Aristotelesçilik – Platonculuk karşılaştırması
Platon’la başlayan felsefi sürece ve onun kurduğu öğretiye ve daha doğrusu okula Platonculuk denildiği gibi Aristoteles için de benzer durum söz konusudur ve onun felsefesinin genel hatları da Aristotelesçilik olarak nitelendirilmektedir.
Aristotelesçilik anlayışının anlatılmasının yöntemlerinden birisi, onun felsefesini Platon’la karşılaştırmaktır.
Konu Başlıkları
Aristoteles ve Platon Arasındaki Benzerlikler
Farabi’nin yazdığı Kitabül Cem eserinde Platon ve Aristoteles arasında bir fark olmadığı ileri sürülür. Benzer şeyi Platon’un hocası Saccas’ın da yazdığı yedi kitapta yaptığı rivayet edilir. Biz de burada benzerliklerine değinelim öncelikle.
Metafizik
Platon’un felsefe tarihine en büyük katkısı idealar kuramıdır diyoruz. Aristoteles’in de bu konuda, yani varlık veya gerçekliğin, tözün ne tür bir şey olduğu konusunda temelde Platon’u devam ettirdiğini söylememiz doğru olacaktır. Aristoteles için de töz, gerçek varlık, ezeli-ebedi, değişmez, hareketsiz, madde dışı bir şeydir. Platon bu şeylere idea derken Aristoteles form diyecektir.
Epistemoloji
Platon varlık konusunda idealist bir çizgideyken, bilgi konusunda rasyonalist bir duruş sergiler. Aristoteles de benzer çizgidedir. Bilginin ve bilimin konusu olarak bireysel, duyusal şeyleri değil, formaları, yani duyusal-üstü, madde dışı gerçeklikleri, tümelleri kabul etmekte ve onları kavrayan yetinin de esas itibariyle akıl olduğunu ileri sürmektedir.
Bilim felsefesi
Platon bilim için ideal olarak, geometri örneğine göre tasarlanmış, tamamen dedüksiyonlara dayanan formel bir yapıyı önermiştir. Kanıtlanmaya ihtiyaç duyulmayan, apaçık ilkelerden yola çıkılarak bilim yapılır. Aristoteles’e göre de bilimsel bilgi, özü itibariyle “kanıtlanmış bilgi”dir ve bilim denen şey, bu tarzda “kanıtlanmış önermelerden meydana gelen bir sistem”dir. Yalnız o bu kanıtlamanın aracı olarak geometriyi görmüyor, bilimsel kıyasların (burhanların) sonuç önermelerinde görecektir.
Teoloji
Tanrı öğretileri de temelde farklılık arz etmemektedir. Platon tanrı veya tanrıları idealar olarak görmemekle beraber onları tinsel akıllar olduğunu düşünür. Aristoteles tanrıyı içinde yaşadığımız dünyadan ayrı, aşkın, saf bir düşünce veya akıl olarak takdim eder.
Psikoloji
Platon ruhu bedenden ayrı bir yapıda, bilmediğimiz bir nedenle bedene düşmüş ve beden zindanında, ölümsüz bir töz olarak kabul etmesine karşın ruhu, olgunlaşmış bedenin işlevi, formu olarak tanımlamakta ve bedenin bozulması demek ölümle birlikte varlığını sürdüremeyeceğini söyler. Ancak Aristoteles’te insan ruhunun bir parçası olan Faal Akıl görüşü ile ona bir şekilde ölümsüzlük verdiğini de görüyoruz. Belli bir oranda uyumdan söz edebiliyoruz kısaca.
Etik
Aristoteles’in pratik davranışlarımızda peşinden koştuğumuz iyinin haz olmadığı, mutluluk olduğu görüşü ile esas itibariyle Platon’un mutlulukçu (eudaimonist) ahlak anlayışını paylaştığını söylemek mümkündür. Platon kadar haz düşmanı olmayıp hazzın belli ölçüde mutlu hayatta yer alması gerektiğini söyler. Platon’un geç diyaloglarında da haz daha olumlu bir yer edinecektir kendisine.
