Felsefe hakkında her şey…

Anthony Giddens Kimdir?

02.11.2019
3.374
Anthony Giddens Kimdir?

Anthony Giddens veya Baron Giddens, 18 Ocak 1938 doğumlu İngiliz sosyolog ve filozoftur. Giddens; Edmonton, Londra’da doğmuş, Londra Ulaşım’da çalışan bir katibin oğlu orta sınıf bir ailenin çocuğu olarak büyümüştür.

Anthony Giddens ailesinde üniversiteye giden ilk kişiydi. Lisans derecesini Hull Üniversitesinden 1959’da aldı, daha sonra London School of Economics’ten yüksek lisans derecesini aldı, bunu 1974’te Cambridge Üniversitesinden alınan doktora derecesi takip etti.

Hull Üniversitesinden mezuniyetinden sonra akademik çalışmalarına devam eden Giddens, İngiltere’de Leicester ve Cambridge, ABD’de California üniversitelerinde dersler vermiştir. 1961 yılında Leicester Üniversitesinde sosyal psikoloji dersleri vermeye başlamıştır. Bu sıralarda güncel Britanya sosyolojisinde kendi orijinal katkılarını oluşturmaya başladığı belirtilmektedir.

1969 yılında Cambridge Üniversitesinde geldiği pozisyonla İktisat Fakültesi bünyesinde kurulacak olan Sosyal ve Siyasi Bilimler Komitesi’nin oluşumunda önemli bir rol üstlendi. 1987 yılında İktisat Fakültesi’ne profesör olarak atandı. 1997 yılından 2003 yılına kadar London School of Economics’in yöneticisi ve Kamu Politikaları Araştırma Enstitüsü Danışma Kurulu üyesi olarak görev yaptı.

Giddens aynı zamanda eski Başbakanı Tony Blair’in danışmanlığını yürüttü. “Üçüncü Yol” olarak bilinen politik yaklaşımı Tony Blair’in olduğu gibi Bill Clinton’ın da politikalarında önemli bir rehber görevi görmüştür. Giddens Britanya politikasında söz sahibi olan önemli politik figürlerden biri ve düşünce kuruluşu Politika Ağı’nın araştırma ve uygulamalarına büyük katkı sağlayan bir isimdir. 29 dilde yayımlanan 34’ten fazla kitabıyla, yılda birden fazla kitap yayınlamış bir yazardır.

Giddens, modernliğin sonuçlarının tartışıldığı günümüze nispeten özgün kabul edebileceğimiz düşüncelere sahip olarak bizlere serimlediği düşünceleri ile sosyolojide yeni bir ufuk açmıştır. Toplumsal kuramını epistomolojik ve ontolojik yaklaşımlardan yola çıkarak değerlendirmiş ve toplumsal ilişkilerin analizini anlamak için ontolojik yaklaşımın önemli olduğunu belirtmiştir. Bu çerçevede günümüz sosyolojisinde önemli bir konuma sahip olan Giddens, hem bir teori oluşturma hem de bir eylem adamı olma çabası içinde olmuştur. Onun üç temel kuramını modernlik/geç modernlik, küreselleşme ve yapılaşma meseleleri olarak sıralamak mümkündür.

Giddens makro ve mikro kuramcıların yöntemlerinden farklılaşmış, geleneksel ve dualist yaklaşımlardan uzaklaşmaya çalışmıştır. Sosyolojide kökleşmiş karşıtlıkları reddeden bir çaba içinde olmuştur. Böylece yorumsamacı sosyolojinin bazı yönlerini daha geleneksel yapısalcı sosyolojinin unsurları ile uzlaştırma denemesinde bulunmuştur. O, toplumsal yaşamın evrensel yasalarının bulunmadığını, yapının dışsal olarak ve tek faktörlü olarak davranışlarımızı belirlemediğini kabul etmekte ve aynı zamanda Parsonscu bakışın işlevselliğini de reddetmektedir (Layder, 2006:185-186). Giddens, birey-toplum düalizmine karşı çıkan ve yeniden üretilen pratikler üzerine yoğunlaşan bir sosyolog olmuştur.

Dolayısı ile Giddens, metodik bağlamda kuram oluşturmayı çağın genel eleştirilerini dikkate alan bir biçimde değerlendirme olanağına sahip olmuştur.

Özellikle Sosyolojik Metodun Yeni Kuralları (2003:6) kitabında Durkheim’ın pozitivist açıklamalarını önemsemekle birlikte, onun metodunu eleştiriye tabi tutmuştur. Ancak kendisinin Durkheimci gelenekten beslendiğini, bunun yanı sıra Marx ve Weber’in düşünce ve metodlarından etkilendiğini fakat kendisinin bu geleneksel anlayışın üzerine yeni dediği işlevselci, yapısalcı, anlamacı ve tarihselci prespektifleri harmanlayarak bir kuram inşa ettiğini belirtmektedir (Giddens&Pierson, 1998: 8-9; Giddens, 1984: xi-vvi). Bu inşacı kuramını reflektivist ya da düşünümsel/dönüşümsel olarak adlandırdığı görülmektedir.

Sosyolojinin kendine özgü entelektüel bir disiplin olduğunu ileri süren Anthony Giddens, klasik sosyologların kuramlarını indirgemeci olarak niteler. Tarihin doğrusal bir çizgide gelişmediğinden, birçok kırılma ve çatışma noktalarını içinde barındıran bir süreç olduğundan söz eder. Bu nedenle sosyolojide pozitivist varsayımlar yerine, yapı ile eylemin soyut problemlerini vurgulayan bir yaklaşımın gereğinin önemini vurgular (Tucker, 1998:24). Sosyoloji ne doğa bilimi, ne de bilim olmayan bir alandır. Ona göre sosyoloji, kendi sorunsalını yansıtan özelliğe sahip bir bilimdir (Giddens, 1991a: 19).

Derleyen: Sosyolog Ömer Yıldırım
Kaynak: Atatürk Üniversitesi Sosyoloji Bölümü 1. Sınıf “Sosyolojiye Giriş” ve 3. Sınıf “Çağdaş Felsefe Tarihi” Dersi Ders Notları (Ömer YILDIRIM)

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

2005'ten beri çevrim içi felsefe yapıyoruz...