Ayrımlaşma ve sınıf kodu olarak tüketim
Pierre Bourdieu kültür’ü bir hükmetme aracı olarak kavramsallaştırır. O, kültürü, yalnızca kitleleri kontrol etmek için merkezî bir kapitalist aygıt tarafından üretilen metalar toplamı olarak tanımlamaz. Bourdieu, bir yandan toplumun yapısal unsurlarının şekillendirici gücüne dikkat çeker, ancak diğer yandan, bireyin, eylemine anlam katma becerisi olan bir fail olduğunu ileri sürer. Bu nedenle kültür üzerinden hükmetme, daha ziyade bireyler arası iktidar mücadelesinin süregittiği başlıca eylem sahasıdır (Bourdieu: 2003: 265).
Bourdieu, kültürün bir iktidar aracı olması olgusunu, Marx’ın sermaye kavramını yeniden yorumlayarak kuramlaştırır. Bourdieu’ye göre, 20. yüzyılın akışkan kapitalizmi içinde, sömürü çok karmaşıklaşmıştır. Bu nedenle hükmetme yalnızca ekonomik anlamda sermaye sahibi olmakla açıklanamaz. Bourdieu, sermaye kavramını çeşitlendirerek, ekonomik sermaye, kültür sermayesi, sosyal sermaye ve simgesel sermayenin birlikte çalışmalarının sonucunda hükmetme stratejilerinin ortaya çıktığını vurgular. Toplum, bu sermaye tiplerinin farklı oran ve biçimlerde seferber edildiği eylem alanlarından oluşur. Her bir alanda öne çıkarılması gereken sermaye tipleri vardır ancak her alanda her tür sermaye, farklı biçimlerde de olsa, mevcuttur. Bireyler, aynı anda birden fazla alanın üyesi olabilirler; bu aidiyetlerin toplamı bireyin toplumsal konumunu oluşturur.
Pierre Bourdieu’nün kuramsal çerçevesinde alan (field, champ) önemli bir kavramsallaştırma olarak ortaya çıkar. Bir alan (örneğin piyasa, eğitim, iş, sanat, tüketim), o alan içindeki konumlar için rekabet halinde olan bireyler veya grupları içeren sosyal ilişkilerin herhangi bir yapısı olabilir.
Bourdieu’ye göre çağdaş kapitalizm koşulları içinde, kültürel edinimler (kültür sermayesi ve simgesel sermaye) ve ilişkiler (sosyal sermaye), bireyin toplum hiyerarşisindeki yerini belirler (Bourdieu, 2000: 349). Toplumsal sınıfların temelinde hâlâ üretim ilişkileri (ekonomi) var olmaya devam etse de bireylerin sınıf konumları, önemli ölçüde beğenilerin oluşturduğu hükmetme stratejileriyle yapılanır. Beğeniler hiyerarşisi, toplumun içindeki ayrımlaşma eğilimlerinin kaynağını oluşturur. Bourdieu’ye göre ayrımlaşmanın tezahür ettiği en belirgin üç alan yemek, kültür ve sunumla ilgili tüketim alışkanlıklarıdır.
Sınıf konumları, ne tüketildiği kadar nasıl tüketildiğiyle de ilgilidir. Örneğin üst sınıflar yemeği estetik bir gösteri olarak deneyimlerken (büyük ve şık tabaklarda kalori değeri düşük, sıra dışı yiyeceklerin küçük porsiyonlarda sunulması), alt sınıflar enerji temin etme işlevine daha fazla önem verirler (sofra adabına dikkat etmeden yüksek kalorili yiyeceklerin beslenme amaçlı tüketilmesi). Böylece, Bourdieu’nün kuramında tüketim, bir iktidar mücadelesi düzlemi olarak işlev gören beğenilerin yeniden üretimi için vazgeçilmez öneme sahip bir etkinliktir (Bourdieu, 1979: 200-210). Bu nedenle Bourdieu’nün bakış açısında, tüketim, bireyin belli yapılar içinde, ayrımlaşma düzeninde konumlanmasını sağladığı için politik bir olgudur.
Kaynak: Tüketim Sosyolojisi, s. 15-16, T.C. ANADOLU ÜNİVERSİTESİ YAYINI NO: 4159 AÇIKÖĞRETİM FAKÜLTESİ YAYINI NO: 2939