Felsefe hakkında her şey…

Panoptikon Etkisi: Gözetlenme gerçeği veya fikriyle nasıl başa çıkılabilir?

16.07.2024
Panoptikon Etkisi: Gözetlenme gerçeği veya fikriyle nasıl başa çıkılabilir?

Yiğit, aracıyla yol alırken ileride bir polis arabası görür. Gerilir, kahvesini elinden bırakır ve arabayı tam hız sınırına ayarlar. Mümkün olan en yasalara saygılı yüzü takınır.

Nil, patronu kapıdan içeri girdiğinde bilgisayar başında çalışmaktadır. Sekmeleri değiştiriyor, hummalı bir şekilde yazıyor ve çok çalışıyormuş gibi oflayıp pufluyor. “İşimi seviyorum ama çok da çalışıyorum!” der gibi gülümsüyor.

Gül, okulunun kablosuz ağı denetlediğinin farkında. Her sabah oturum açması ve sisteme giriş yapması gerekiyor. O çok istediği siteyi ziyaret etmek için eve gidene kadar beklemek durumunda.

Yukarıdaki durumlarda kişiler davranışlarını değiştirmişlerdir; çünkü gözlemlenmektelerdir. Michel Foucault’ya göre, bunların hepsi panoptikona atıfta bulunarak açıkladığı bir güç dinamiğinin parçasıdır. Bu hepimizi etkileyen bir olgu ve modern iş ortamından başka bir şey de değildir.

Yunanca “her şeyi gören” anlamına gelen panoptes sözcüğünden türetilen “panoptikon” terimi ilk olarak İngiliz filozof Jeremy Bentham tarafından kullanılmıştır. Ancak Foucault bu fikri geliştirerek panoptikonu kendi kavramı hâline getirmiştir. Bentham başlangıçta, dairesel bir duvar boyunca sıralanan hücrelerin her birini görebilen merkezi bir gözetleme kulesi bulunan bir hapishane hayal etmiştir. Bu gözetleme kulesinin içi, dışarıdan görünmemektedir; dolayısıyla kulede gözetleme yapan bir insan olabilir de olmayabilir de. Mahkûmlar izleniyor ya da izlenmiyor olabilirler. Bentham’a göre, izlenme korkusu ve belirsizliği “suçluları dürüst olmaya zorlayacaktır.”

Bentham’ın hapishanesi hiçbir zaman inşa edilmedi; ancak Foucault bu kavramı “normalleştirme” teorisine eklemledi. Foucault, birini gözlemlemenin bir iktidar unsuru olduğuna dikkat çekmek istiyordu. İzlendiğimizi hissettiğimizde davranışlarımızı değiştiririr. Kendimizi “normal” olmaya zorlarız ve toplumun saygın bir üyesi gibi görünmek için elimizden geleni yaparız. Bir süre sonra, bu sürekli göz önünde olma duygusu içselleştirilir ve kendimizi buna uymaya zorlarız.

Gecenin üçünde ıssız bir yerde araba kullandığınızı ve kırmızı ışığa denk geldiğinizi düşünün. Işıkta neden durursunuz? Etrafta kimse yok ve durmanın da bir anlamı yok oysaki. Ancak Foucault’ya göre, izleniyor olmanın yarattığı rahatsız edici paranoya, sesi derinlerden gelen bir kavalın ezgisiyle ve fakat kendi isteğimizle dans ettiğimiz “üretken iktidar”ın ta kendisidir. “Görünürlüğün bir tuzak olduğu” bir gerçektir. Açık ve görünür olmak başkalarının bize emir vermesine, bizi yargılamasına ve kategorize etmesine olanak tanır. Bu gücün askerlere ya da uygulayıcılara ihtiyacı yoktur. Sadece bize, izlendiğini düşünen insanlara ihtiyacı vardır. Birbirimize belli bir “normal” standardına boyun eğmeyi dayatıyoruz. Hepimiz, her zaman normal olmak zorundayız!

İlgili konu: Panoptikon nedir?

Bentham, Panoptikon'u "bir üst aklın, gücü elde etmesinin yeni bir modeli" olarak ifade etmiştir.

Bentham, Panoptikon’u “bir üst aklın, gücü elde etmesinin yeni bir modeli” olarak ifade etmiştir.

