Felsefe hakkında her şey…

Jean Piaget’nin Bilişsel Gelişim Kuramı

07.11.2019
Jean Piaget’nin Bilişsel Gelişim Kuramı

Bilişsel gelişimi biyolojik ilkelerle açıklayan, çocukların bilişsel ve kişilik gelişimlerinin yetişkinlerden farklılık gösterdiğini ifade eden İsviçreli psikolog Jean Piaget’ye göre çocukların ahlaki düşünme gücünde de farklılıklar bulunmaktadır.

Piaget ahlak gelişimi ile ilgili kuramını geliştirirken çocukların kuralları nasıl yorumladıklarını öğrenmenin önemli olduğunu düşünmüş ve öncelikle kendi üç çocuğu başta olmak üzere çocukların oyunlarını gözlemleyerek kuramını temellendirmeye çalışmıştır. Bilye oynarken izlediği çocuklara sorular sorarak onların oyunlarının kurallarını nasıl oluşturduklarını, bu kuralları nasıl kullandıklarının ve çocukların nasıl düşündüklerini tespit etmeye çalışmıştır. Ayrıca yine çocuklara sorduğu sorularla çalma, yalan, cezalandırma ve adalet gibi ahlaki konulara verdikleri cevapları incelemiş ve çocukların ahlaki konularda nasıl düşündüklerini açıklayan önemli ve belirgin aşamalardan geçtiklerini ifade etmiştir.

Piaget’ye göre , 0-6 yaş döneminde çocuklarda kural kavramı olmadığından bu dönemde ahlak söz konusu değildir. İki yaş civarındaki çocukların oyunlarında kural olmadığını, bu yaş gurubundaki çocukların kural olmaksızın sadece oyun oynadıklarını gözlemlemiştir.İki -altı yaş arası çocuklar ise kuralların farkındadırlar ama bu kuralların hangi amaçla konulduğunun farkında değillerdir. Bu nedenle ahlak gelişimi, bilişsel gelişim aşamalarından olan işlem öncesi dönemden, somut işlemler dönemine geçilen 6 yaşına kadar başlamaz.

Piaget, farklı yaşlardaki çocukların çeşitli ahlak tartışmalarına nasıl tepkide bulunduklarını ve nasıl yorum yaptıklarını tespit etmek istediği bir çalışmasında 6-12 yaşlarındaki çocuklara aşağıdaki iki hikâyeyi anlatmıştır:

  1. “Ahmet odasında iken annesi onu yemeğe çağırır. Ama yemek odasının kapısının arkasında bir sandalyede on beş tane tabak vardır. Ahmet yemek odasına girmek için kapıyı açar. Tabakların hepsi yere düşer ve kırılır.”
  2. “Bir gün Onur annesi evde yokken kavanozdan bisküvi almak ister. Kavanoz yüksekte olduğu için Onur bir sandalyeye çıkar, kavanozu almaya çalışırken düşürür ve kavanoz kırılır.”

Hikâyeler farklı yaş guruplarındaki çocuklara anlatıldıktan sonra hangi çocuğun “Ahmet’in mi, yoksa Onur’un mu?” daha yaramaz olduğu sorulur. Ya da “Sen baba olsaydın bu çocuklardan hangisine daha çok ceza verirdin?” gibi bir soruya verilen cevaplarla iki önemli sonuca varılır. Bu sorulara verilen iki önemli cevapla Piaget ahlak gelişimini iki farklı dönemde açıklar:

Çocuk çevresine uyum sağlama adına çevresini keşfetmeye çalışır. Doğumdan başlayarak çocuk çevresini keşfetmek için nesneleri ağzına götürerek, ellerinin avuç kısımlarıyla kavrayarak tanımaya çalışır.

Daha sonraki yıllarda çocuk çevresini yavaş yavaş algılamaya başlar. Piaget yaptığı gözlemler sonucu aynı yaş grubunda yer alan çocukların kendilerinden daha büyük ya da küçük çocuklara göre farklılaşan zihinsel hatalar yaptığını belirlemiştir. Buradan yola çıkarak çocukların belirli yaş dönemlerinde belirli yapılan kazanmadan belirli sorunları çözmekte başarılı olamayacaklarının altını çizmektedir.