Siyaset
Aristoteles, Platon gibi en iyi siyasal rejimi bir site devleti olarak düşündüğü gibi site için önerdiği en iyi hükümet biçimini de yine Platon’a benzer biçimde en iyilerin yönetimi olarak ortaya koyar.
Aristoteles ve Platon Arasındaki Farklılıklar
Metafizik
Aristoteles hocasının idealar öğretisini kabul eder dedik ama hocasının aksine ideaların (formaların) duyusal-bireysel varlıkların üstünde veya dışında bulunmadıklarını, onlardan bağımsız olmadıklarını, tersine “onların içinde, onlara içkin” olduklarını savunur.
Platon gerçekliğin idealar olduğunu savunurken, Aristoteles gerçek şeylerin tümelleri olduğunu savunur ve bunların dışında kalan tümellerin insan zihninin genelleme ve soyutlamasının ürünü olduğunu savunur. Ona göre asıl var olan da tümel değil, tikeldir. Tikellerin tözleri birinci dereceden tözler, gerçek dünyadaki şeylerin tözleri de ikinci dereceden tözlerdir.
Epistemoloji
Bilgi felsefesinde hocası gibi rasyonalist olan Aristoteles, bilimin konusu olan formaların “görülmesi veya sezilmesinde” duyuların “hiç olmazsa hareket noktası olarak” belli bir önemi ve derecesi olduğuna inanır. Bilim duyu değildir; çünkü duyu bize tümeli, evrensel ve değişmez olanı, kalıcı olanı veremez ancak yine ona göre bir duyuyu kaybeden, bir dünyayı kaybeder.
Bilim
Aristoteles’in bilimin ideali olarak, tamamen kanıtlanmış önermelerden meydana gelen bir yapı olarak önerildiğini gördük. Onda farklı olan bu önermelerin tümevarımsal bir yöntemle elde edilmesidir.
Teoloji
Platon’un tanrıyı ideaları seyrederek duyusal dünyayı meydana getiren bir yapıcı olarak tasarladığını biliyoruz. Yine Platon’a göre tanrı evrenle ilgilenen ve onu en mükemmel şekilde yaratmıştır. Buna karşın Aristoteles’e göre tanrı evrenle ilgilenmek şöyle dursun, onu bilmez bile. Tanrı evrenin yapıcı (fail) nedeni değil, ereksel, amaçsal (gai) nedenidir. Tanrı bir akıl veya düşüncedir ancak konusu bizzat kendisidir. Tanrı mükemmel olduğu için konusu da mükemmel olmalı, yani kendisi olmalıdır.
Psikoloji
Aristoteles de Platon gibi ruhun bedenden ayrı bir varlığı olduğunu kabul eder ama Platon gibi birbirine iki düşman varlık olarak görmek yerine, bir ve aynı gerçeğin, bireyin iki farklı görüntüsü, birbirini tamamlayan ve birbirlerinden ayrı olarak varlıklarını sürdürmesi mümkün olmayan iki varlık olarak takdim eder. Ruh Pythagorasçılar gibi bedenden bedene dolaşan ölümsüz bir varlık değil, sadece maddenin formu ve bedenin işlevidir.
Siyaset
Aristoteles siyaset felsefesinde Platon’un şehir devleti çerçevesi içinde en iyi rejim arayışını sürdürürken, yine aynı felsefesi yumuşatıp ona liberal ve demokratik unsurlar ekleyecektir.
Retorik
Platon, hitabeti temelde sofistçe bir aldatmaca, kandırmaca sanatı olarak görürken, Aristoteles retoriğin siyaset ve adalet mekanizmasının meşru ve vazgeçilmez bir parçası olarak görüp ona vereceği rolleri tartışacaktır.
Sanat
Platon sanatı esas olarak bir taklit olarak görürken Aristoteles ona son derece gerekli ve değerli bir ihtiyaca cevap verdiğini göstererek, sanata toplum ve yurttaş eğitiminde önemli bir yer açmaya çalışır.
Yazan: Sosyolog Ömer Yıldırım