Frantz Fanon’un Kolonicilik Karşıtlığı ve Bağımsızlık Anlayışı
Kolonisizleştirme ve kolonileştirmenin psikopatolojisi konusunda belki de 20. yüzyılın en belli başlı düşünürüydü Fanon. Yapıtları, kırk yılı aşkın bir süre kolonileştirme-karşıtı kurtuluş hareketlerine esin verdi.
Fanon, o zamanlar bir Fransız kolonisi, şimdiyse bir Fransız bölgesi olan Karayip Adası Martinik’te doğdu. Afrika köleleri, Tamil sözleşmeli hizmetçileri ve bir beyaz adam artyöreli melez bir aileye doğdu. Ailenin durumu, Martiniklilere göre görece iyiydi ama orta sınıftan uzaktı. Yine de yalnız siyah öğrencileri kabul eden Lycée Schoelcher’in giderlerini karşılayabildiler.
Fransa, 1940’ta Nazilerin eline düştükten sonra, Fransız deniz güçleri Martinik’te durduruldu. Fransız askerler, adada durmak zorunda kalarak gerçek birer ırkçıya dönüştüler. Birçok taciz ve cinsel suiistimal suçlaması yükseldi. Martiniklilerin Fransız Ordusu’nca suiistimal edilmesi, Fanon üzerinde önemli bir etkiydi, çünkü bu, O’nun yabancılaşma duygularını ve kolonisel ırkçılığın gerçeklerinden iğrenmesini pekiştirdi. Fanon, on sekiz yaşında adadan ayrıldı ve Özgür Fransız Güçleri’ne katılmak üzere Dominica’ya yolculuk etti. Daha sonra Fransız ordusuna alındı ve Fransa’da, özellikle Alsace çarpışmalarında hizmet verdi. 1944’te Colmar’da yaralandı ve Croix de Guerre Madalyası aldı.
Naziler yenilgiye uğratıldığında ve Bağlaşık güçler Ren üzerinden Almanya’ya –foto-gazetecilerle- geçtiklerinde Fanon’un alayı tüm beyaz olmayan askerlerden temizlendi ve siyah asker arkadaşları, onun yerine, Toulon’a gönderildi.
Fanon, 1945’te Martinik’e döndü. Dönüşü kısa sürdü. Orada, yaşamı üstünde en büyük etkiye sahip olacak olan arkadaşı ve akıl hocası Aimé Césaire’in parlamento kampanyasına katıldı. Fanon kendini hiçbir zaman komünist olarak tanımlamasa da, Césaire, komünist yaftasıyla, 4. Cumhuriyet’in ilk Ulusal Meclisi’ne Martinik’ten parlamento delegesi olarak katıldı. Fanon, bakaloryasını alacak kadar uzun kaldı ve sonra tıp ve psikiyatri çalışacağı Fransa’ya geçti. Yazın, drama ve felsefe çalışacağı, kimi zaman Merleau-Ponty’nin derslerine katılacağı Lyon’da eğitim gördü. 1951’de psikiyatride yeterlilik derecesi aldıktan sonra, psikopatolojide kültürün önemli ama çoğun gözardı edilmiş rolüne vurgu yaparak Fanon’un düşüncesini güçlendirecek olan köktenci Katalan François de Tosquelles gözetiminde psikiyatri stajı yaptı. Stajdan sonra, Fanon, Fransa’da, bir yıl daha ve sonra (1953’ten başlayarak) Cezayir’de psikiyatri uygulamalarını sürdürdü. 1956’da istifa edene dek kaldığı Cezayir’deki Blida-Joinville Psikiyatrik Hastanesi’nde başhekimdi.
Fanon, Fransa’dayken ilk kitabını yazdı, Black Skin, White Masks (Kara Deri, Beyaz Maskeler), kolonisel boyun eğdirmenin insan ruhuna olan etkisinin bir çözümleyimi. Bu kitap, Fanon’un siyah bir insan, Fransa’da, Fransızlar’ca, deri rengi nedeniyle geri çevrilen Fransız eğitimli bir aydın olma deneyiminin kişisel bir anlatımıydı.
Fanon Fransa’dan ayrılıp, savaş sırasında bir süre askeri görev için bulunduğu Cezayir’e gitti. Blida-Joinville Psikiyatrik Hastanesi’nde psikiyatristlik işi buldu. Tedavi yöntemlerini köktencileştirmesi oradadır. Özellikle de, hastalarının kültürel artyöresine bağlı toplumsal sağaltıma başladı. Hemşireler ve stajyerler de yetiştirdi. Kasım 1954’te Cezayir devriminin başlamasıyla, Dr. Chaulet’yle bağlantılarının bir sonucu olarak, FLN’ye (Front de Libération Nationale, Ulusal Kurtuluş Cephesi) katıldı.