Bu alandaki çalışmalarını kendi çocuklarının yeni oyuncakları keşfetmeleri, dünyaya bakış açılan ve basit problemlere yaklaşımlarından yola çıkarak bilişsel gelişim ile ilgili kuramını aşağıda yer alan evreler şeklinde oluşturmuştur.

Jean Piaget’nin Bilişsel Gelişim Kuramı

1. Duyusal-motor Dönem (0-2 yaş)

Bu dönemde bebek, farkındalığın hiç olmadığı bir dönemden yakın çevresindeki duyusal motor eylemleri gerçekleştirebilme yetisine sahip, nispeten uygun bir düzene geçer. Bu, pratik bir düzendir ve çevresel fenomenlerin sembolik kullanılışlarından çok, onlara basit algısal ve motor uyumları gerektirir. Duyusal-motor dönemin sonlarına doğru sembolizasyona doğru aşamalı bir geçiş görülür. Doğumdan birinci aya kadar reflekslerin yeterliliğine ihtiyaç vardır. Bu dönemde dahi, Piaget’nin dile getirdiği bebeğin pasif değil aktif bir varlık olarak kendisinin dönüşlü eylemi başlatmasıdır.

Duyusal motor dönemin ikinci aşaması birinci aydan dördüncü aya kadar olan bölümdür. Bu dönemde birincil sirküler tepkiler ortaya çıkar. Bunlar bebeğin bedeni bunlar odağı bedeni olan ve düşünce olmadan, gerçekleşen uyum yerleşene kadar tekrar edilen sirküler eylemlerdir. Bu eylemler amaçsızdır. Birincil sirküler eylemlere sürekli başparmağı emme yada battaniyeyi parmaklarının arasına alıp oynama gösterilebilir.

Duyusal motor dönemin üçüncü dönemi dört ve sekizinci ayları kapsar ve daimi bir istemliliğin artışıyla kendisini gösterir. Önemli nokta ikincil sirküler tepkilerin gelişmesidir. Bu dönemdeki tepkiler öncelikle vücudu odak almaktan çok çevreyi tanımaya ve nesneleri kullanmasını gerektirir. Bu nedenle ikincil tepkiler olarak adlandırılırlar. Bu dönemdeki eylemlerde sirküler olarak tanımlanırlar çünkü; birbiri ardına tekrar edilen eylemlerdir. Örnek olarak karyolasının üzerinde asılı oyuncağı hareket ettirmek için devamlı kollarını sallayan bir bebek gösterilebilir.

Duyusal motor dönemin dördüncü aşaması sekizinci ve on ikinci ayları kapsar. İkincil tepkilerin eşgüdümünü gerektirir. Araçlar ve sonuçlar net bir şekilde ayırt edilir. İlk kez amaca yönelik hareket eder ve basit sorunları çözmeye başlar. Daha önceleri eylemin ayrık olan şemaları (belli bir sorunu çözmek için kullanılan genel yanıt ), bu aşamada ben ve ben olmayan ayrılmaya başlar. Nesne devamlılığı kazanılır. Bebek görüş alanından çıkmış bir nesneyi izlerse, nesnenin kendi eylemlerinden ayrı bile olsa hala nesnel bir varlığının olduğunu fark etmeye başlar.

Nesne devamlılığı dördüncü aşamada tamamen çözümlenemez. Bu dönemde nesnenin hareketleri bir parça karmaşık olursa zorluk çeker. Duyusal motor dönemin beşinci aşaması olan on iki-on sekizinci aylar arasında bebek şu gerçeğin farkına varır. Bir nesne uzamsal olarak yer değiştirse de hala devamlılığını koruyabilir. Böylelikle nesnenin değişmezliği daha iyi saptanmaktadır. Artık süreklilik bebeğin nesneyi tek belirli bir yerde bulmadaki eski başarısından ayrı şeydir. Beşinci aşamanın bir diğer yönü üçüncü sirküler tepkilerin gelişimidir. Bu tepkiler yeni nesneleri ve olayları tanımada yani bir başka deyişle yeniliği merak etme, üçüncü sirküler tepkinin karakteristiğidir.aktif deneme yanılma yoluyla bebek hedefe ulaşmanın yeni yollarını bulur. Oysa bu davranışlar dördüncü aşamada daha bir basmakalıptır. Bebek, yeni değişimle, bu değişimin nesneyi ya da onu edinme yeteneğinin nasıl etkileyeceğiyle ilgilenir.

