Lucien Lévy-Bruhl Kimdir?
Lucien Lévy-Bruhl (d. 19 Nisan 1857, Paris-ö. 13 Mart 1939, Paris, Fransa), Fransız düşünür, toplumbilimci.
İlkel halklar üzerindeki psikolojik araştırmaları, toplumsal düşünce sistemleri ile ilkel dinler ve mitolojinin içerdiği usdışı unsurların incelenmesinde antropolojiye yeni bir yaklaşım kazandırmıştır.
Birçok araştırmacı, antropolog ve etnologun beş kıtada birbirlerinden on binlerce kilometre uzakta yaşayan insanlarla ilgili çalışmaları Lucien Lévy-Bruhl için doğrudan ilham kaynağıdır. Lévy-Bruhl, kendi sahasındaki muazzam birikimini farklı eserlerinde ortaya koymuştur.
Lévy-Bruhl’un çalışmalarıyla M. Mauss, B. Malinowsky, G. Frazer, Louis Dumont, Lévy-Strauss gibi antroplogların metinlerine bakıldığında insanlığın muazzam teknolojik, demokratik, bilimsel vb. gelişmelerine karşın, birçok açıdan, ilkel toplumun zihinsel evreniyle benzerlikler olduğu görülmektedir. Asıl uzmanlık alanı felsefe olan ve ilkel toplumların zihinsel/düşünsel yapısı konusunda en önemli metinlerden birkaç tanesini yazmış olan Lévy-Bruhl, ilkel toplumlarda ruh kavramının var olup olmadığını da tartışmıştır. İlkel insanın nasıl düşünüp nasıl yaşadığını yüzlerce ayrıntıları ortaya koymaya çalışmıştır.
Bruhl 1885’te edebiyat doktoru oldu. 1895’te Sorbonne’da konferansçı, 1902’de modern felsefe tarihi öğretim görevlisi, 1905’te yardımcı profesör, 1908’de asli profesör olarak görev yaptı. “L’İdée de Responsabilité” (Sorumluluk Fikri, 1885) gibi felsefî çalışmalardan sonra “La Morale et la Science des Moeurs” (Ahlâk ve Töreler Bilimi, 1903) adlı yapıtını yayımladı.
Bu yapıtta, teorik ahlâkın eleştirisini yaptı ve teori hâlindeki ahlâka karşı sosyolojik bir göreliliği önerdi. İlkel toplulukların ahlâk anlayışlarını, beyin faaliyetlerini ve dinî yaşamlarını inceledikten sonra; bir töreler biliminin temelinin atılması gerektiğini savundu. Léviy-Bruhl, akılcı düşünce ve nesnelliğin, akıl öncesi düşünce ve mistisizmle bir karşıtlık içinde olduğunu öne sürdü. Bu görüşleri eleştirilere yol açtı.
1949’da, ölümünden sonra yayımlanan “Cahiers” (Defterler) adlı yapıtında, görüşlerinin ayrıntılarını geliştirerek, daha yumuşak bir tutum benimsediği görüldü. Mistik düşüncenin tüm düşünce sistemlerinde var olduğunu; ilkel topluluklarda daha açık bir biçimde görüldüğünü, dolayısıyla da gözlenmesinin daha kolay olduğunu söyledi.