The Wretched of the Earth (Yeryüzünün Lanetlileri)’nde, Fanon, derinlemesine olarak, Fransız güçlerinin Cezayirlilere yaptığı işkencelerin etkilerini tartıştı. Fransız paraşütçü birimlerinin işkenceye katılmaları gerçeği, işkenceye karıştıkları ileri sürülenlere ‘olaylar’ için af çıkarıldığı Fransa’da siyasal çalkantılara neden oldu. Terörizm zanlılarına işkence yapmayı açıkça onaylayan General Paul Aussaresses’in yaptıkları nedeniyle değil yeterince vicdan azabı sergilememesi nedeniyle yargılanması bundandır.
Fanon, Cezayir boyunca, özellikle Kabyle bölgesinde, Cezayirlilerin kültürel/psikolojik yaşamını çalışmak üzere kapsamlı yolculuklar yaptı. Kayıp çalışması, ‘The marabout of Si Slimane’ buna bir örnektir. Bu yolculuklar, aynı zamanda, gizli etkinlikleri, özellikle bir FLN üssünü gizleyen Chrea kayak alanına gitmesi için bir araçtı. 1956 yazında, ünlü ‘Sömürge Bakanı’na İstifa Mektubu’nu kaleme aldı ve Fransız özümsemeci yetiştirme biçimiyle ve eğitimiyle arayı açtı. Ocak 1957’de Cezayir’den kovuldu ve Blida Hastanesi’ndeki ‘isyan yuvası’ dağıtıldı. Fanon, Fransa’ya gitmek üzere ayrıldı ve sonunda gizlice Tunus Kenti’ne yolculuk yaptı. Ömrünün sonuna dek yazacağı ‘El Mücahit’in yayın kurulunun bir parçası oldu. Geçici Cezayir Hükümeti’nin Gana Büyükelçisi olarak da hizmet gördü ve Accra, Conakry, Addis Ababa, Leopoldville (bugün Kinşasa), Kahire ve Trablus’ta konferanslara katıldı. Bu dönemdeki kısa yazılarından çoğu, ölümünden sonra, Toward the African Revolution (‘Afrika Devrimi’ne Doğru) kitabında toplandı. Bu kitapta Fanon, savaş stratejisi uzmanı olarak bile belirginleşir; bir bölümde, savaşa güneyden cephe açmayı ve erzak hattının nasıl oluşturulacağını tartışır.
Tunus Kenti’ne dönüşünde, üçüncü bir cephe açmak için Sahara’daki yorucu yolculuğundan sonra, Fanon’a, kan kanseri tanısı kondu. Tedavi için Sovyetler Birliği’ne gitti ve bir iyileşme yaşadı. Tunus Kenti’ne dönüşünde, vasiyetini, The Wretched of the Earth (‘Yeryüzünün Lanetlileri’)’ni yazdırdı. Yatağa tutsak olmadığı zamanlarda, Cezayir-Tunus sınırındaki Ghardiamo’da ALN (Armée de Libération Nationale, Ulusal Kurtuluş Ordusu) subaylarına dersler verdi. Roma’da, Sartre’a son bir konuklukta bulundu ve daha fazla kan kanseri tedavisi için ABD’ye gitti. İronik olarak, ABD’ye tedavi için yaptığı yolculukta, CİA tarafından yardım edildi. Washington, D.C.’de 6 Aralık 1961’de, ‘İbrahim Fanon’ adıyla öldü. Cenazesi Tunus’ta ziyaretçilere gösterildikten bir süre sonra, Cezayir’de gömüldü. Daha sonra, bedeni, Batı Cezayir’de, Ain Kerma’daki şehitliğe taşındı.
Fanon’un kolonicilik-karşıtı hareketlere ve özgürlük hareketlerine esin verici bir etkisi olmuştur. Özellikle, Les damnés de la terre, İran’da Ali Şeriati, Güney Afrika’da Steve Biko ve Küba’da Ernesto Che Guevara gibi devrimci önderlerin yapıtlarında başlıca bir etkidir. Bunların içinden yalnızca Guevara, Fanon’un şiddet kuramlarıyla ilgilenmiştir; Şeriati ve Biko için Fanon’a temel ilgi, sırasıyla, ‘yeni insan’ ve ‘siyah bilinci’ dolayısıyladır. Fanon’un etkisi, Filistinlilere, Tamillere, İrlandalılara, Kara Panterlere birçok ulusal harekete kendi kaderini belirleme fikri noktasında etki etmiştir.
Hazırlayan: Sosyolog Ömer YILDIRIM
Kaynak: Ömer YILDIRIM’ın Kişisel Ders Notları. Atatürk Üniversitesi Sosyoloji Bölümü 1. Sınıf “Felsefeye Giriş” ve 2., 3., 4. Sınıf “Felsefe Tarihi” Dersleri Ders Notları (Ömer YILDIRIM); Açık Öğretim Felsefe Ders Kitabı