Felsefe hakkında her şey…

Diyalektik Yöntem Nedir?

11.11.2019

Platon, insan ruhunda saklı bulunan idea bilgisinin açığa çıkarılması için, kişiden kişiye değişmeyen ve her zaman kendi yolunda en doğru olana varan bir yöntem önerir (Devlet Adamı, 266d).

Bu yöntem ona göre felsefenin yöntemi olan diyalektiktir ve nihai amacı, ideaların düzenini kavramaktır. Platon, düşünmeyi insan olmanın temel şartı olarak görmüş, herhangi bir ruhun yeryüzünde insan olarak yaşayabilmesinin düşünebilmesine, yani duyumların çokluğunun bilgisini idea denilen tekliğe indirebilmesine bağlı olduğunu savunmuştur. Böylece ideaların bilgisini, yani onların karşılıklı birleşme, katılma, karışma, pay alma ilişkilerini kavramak, anlamlı düşünmenin ve konuşmanın temel şartıdır (Çakmak, 1991: 139). Bu ilişkileri kavramak da ancak diyalektik yöntemle mümkün olacaktır.

Düşünme, insan olmanın temel şartıdır ve duyumların çokluğunun bilgisini, idea denilen tekliğe indirebilme yeteneğine dayanır. Bu da ideaların bilgisini insan olmanın şartı hâline getirir.

Diyalektik yöntem, başlıca iki faaliyete dayanır: “Dağınık kavramları genel bir tanım doğrultusunda toplamak” ve “düşünceyi doğal eklem yerlerinden ögelerine ayırmak.” Platon bu iki faaliyetten ilkini “toplama” (sunagoge), ikincisini “ayırma” (diairesin) diye adlandırmıştır (Devlet Adamı, 282b) İlkinde, tanımı yapılmaya çalışılan şeyin tüm örneklerini eş ölçüde açıklayabilecek genel bir tanıma ulaşmak esas alınır. İkincisinde ise daha fazla çözümlenemeyecek, bölünemeyecek yalın ve temel birimlere ulaşmak amaçlanır. Yani duyulur dünyanın hakikatini kavramak için, bileşik durumdaki duyulur şeyleri, yalın unsurlarına ayrıştırmak gerekecektir. Diyalektikçi, ideaları ve onların düzenlenişlerini bildiği için onları birleştikleri yolda en temel birimlerine dek ayrıştırabilir. Böylece diyalektik, şeyleri, birbirlerine karışmış hâlde bulundukları kaos durumundan çıkaran ve onları birbirlerinden ayırarak belli sınırlar tayin eden Nous’un düzenleyici faaliyetini çağrıştırır.

Diyalektik, toplama ve ayırma diye iki ayrı faaliyete dayanır. Bunlardan ilkinde dağınık kavramlar genel bir tanım etrafında toplanmaya çalışılır, ikincisinde ise bütünlükler tabii eklem yerlerinden ögelerine çözümlenir.

Platon’un diyalektik yöntemi Sofistlerin retorik yöntemi ile birçok bakımdan taban tabana zıttır. Sofistler, şeylerin aldatıcı kopyaları üzerinden yanlış konuşmalarla dinleyicilerini aldatmaktaydılar. Oysa diyalektik, sözcüklerin ve nesnelerin ötesindeki değişmez özlüğü, ideaların düzenini konu edindiği için bize değişmez olanın bilgisini sağlayacaktır. İdeaların taşıdıkları düzen nedeniyle ideayı konu edinen bir konuşma ya da düşünme de zorunlu olarak doğru düzenlenmiş olur.

Diyalektik yöntem, insanları bilgide basamak basamak yükselten ve İyi ideasının kavranması ya da temaşa edilmesiyle nihayetine ulaşan bir süreçtir. Platon, aynı zamanda güzelliğin ve adaletin kendisi olan bu en yüksek varlığın bilgisine hangi süreçle erişileceğini Symposium diyalogunda ayrıntılı biçimde açıklamaktadır. Buna göre insan, örneğin önce tek tek şeyleri sever, sonra bunların arasındaki ortak nitelikleri keşfeder ve son aşamada Güzelin kendisine, yani Güzel ideasına ulaşır (Symposium, 210 a-d). Ruhun adım adım yükseldiği “diyalektik yürüyüşün” (Devlet, 532b) nihai noktası budur. Symposium’da Güzelin ya da İyinin kendisinin temaşa edildiği, saf varlığıyla temas kurulduğu an, yaşanmaya değer biricik an olarak değerlendirilir (Symposium, 211d-e).

