Felsefe hakkında her şey…

Düalizm Bağlamında Kötülük

19.05.2020
1.810

Kökenini Doğu’nun büyük dinlerinden olan Zerdüştlük’te bulan radikal düalizme102 göre, evreni idare eden iki karşıt güç, iyilik Tanrı’sı (Ahura Mazda ya da Hürmüz) ve kötülük Tanrı’sı (Angra Mainyu ya da Ehrimen) sürekli birbirleriyle çatışma halindeler.

Öğretiye göre, âlem iyilik ve kötülüğün, üstünlük kazanmak için mücâdele edip durduğu bir sahnedir. Bir tarafta akıllı ruh olan Ahura Mazda ile ona yardım eden iyi fikir, doğru kanun, asil hükümet, mukaddes karakter, sıhhat ve ebediyet ve ona karşı Angra Mainyu, yâni yalan şeytanı ile yardımcıları bulunmaktadır. İnsan, bu iki ordunun ortasında duran bir varlıktır ve bu ordulardan birine katılmak zorundadır.103

Felsefi düalizm, Grek felsefesinde önce Empodekles’in öğretisi ile temsil edilmiştir. Platon daha sonra Grek felsefesinde düalizmin büyük mümessili olmuştur. Devlet’te Platon sadece Tanrı’nın iyinin sebebi olduğunu açıklar. Ona göre Tanrı özünde iyidir. Kötünün değil, iyinin sebebidir. Bu nedenle de Tanrı, genellikle inanıldığının aksine her şeyin sebebi değildir.

İnsana bahşedilenin küçük bir kısmı için Tanrı sebeptir; çünkü iyi içimizde kötü ile karşılaştırılırsa çok cüzidir. İyi için Tanrı’dan başkası sorumlu değildir. Ama kötü için Tanrı’dan daha başka bir sebep aranmalıdır. 104 “Şâirler aldanmaktalar ve bize felaketi Tanrı’ların getirdiklerini söylediklerinde aldatmaktadırlar. Gerçekte durum şöyledir: Tanrı bütün varlıkların sebebi değildir, sadece iyi şeylerin sebebidir.”105

Platon’a göre, evrenin oluşmasında zorunlulukla (necessity) akıl (reason) birleşmiştir. Bununla beraber akıl zorunluluğu, doğan şeylerin çoğunu iyiliğe doğru götürmeye sürükleyerek, ona üstün geldi. İşte böylece, bu evren daha başlangıçtan itibaren bilgeliğe boyun eğen zorunlulukla, bilgelik üzerine kuruldu. 106 Fakat öyle gözüküyor ki, Timaious’ta zikrolunan bu zorunluluk, mutlak bir determizm ya da değişmez nedenler ve etkiler zinciri değil, bilakis, kaotik ve gelişigüzel durumlar oluşturuyor. Bu, Hick’e göre, aslında anlaşılmaz ve açıklanamaz bir durumdur. Platon da bu nedenle kötülüğün kaynağı olarak bu karmaşık durumları sorumlu tutar, iyiliği ve gerçeği arayan filozoflara da mümkün olduğu en kısa sürede bedenden (madde) ve onun engellerinden kurtulmayı öğütler.107

Platon’un kötülüğe Tanrı(lar) – madde düalist ilişkisinde yaklaşımı, farklı şekillerde de olsa, Augustine aracılığıyla Hıristiyan dînî düşüncesinde, XIX yüzyılda özellikle John Stuart Mill aracılığıyla ise Batı felsefi düşüncesinde etkili olmuştur. Mill, “geleneksel Hıristiyan inancının mutlak iyi ve sınırsız Tanrı anlayışını saf dışı bırakacak şekilde” 108 Tanrı’nın her şeye kâdir olmadığını dünyadaki ilâhî planın bile gösterdiğini belirtmektedir. Gerçekten, bir planın yapılması bir hedefe götürecek olan belirli araçların bulunması demektir. Ama eğer, hedefe ulaşmak için bir kelime yeterse neden yardım araçlarına başvurulsun?109

Mill’e göre, gücün ve maddenin Tanrı tarafından meydana getirildiğini kabul etmemiz için hiçbir neden yoktur. Tam tersine hedeflerine ulaşması için Tanrı orada var olan madde ile yetinmek zorundadır. Çünkü madde O’ndan önce de orada mevcuttu. Tanrı’nın madde ile sağladığı bağlantılar ve terkipler muhakkak ki çok büyük beceriyi ve dikkate değer bir icat ruhunu göstermektedir. Ama bütün maharet ve icat onun yoluna çıkacak olan engelleri hesaba katmak zorunda olan Tanrısal gücün sınırlılığını ortaya koymaktadır.110