İzleme yöntemleri

Panoptikon bir 18. yüzyıl fantezisi değildir; o artık her yerdedir. Cam duvarlı ofislerde, web sitesi çerezlerinde, WiFi oturumlarında, İHA‘larda ve “Gülümseyin, güvenlik kamerasındasınız!” etiketlerinde… Her zamankinden daha fazla izleniyoruz ve izlenmediğimiz zamanlarda bile izlendiğimizi düşünüyoruz. İşte bu konuda üç örnek:

Hız kamerası etkisi

Çoğu şirket veya kuruluşun bir tür performans değerlendirme sistemi vardır. Bunlar genellikle çalışanlara rehberlik etmek ve onları geliştirmek için kullanılır; ancak aynı zamanda birini ölçmek ve derecelendirmek için de… Bunların ger ikisi de etkili çalışma ortamları için gereklidir.

Değerlendirmeler yönetimin kimi terfi ettireceğini, kimi göndereceğini ve kimi kenara iteceğini bilmesini sağlar. Sorun, nispeten kısa bir gözden geçirme sürecinin panoptikondaki “hız kamerası” etkisini yaratmasıdır. Sürücüler bir hız kamerası gördüklerinde yavaşlarlar ve sonra yollarına devam ederler. Aynı şekilde, çok sayıda performans gözden geçirme periyodu ile çalışma hayatına yalnızca dar ve yapay bir pencere açmış olursunuz. Buradaki kilit nokta panoptikondan kurtulmak değil, onun görüşünü netleştirmek ve etkili bir gözden geçirme döngüsü yaratmaktır. Tüm bakış açılarını 1 ve düzenli ve zamanında geri bildirimi içeren denetimin ve akran değerlendirmelerinin 2 bu konuda en verimli etkiyi gösterdiğini ortaya koyan kanıtlar mevcuttur.

Veriye güvenmek

Zorba bir patronun sizi sürekli gözetlemesi fikri distopyalara ve Mordor‘a özgüdür. Eğer bir ürün satmak istiyorsanız, pazarı tanımanız gerekir. Pazarı elinizde tutmak istiyorsanız, onunla birlikte hareket etmeniz gerekir. Netflix‘in eski Ürün İnovasyonu Başkan Yardımcısı Todd Yellin, “tüketici merkezli bir kültürün” nasıl yaratılacağını anlatırken ipuçlarından birinin “müşterilerin ne istediklerini söylediklerini görmezden gelmek ve verileri dikkate almak” olduğunu belirtiyor. Başka bir deyişle, panoptikonun gösterdiğine güvenin.

Panoptik klostrofobisi

Panoptikondan çıkarılacak en büyük ders belki de şudur: Bunu yapmayın. En azından iş yerinde ve başarılı olmasını istediğiniz insanlarla birlikteyken yapmayın.

Workplace Surveillance: An Overview başlıklı büyük bir meta-çalışmada Kirstie Ball, aşırı gözetimin dört olumsuz sonucunu ortaya koyuyor. Bunlardan ilki, gözetlemenin genellikle yasa dışı olmasıdır; mahremiyetin ihlal edilmesi birçok ülkenin yasalarının ve insan haklarının ihlalidir. İkincisi, çalışanların inovasyon yerine uyumluluğa öncelik verdiği durumlarda çoğunlukla yaratıcılığın baskılanmasıdır. Üçüncüsü, belirli görevlerin izlenmesi, bunların en önemli görevler olduğu hissini yaratır. Çalışanlar izlenen işlerde daha çok ve daha uzun süre çalışırlar. Son olarak, beklendiği gibi, izleniyor olmak çalışanları işleri konusunda endişeli ve kaygılı hâle getirir. Ball’un çalışması, bunun gözetimin tamamen kötü olduğu anlamına gelmediği, bazen çok faydalı olduğu; ancak Büyük Birader‘in panoptik klostrofobisinden kaçınmanın en iyisi olduğu sonucuna varıyor.

 


Bu makale Sosyolog Ömer Yıldırım tarafından www.felsefe.gen.tr için, Jonny Thomson’un “The panopticon effect: How best to handle surveillance” isimli makalesinden Türkçeye çevrilip derlenerek hazırlanmıştır. Alıntılanması durumunda kaynak gösterilmesi, ahlaklıca olanıdır.

Çeviri ve Derleme: Sosyolog Ömer Yıldırım

KAYNAKÇA

  1. Campion, E. D., Campion, M. C., & Campion, M. A. (2019). Best practices when using 360 feedback for performance appraisal. In A. H. Church, D. W. Bracken, J. H. Fleenor, & D. S. Rose (Eds.), The handbook of strategic 360 feedback (pp. 19–59). Oxford University Press. https://doi.org/10.1093/oso/9780190879860.003.0003
  2. Saedon, H., Salleh, S., Balakrishnan, A. et al. The role of feedback in improving the effectiveness of workplace based assessments: a systematic review. BMC Med Educ 12, 25 (2012). https://doi.org/10.1186/1472-6920-12-25
BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

2005'ten beri çevrim içi felsefe yapıyoruz...