Görüldüğü gibi Platon, duyulur şeyleri tümüyle bir kenara atmamakta, onları İyi ideasına giden yükseliş sürecinde bir basamak olarak görmektedir. Bu yükseliş süreci, Platon’un varlıklar ya da bilgi konuları arasında yapmış olduğu hiyerarşik bir sıralamaya dayanır. Bu sıralamada bir bilginin kesinlik ve değişmezlik derecesi, konusu olduğu varlığın durumuyla doğrudan ilişkilidir ve Platoncu ontoloji (varlık felsefesi) ile epistemoloji (bilgi felsefesi) bu noktada iç içe geçmektedir.

Eytişimsel düşünme ve uygulama tekniği. Doğasal, toplumsal ve bilinçsel bütün olgular eytişimsel gelişme yasalarıyla oluşur. Öyleyse bu oluşmayı anlamak için ona eytişimsel yöntemle yaklaşmak zorunludur. Eytişim bu yüzden gelişmenin yasası olduğu kadar, onu inceleme yöntemidir. Aynı zamanda, inceleme ve bilme yöntemi olduğu kadar, gerçekliği değiştirme yöntemidir. Çünkü oluşmanın nasıl gerçekleştiği bilinince o oluşmayı nasıl incelemek ve oluşmayı değiştirmek için ne türlü davranmak gerektiği de bilinir.

Herhangi bir olgunun incelenmesinde eytişimsel yöntemi kullanmak, o olguya eytişimsel bilgilerle bakmak demektir. Bu bilgiler, metafizik ve mekanik bilgilerin tam karşıtı olan bilgilerdir. Eytişimsel kavrayış, çok yönlü bir kavrayıştır; bu yüzden de formüllere bağlanıp reçetelenemez. Her şeyden önce metafizik ve mekanik düşünme alışkanlığından kurtulmak gerekir, bunun için de (metafiziğin ve N.) eytişimin iyice bilinmesi başlıca koşuldur.

“Doğayı, tarihi ya da bilinçsel etkinliğimizi incelediğimiz zaman hiç bir şeyin olduğu gibi ve olduğu yerde kalmadığını, her şeyin değişip geliştiğini görürüz. İlişkiler, tepkiler, değişimler ve bileşimlerle karşılaşırız. Hem de bu tabloyu bir bütün olarak görürüz, devinen nesneden çok devime bakarız. Doğal eytişimci olan eski Yunan filozoflarının yaptığı da budur ve bunu dile getiren ilk düşünür de Herakleitos’tur. Ama genelliği doğru olarak saptayan bu görüş, ayrıntıları açıklamaya yetmez. Ayrıntılar açıklanmadıkça da bütün anlaşılamaz. Bu ayrıntıları açıklayabilmemiz için onları doğal ve tarihsel ilişkilerinden koparıp ayırmamız, ayrı ayrı incelememiz gerekir. (?N.) Nitekim böyle yapıldı. Ama bu zorunlu soyutlama, doğal nesneleri ve süreçleri, canlılıkları içinde değil, ölülükleri içinde inceleme alışkanlığı doğurdu. Bacon’la Locke bu inceleme biçimini doğa bilimlerinden felsefeye aktarınca metafizik düşünme yöntemi doğmuş oldu. Metafizikçi için nesneler ve onların insan zihnindeki yansıları birbirinden ayrılmıştır, birbirlerinden ayrı olarak incelenmeleri gerekir: Bir şey ya vardır ya yoktur, bir şey aynı zamanda hem kendisi hem de kendisinden başka bir şey olamaz. Olumluyla olumsuz birbirlerini kesinlikle kovar, nedenle sonuç birbirlerine karşı birer karşısav durumundadır. Metafizik düşünme yöntemi ilk bakışta çok açık görünür, ne var ki araştırmanın geniş alanına açıldıkça belli bir alanda yeterli ve gerekli olan bu yöntemin yetmezliği, tekyanlılığı, çözülmez çelişkilere düştüğü meydana çıkar. Ayrı ayrı nesneleri incelerken onların arasındaki ilişkileri unutur, devimleriyle geçmişlerini ve geleceklerini görmez oluruz.