Hick, “dışsal düalizm” (external dualism)111 olarak adlandırdığı Mill’in Tanrı-madde ikileminin kötülük problemiyle aslında yüzleşmediği (not face) ve bu nedenle de çözmediği (not solve) kanaatindedir. Hick`e göre, düalizm kötülüğü çözmek için metafiziksel olarak yetersizdir. Eğer dünyamızın arkasında iki yaratıcı etken varsa, madde ve sınırlı Tanrı, o zaman bizim hâlâ onları kimin yarattığını sormaya hakkımız var. Hick’e göre, monoteizmin sınırsız Tanrı inancını ya kabul ya da reddedebiliriz; ama onu düzeltmeye veya değiştirmeye çalışmak doğru değildir.112

John Hick’e göre, dînî düşüncede teodise konusu çoğu zaman için birbiriyle mantıksal olarak zıt olan bu iki felsefi düşünce sistemi arasında devam etmiştir. Ne var ki, bu iki felsefi düşünce sistemlerinden hiçbirisi Hıristiyanlık inancının temelleriyle uyuşmuyor. Zira, monizm evrenin metafiziksel olarak armonik bir bütünlüğü içerisinde kötülüğü, adeta eritir ve yok sayar; düalizm ise, Tanrı’nın mutlak egemenliğini yadsır bir şekilde, evrende iyilik ve kötülüğü mutlaklaştırarak hem metafiziksel hem de ahlâki bir ikileme zemin oluşturur.

Hick’e göre, monistler, kötülüğün varlığını görmezden gelirken, insanlık târihi boyunca kutsal kitaplarda da aksini bulan bütün peygamberlerin, azizlerin ve din büyüklerinin açlık, zulüm, adâletsizlik gibi kötülüklerle savaştığını ve kötülükleri Tanrı’nın düşmanları olarak görmelerini de inkar etmiş oluyorlar. Monizmin karşısında yer alan düalist yaklaşım da teizm adına o kadar tehlikelidir.

“Fakat kötülüğün dehşetli ve korkulu varlığını aynı şiddetle vurgulamak da tehlikelidir. Çünkü, bu defa da kötülüğün Tanrı’ya rağmen bağımsız bir güç olarak ortaya çıkması sözkonusudur ki, bu da aynı ölçüde evrenin mutlak yöneticisi olan ve her-şeye-gücü-yeten-Tanrı inancına sâhip dinler için kabuledilemez bir durumdur. 113 Zira, “(Yahudilik`te, İslâm’da ve ) Hıristiyanlık`ta monizm ve düalizmin özgül bir bileşimi, veya (monoteizm biçimindeki) nihâi bir metafiziksel monizm içinde ahlâki bir düalizm eğiliminin kendine özgü bir terkibi vardır…”114

Dolayısıyla kötülük ne monistlerin iddia ettikleri gibi, ontolojik bütünlük içerisinde yok olan ve gerçek reel varlığını kaybeden bir şeydir, ne de düalist yaklaşımların ortaya koyduğu gibi, tek başına bağımsız bir güçtür. Teizme göre, genel olarak kötülük, Tanrısal bağlamda obyektif varlığı olan fakat hiçbir şekilde Tanrı`dan bağımsız olmayandır gerçekliktir.

KAYNAKÇA

102 Bkz.: Werner, Kötülük, s. 61.
103 Haluk Hacaloğlu, Zerdüşt: Ahura Mazda, İstanbul, Ruh ve Madde Yayınları, 1995, s. 44.
104 Hick, Evil, s. 26.
105 Werner, Kötülük, s. 62.
106 Platon, Timaios, Çev. Erol Güney, Lütfi Ay, İstanbul, Sosyal Yayınları, 2001, s. 47.
107 Hick, Evil, s. 27.
108 Hick, Evil, s. 27.
109 Hick, Evil, s. 27.
110 Werner, Kötülük, s. 69; Aydın, Din Felsefesi, s. 153.
111 Dışsal düalizm konusuyla ilgili yeni yaklaşımlar için bkz.: J. E. Taggard, Some Dogmas of
Religion, London, Edward Arnold, 1909; H. G. Wells, God and İnvisible King, New York,
Macmillan Co., 1917); Edvin Lewis, The Creator and the Adversary, New York, Abingdon-
Cokesburg Press, 48).
112 Hick, Evil, s. 29.
113 Hick, Evil, s. 16.
114 John Hick, “Evil, The Problem of”, The Encyclopedia of Philosophy, Ed. Paul Edwards,
New York, Macmillan & Free Press, London, Collier – Macmillan, 1967, C. III, s. 136. Dünya
dinlerinde kötülük problemi ve teodiseler hakkında ayrıntılı bilgi için bkz.: Ronald M. Green,
“Theodicy”, The Encyclopedia of Religion, Ed. Mircea Eliade, New York, Macmillan
Publishing Company, 1987, vol. 14; aynı konuda daha geniş malumat içeren müstakil bir eser
için bkz.: John Bowker, Problems of Suffering in Religions of World, Cambridge, Cambridge
University Press, 1970.

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

2005'ten beri çevrim içi felsefe yapıyoruz...