Altıncı aşama iki yaşa kadar olan aşamadır. Bu dönem açık eylemden örtülü soyut betimlemeye geçişle tanımlanır. Çocuk yakın çevresinde bulunmayan nesneleri betimlemek için soyut sembollerden yararlanabilmektedir. Amaçlı faaliyet için mevcut deneyimin sınırlandırılması azaltılır.

Çocuk birkaç sembolik şekil aracılığıyla o an mevcut olmayan modeli betimleyebilme yetisine sahiptir. Bu dönemde soyut betimleme ve icadın ortaya çıkmasıyla çocuk belirli bir davranışı gerçekten eyleme dönüştürmeden önce eylem ya da durumları simgelerle ifade edebilmektedir. Duyusal motor dönemin bu son aşamasında nesne devamlılığı kavramı daha açık bir biçimde yerleşmektedir. Artık çocuk uzamsal olarak yeri değiştirilmiş nesneyi en son saklandığı yerde değil, en son gözden kaybolduğu yerde arayacaktır.

2. İşlem Öncesi Dönem (2-7 yaş)

Kavram öncesi aşama iki yaşından dört yaşına kadar olan dönemi tanımlar ve işlem öncesi dönemin iki alt döneminden biridir. Bu aşamada çocuk dil yeteneklerini ve sembol oluşturma becerisini geliştirir. Belirteçleri ( nesnel durum, objelerin yerine geçen kelime ve imgeler) anlamlardan ( bu kelime ve imgelerin ima ettiği algılanamayan durumlar-olaylar ) ayırt etmeye başlar. Bu dönemde bebek şu gerçeğin farkına varır. Bir nesne uzamsal olarak yer değiştirse de hala kendi devamlılığını koruyabilir. Sembolik işlevin ortaya çıkması, çocuğu yakın çevrede fiziksel nedenlere göre davranmaktan bağımsız kılar. Sembolik işlev çocuğun geçmiş deneyimini şimdiki durumlara uygulamasına olanak tanır. Bu düzeyin bir diğer temel özelliği modellemenin gittikçe daha az belirgin olması ve artan biçimde içselleşmesidir. Oyun esnasında hayal gücü ortaya çıkar. Çocuk nesnelere, kendileri dışındaki olguların sembolleriymişçesine davranma yetisi geliştirir. ( süpürgeyi at olarak kullanabilir.) bu düzeyde çocuk gittikçe artan bir biçimde dış dünya ve kendi eylemlerinin soyut betimlemelerini denemeye başlar. Fakat düşünce olgun düşünceden oldukça farklıdır. Örneğin Piaget tarafından “suncretism” olarak tanımlanan birbirinden farklı şeylerin aynı kümelerde toplanması ( mutfaktaki tencere, bisküvi, paspas vb. bir gruptur) gibi, kavram öncesi düşünce aynı zamanda ben merkezcidir. Çocuk sadece kendi bakış açısıyla düşünür ve kendini diğer bir kişinin yerine koyma yetisine sahip değildir. Yani kendisini eleştiremez. Kavram öncesi düşünce aynı zamanda, odaklaşma eğilimindedir. Bir sorunun çok yönlü boyutu asla ele alınamaz. Tekil özellikler çok boyutlu, bütünleşmiş bir modelle, bir araya getirilemez.

Sezgisel aşama, işlem öncesi iki alt bölümün yaklaşık dört yaşından sekiz yaşına kadar olan ikinci aşamasıdır. Bu somut işlemler düzeyine hazırlık dönemidir. Bu dönemde, önceki dönemde olduğundan daha karmaşık düşünceler ve imgeler oluşturulur ve çocuk devamlı kavramsallaştırma yeteneğini geliştirir. Temel bir sınıf ve sınıf oluşturma içerme kavramı yerleşir. Fakat; mantıksal ya da ilişkisel nedenlere bağlı değil algısal benzerliğe dayanmaktadır. Örneğin çocuk deniz yıldızını türe dayalı karşılaştırma ve sınıflandırma yerine kaya ya da taş benzeri nesnelere olan benzerliğinden dolayı onu bir çeşit taş olarak sınıflandırabilir. Bu dönemin bir başka özelliğide düşüncenin tersine çevrilememesidir. Yani tek yönlüdür.