Ağaçları tek tek incelerken ormanı görmeyiz. Oysa her örgensel varlık her an dışarıdan sağlanmış maddeleri özümser ve başka maddeleri dışarı atar, öyle ki her an kendisidir ve gene de kendisinden başka bir şeydir. Daha yakından incelenince bir karşıtlığın iki ucunun, örneğin olumluyla olumsuzun, karşıt oldukları kadar ayrılmaz ve karşıtlıklarına rağmen birbirleriyle iç içe olduklarını görürüz. Bunun gibi, nedenle sonucun ancak tek olaylarda geçerli kavramlar olduklarını, oysa o tek olayı erenin bütünüyle olan genel ilişkisi içinde düşününce birbirleriyle rastlaştıklarını ve sürekli olarak yer değiştirdiklerini; evrensel etki ve tepkiyi göz önüne aldığımız zaman nedenle sonucun birbirine karıştığını, burada sonuç olan şeyin orada neden ve orada neden olanın burada sonuç olduğunu anlarız. Böylesine süreçlerin hiç biri metafizik yöntemin çerçevesine giremez. Oysa eytişim yöntemi, nesneleri ve onların betimlenmelerini, düşüncelerini; ilişkileri, sıralanmaları, devimleri, başlangıçları ve bitimleri içinde kavrar. Doğa, eytişimin kanıtıdır ve metafizik olarak değil eytişimsel olarak işler. Doğada hiçbir şey kalktığı yere dönen bir çemberin değişmezliğinde devinmez, tersine gerçek bir tarihsel evrimle devinir”.

Yöntem, belli bir amaca varmak için izlenmesi gereken ilkeleri saptar. Doğru düşünme ve doğru uygulama amacına da bunu sağlayabilecek bir yöntemle varılır. Metafizik yöntem, belli ve dar alanlarda, bütünü parçalarında da tanımak için ya da parçalarını da tanıyarak bütünü daha iyi tanımak için soyutlamanın gerekli bulunduğu alanlarda geçerlidir, bunun taban tabana karşıtı olan eytişim yöntemiyse doğanın işleyiş biçiminden çıkarılmıştır ve gerçekten bilmenin geniş alanlarında; doğanın, toplumun ve bilincin tüm olay ve olgularında geçerlidir. Eytişim yöntemi bilimseldir ve bilimlerin gelişmesiyle oluşmuştur, metafizik yöntemse kurgusaldır ve kurgusal soyutlamalarla oluşmuş, hiçbir zaman da bilimlerle bağdaşamamıştır. Eytişimsel inceleme somuttan soyuta ve sonra yeniden somuta varan bir yol izler. Eytişimsel yöntem, parçalarını da tanıyarak bütünü daha iyi tanımak için en soyuta indiği evrede bile doğa ve son çözümlemede doğanın ürünü olan toplum ve insan bilinci olay ve olgularını:

1. bütünsellikleri
2. çok yanlılıkları
3. bağımlılıkları
4. devimsellikleri
5. gelişmeleri
6. değişkenlikleri
7. gelişkenlikleri

İçinde inceler. Eytişimsel yöntemle inceleme önce bu olgu ve olayları tanıyıp bilmeyi (bilim), sonra onlar üstünde doğru düşünmeyi (kuram), daha sonra da bu doğru düşünmenin sonucu olarak doğru uygulamayı (kılgı) gerçekleştirir. Bilimsel veriler göstermiştir ki doğa, toplum ve bilinç eytişimsel olarak işlemektedir; öyleyse bunların olay ve olgularını incelemek için bunlara aynı yöntemle, eş deyişle eytişimsel bir düşünüşle yaklaşmak gerekir. Eytişimsel olarak işleyen doğa, toplum ve bilinç olaylarına onlara ters düşen metafizik yöntemle yaklaşılamaz.

Doğa, toplum ve bilinç olaylarını eytişim yöntemiyle tanımak, onlar üstünde düşünmek ve onları insansal eylemle etkileyebilmek için:

1. Onları somut bütünlükleriyle ele almak gerekir. Soyutlama, ancak, onları parçalarında da tanıyarak bütünlüklerini daha iyi tanımak için yapılır. Onların gerçek bilgisi bu soyutlamanın yeniden somutlanmasıyla elde edilir.

