Felsefe hakkında her şey…

Eşitlik Nedir, Ne Demektir?

13.11.2019
4.192

Eşitlik sıklıkla, hedef alınmaya değer siyasi bir amaç veya ülkü olarak sunulur. Eşit olanların niteliğidir.

Eşitliğin herhangi bir biçimini savunanlar “eşitlikçiler” olarak bilinir. Bu eşitliğe ulaşmak için hareket ettirici etki genellikle ahlaki bir etkidir. Bu, Tanrı’nın gözünde hepimizin eşit olduğuna inanan Hıristiyan ahlakı ya da tüm insanlara eşit saygı gösterilmesinin rasyonelliğini savunan Kantçı inanç ya da herkese eşit davranmanın mutluluğu en üst seviyeye çıkarmanın yegâne yolu olduğunu söyleyen bir faydacı inanç olabilir.

Eşitlikçiler, hükümetlerin ahlaki eşitlikten yola çıkarak, hükmettikleri insanların yaşamlarında bir tür eşitlik sağlamaya doğru bir çaba göstermeleri gerektiğine inanırlar.

Fakat “eşitliği” nasıl anlamalıyız? Kuşkusuz insanların her bakımdan eşit olmaları asla mümkün değildir. Bireyler; zekâ, güzellik, atletik beceri, boy, saç rengi, doğum yeri, giyinme zevki vb. birçok yönden farklılık gösterir. İnsanların her bakımdan mutlak eşit olmaları gerektiğini söylemek fazlasıyla saçma olurdu. Tamamıyla aynı olmanın neredeyse hiçbir cezb edici yanı yoktur. Eşitlikçiler klonlardan oluşan bir dünyayı öneriyor alamazlar.

Bununla birlikte, her ne kadar eşitliğin aynılık anlamındaki açıkça saçma olan yorumunu bir kenara bıraksak da bazı eşitlikçilik karşıtları onları tam da böylesi resmetmekte ısrarcıdırlar. Bu, rahatlıkla devrilebilecek kolay bir hedef yaratmanın, eş deyişle bir korkuluk dikmenin iyi bir örneğidir. Onlar, insanların farklılaştığı önemli yönlere işaret ederek ya da insanların aynılığa çok yaklaşmayı başarabilmeleri halinde, yine bu durumdan önceki duruma hızlıca döneceklerini söyleyerek eşitlikçiliği çürüttüklerini zannederler.

Gel gelelim böylesi bir saldırı ancak eşitlikçi kuramın bir karikatürüne karşı başarılı olur ve eşitlikçiliğin birçok türünü hasar görmeden bırakır. O halde eşitlik, her bakımdan değil, belirli bakımlardan eşit olmak anlamına gelir. Dolayısıyla birisi kendini eşitlikçi olarak addediyorsa, bu durumda neyi kastettiğini anlamak oldukça önemlidir. Bir başka deyişle siyaset bağlamında kullanılan “eşitlik”, daha eşit paylaşılması gerekenin ne olduğu ve onun kimler tarafından paylaşılacağının açıklaması yapılmadığı müddetçe neredeyse anlamsızdır. Eşitlikçilerin daha çok ilgilenmeleri gereken şeyler, paranın, istihdam imkanının ve siyasi gücün eşitçe ya da daha eşitçe dağıtılması olmalıdır. İnsanların zevkleri önemli ölçüde farklılık gösterse de tüm bu şeyler uğruna yaşanılası ve tadı çıkarılabilir bir hayata önemli ölçüde katkıda bulunabilir. Bütün bu iyi şeylerin eşitçe dağıtılması, bütün insanlara duyulması gereken saygıda eşitliği sağlamanın bir yolu dur.

Eşitlik kavramı, Antik Çağ Yunan düşüncesinden beri, gittikçe önem kazanarak, hemen bütün düşünürlerce ele alınmıştır. Önce Apolonnialı Diogenes Doğa Üstüne adlı yapıtında bu kavramı ele almış ve “Değişmeye bağlı olan nesnelerden her biri bir başkasına eşit olamaz, çünkü eşit olması için onunla aynı şey olması gerekirdi” demiştir. Platon da Phaidon’unda Sokratik diyaloglarla “eşitlik kavramına bütünüyle uygun olan iki nesne olamaz” sonucuna varır. Bu diyaloglara göre iki şeyi eşit kılmak için önce onları ayırt etmek gerekir. Alman düşünürü Leibniz, ayırt edilmezlik ve özdeşlik ilkeleriyle Diogenes-Sokrates-Platon düşüncelerini yenilemiş ve Monadologie adlı yapıtında, “Doğada, hiçbir zaman, tümüyle birbirine eşit olan, aralarında bir ayrım yapılamayacak olan iki şeyin bulunmadığını” ileri sürmüştür.

Coste’a yazdığı mektupta: “Evren birbirine tümüyle eşit ya da benzer iki parçaya bölünemez. Bundan ötürü, iki şeyin tümüyle birbirine eşit olacağı ve bizde eşit bir izlenim bırakacağı durum hiçbir zaman varolmayacaktır” (Erdmann, 19.12, 1707, s. 447) der. İslam gizemciliğinde de “tecelliyâtı ilâhiyede tekrar yoktur” sözüyle doğal eşitsizlik dile getirilir. Aynı düşünce antikçağın Stoacılarınca da ileri sürülmüştür. Leibniz, Newton’un öğrencilerinden Clarke’a yazdığı mektuplarda, Stoacıların deyişini kullanarak, “nasıl tümüyle birbirine eşit iki yaprak yoksa, iki eşit monat da yoktur” der. Eşitlik kavramı, giderek, hukuksal, uygarsal, siyasal, toplumsal açılardan da incelenmiştir. Metafizik düşünce özellikle Hıristiyanlığa dayanarak, eşitliğin törebilime aykırı olduğunu ileri sürer. Örneğin Alman düşünürü Max Scheler’e göre insan eşitliğini düşlemek ahlaksızlıktır, çünkü Tanrı kimini bağış’lamış, kimini de bağış’lamamıştır, eşitlik isteği yersiz olarak değerliyi kıskanmaktan başka bir şey değildir. Bilimsel açıdan toplumsal eşitlik, sınıf farklarının ortadan kaldırılmasıyla gerçekleşir.

Lütfen bakınız:

Hazırlayan: Sosyolog Ömer YILDIRIM
Kaynak: Atatürk Üniversitesi Sosyoloji Bölümü 1. Sınıf “Felsefeye Giriş” ve 3. Sınıf “Çağdaş Felsefe Tarihi” Dersi Ders Notları (Ömer YILDIRIM); Açık Öğretim Felsefe Ders Kitabı; “Felsefeye Giriş” Nigel Warburton

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

2005'ten beri çevrim içi felsefe yapıyoruz...