Bu dönemdeki bir çocuğa aynı miktarda su; önce biraz dar ve sonrada biraz geniş olan bir kaba boşaltılıp çocuğa hangisinde daha fazla su olduğu sorulursa çocuk dar ve uzun olan kabı gösterecektir. Burada algısal olarak bir boyutuna odaklaşan çocuk iki yada fazla boyut arasında düzen sağlama yetisinden yoksundur.

Sezgisel aşamada çocuklar korunumu kavrayamayabilirler. Çünkü nicelik ya da miktar gibi soyut kavramları tanımlama yetenekleri de sorunun algısal nitelikleriyle sınırlıdır. İşlem öncesi dönemdeki çocuk asıl durumu eskisi haline getirecek işlemden haberdar değildir.

3. Somut İşlemler Dönemi (7-11 yaş)

Bu dönemde çocuklar mantıksal düşünüşün temellerini atarlar. Bir önceki dönemle arasında hayli fark vardır. Somut işlem dönemindeki çocuk algıya dayalı değişimlere rağmen niceliğin değişmeden kaldığı fikrini kavrar. Yine bu dönemde işlemleri ters olarak düşünebilir. Artık aynı hacimdeki ince uzun kapla geniş kap arasında hacim olarak fark olmadığını bilir.

Bir önceki dönemle ayıran bir başka özellikte ayırt edilen sınıf ve sınıfsal içerme kavramının çocuk tarafından geliştirilmekte olmasıdır. Parça bütün ilişkisi de aynı anda düşünme yeteneğinin gelişmesiyle paralel gelişim gösterir.

Diğer farklar ise; ilişkisel terimleri kullanma yeteneği gelişir işlem öncesi dönemdeki çocuk ilişkisel ifadelere nesnelerin mutlak nitelikleri olarak bakar. ( daha koyu yada daha geniş gibi ), yine bu dönemdeki çocuk nesneleri ağırlık, büyüklük veya niceliksel başka özelliklere göre sıralama yeteneği vardır. Piaget bu kavramsal yeteneğe “serileme” demiştir. Son olarak da somut işlemler dönemindeki çocuk bir dizi eylemin soyut betimlemesinden de faydalanabilmektedir.

Somut işlemler somut fenomenlere genelde yakın zamanda meydana gelen durumlara göre yapılanır ve düzenlenirler. İhtimali göz önüne alma veya gelecekteki olaylara yada durumlara değinme daha çok faaliyet alanıyla kısıtlanmıştır.

4- Soyut İşlemler Dönemi (11-15 yaş):

Bu dönemin en genel niteliği gerçeğin tüm olasılıklar dizisinden sadece bir tanesi olduğunu kavrayıştır. Gençlik çağlarındaki uslamlama tümdengelimsel hipotezdir.

Bu dönemdeki düşünce her şeyin ötesinde önerme niteliği taşır. Yani genç birey karşılaştığı ham bilgileri düzenlenmiş ifadelerde veya önermelerde kullanır ve sonra onlar arasında bağlar geliştirir. Aynı zamanda da ara önerme özelliği taşır. Yani, ham bilgiden şekillenen önermeler arasındaki mantıksal ilişkileri gerektirir. Piaget bunları ikinci düzen işlemler olarak ifade eder. Soyut işlem düzeyindeki birey belirli bir sorunu çözmek için kombinasyonal analiz kullanabilmektedir. Kombinasyonel analizlerden ve basitleştirici kurallardan faydalanma yeteneği matematiksel düşüncenin alt yapısını biçimlendirir ve üst matematiksel uslamlamanın kavranması için kesin bir ön adımdır.

Bu dönemde düşünce mekanizmaları ile zihnin meşgul edilmesi soyut işlem dönemindeki bilişsel işleyişin başlıca özelliği olarak görülmektedir.

Hazırlayan: Sosyolog Ömer Yıldırım

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

2005'ten beri çevrim içi felsefe yapıyoruz...