2. Onları bütün yanlarıyla ele almak gerekir Her olay ve olgu çok yanlıdır, tek yanını tanımakla bütünü tanınamaz.

3. Onları bağımlılıkları içinde ele almak gerekir. Her olay ve olgu, başkaca birçok olay ve olgularla bağımlıdır. Bu bağımlılıklarından kopararak onu incelemek, onun tanınmasını olanaksız kılar.

4. Onları devimlilikleri içinde ele almak gerekir. Her olay ve olgu devimseldir. Geçmişi, şimdisi ve sonrası vardır. Bu, her olay ve olgunun bir tarihi olduğunu dile getirir. Hiçbir olay ve olgu geçmişinden koparılarak ve sonrasına bağlanmadan tanınamaz.

5. Onları çelişmeleri içinde ele almak gerekir. Devimselliği, gerçekleştiren çelişmedir. Neyle, neden, nasıl ve hangi yöne doğru çeliştiği bilinmeyen hiçbir olay ve olgu tanınamaz.

6. Onları değişkenlikleri içinde ele almak gerekir. Tüm olay ve olgular, kimi yavaş kimi hızlı, ama tümü de sürekli olarak değişirler. Bu değişkenlik, devimselliğin zorunlu sonucudur. Onları değişmez olarak ele almak tanınmalarını olanaksız kılar.

7. Onları gelişkenlikleri içinde ele almak gerekir. Gelişme, devim ve değişmenin zorunlu sonucudur. Olay ve olguların değişmeleri basitten karmaşığa, alttan üste ya da aşağıdan yukarıya, az gelişmişten daha gelişmişe doğru (hiyerarşik, dereceli N.) gelişen bir süreç izler. Onları bu gelişmelerinin dışında ve gelişmez olarak ele almak tanınmalarını olanaksız kılar. Bu ilkeleri tersine çevirmekle metafizik yöntemin ilkeleri elde edilir ve metafizik yöntemin geniş araştırmalardaki tüm yanılgılarının nedeni de kolaylıkla anlaşılmış olur.

Demek ki metafizik yöntem olay ve olguları bütünlüklerinden soyutlanmış olarak, tekyanlı, bağımsız, devimsiz, çelişmesiz, değişmesiz ve gelişmesiz bir durumda ele alır ve öyle görür. Oysa olay ve olgular kesinlikle çokyanlı, başka olay ve olgularla bağımlı, devimli, çelişmeli, değişmeli ve gelişimseldirler. Demek ki ve pek açık olarak metafizik yöntemin tutumu ve bu tutumun sonunda vardığı sonuçlar yanlıştır. Eytişim yöntemi doğa, toplum ve bilinç olaylarını tanımanın ve onlar üstünde düşünmenin yöntemi olduğu kadar onları değiştirmenin ve yeniden kurmanın (ve geliştirmenin N.) da yöntemidir. Yöntemin bu niteliği, olguları bütünlüğü içinde tanıması ve bilmesi sonucudur. Ancak bilinen değiştirilebilir (geliştirilebilir N.) bilinmeyen değiştirilemez (geliştirilemez N.). Bundan başka doğa, toplum ve bilincin bizzat kendileri her an bilinçli insan pratiğiyle değiştirilmekte ve insansal yaşama (insanca yaşamaya N.) daha elverişli biçimlere dönüştürülmektedir. Değiştirmenin (ve geliştirmenin N.) yöntemi olan eytişimsel yöntem bu yüzden yenici ve ilerici, bunun tam karşıtı olan değişmezliğin yöntemi metafizik yöntemse bu yüzden tutucu ve gericidir. Eytişim yöntemi tüm inceleme ve gözlemlerinde eytişimin üç temel gelişme yasasını (karşıtların birliği ve savaşı, nicelikten niteliğe ve nitelikten niceliğe geçiş, olumsuzlanmanın olumsuzlanması yasalarını) daima göz önünde tutar, onların bilgisiyle olay ve olgulara egemen olur.

Hazırlayan: Sosyolog Ömer YILDIRIM
Kaynak: Ömer YILDIRIM’ın Kişisel Ders Notları. Atatürk Üniversitesi Sosyoloji Bölümü 1. Sınıf “Felsefeye Giriş” ve 2., 3., 4. Sınıf “Felsefe Tarihi” Dersleri Ders Notları (Ömer YILDIRIM); Açık Öğretim Felsefe Ders Kitabı

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

2005'ten beri çevrim içi felsefe yapıyoruz...