilginin kendisi Tanrıya yöneldiğinde, onun kutsallığını duyumsama ve kavramaya yöneldiği oranda bir değer taşır. Fakat tüm bu söylenenler Augustinus’un aklı ve akılsal bilgiyi küçümsediği anlamına gelmezler.

Akıl Tanrı’yı bilebilir, çünkü bizi yaratan ve aklı bize veren Tanrı, bunu onun hakikatini anlayıp iman edelim diye yapmıştır. Kuşkusuz hem ‘anlamak için inanıyorum’ anlayışı ve hem daha sonra gelişecek ‘inanmak için anlıyorum’ anlayışları, her biri kendine özgü bir tarzda anlamayı ve genel olarak insanın bilişsel faaliyetini inancın hizmetine koşarlar ve onun bir aracı olarak görürler.

‘Anlamak için anlamak’ ve gerektiğinde inancın kendisinden vazgeçmek söz konusu değildir. Fakat yine de Orta Çağ Felsefesinin iki önemli bileşeni Patristik ve Skolastik Felsefelerde biçimlenmiş bu anlayışlar, anlamaya ve genel olarak felsefeye, Hristiyanlığın dinsel inanç ve dogmalarının yanında bir yer açarlar.

Yukarıda da belirttiğimiz üzere din ve felsefenin, inanç ve akılsal düşüncenin ilişkileri hep bir gerilim içinde olmuştur. Bu söz konusu gerilim Augustinus’un metinlerinde de bulunmaktadır.

Augustinus açısından insan Tanrı olmadan bir hiçtir ve neye sahipse Tanrı sayesinde sahiptir. İnsan akılsal düşünme yetisiyle Tanrı’yı anlamakla birlikte bu anlayış mükemmel bir anlayış olamaz ve o çoğu kez mutlak ve kutsal olana dair düşünme çabasında çelişki ve yanılgılara düşebilir.

İşte bu noktada insanın Tanrı karşısındaki acizliğini ve hiçliğini itiraf etmesi ve inanç ve imanıyla ona teslim olması gerekir.

Platon’un ve Aristoteles’in insan aklı ve düşüncesine dair iyimser ve yüceltici yönelişleri, açıktır ki Orta Çağ felsefesinin hiçbir filozofu için aynı oranda söz konusu değildir. Antik Yunanistan’da inanç ve akılsal bilginin ilişkileri, mitoloji ve felsefenin süreç içinde daha belirginleşen kopuşu ve paralel varoluşuyla dolayımlanmıştır.

İlgili konular:

Hazırlayan: Sosyolog Ömer YILDIRIM

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

2005'ten beri çevrim içi felsefe yapıyoruz...