Felsefe hakkında her şey…

Aşı olmak için pek çok ahlaki neden vardır; ancak aşı olmak, ahlaki bir görev midir?

01.05.2021
4.249
Aşı olmak için pek çok ahlaki neden vardır; ancak aşı olmak, ahlaki bir görev midir?

Tüm ABD’li yetişkinlerin artık Covid-19 aşısını yaptırabilecekleri haberiyle birlikte, bulaşıcı hastalıkları hafifletmenin kutsal kâsesi –sürü bağışıklığı– baştan çıkarıcı derecede yakın görünmeye başladı. Yeterli sayıda insan aşılanırsa -ki muhtemelen nüfusun en az %70’i- hastalığın toplumda görülme sıklığı (prevalans) yavaş yavaş azalacak ve çoğumuz güvenli bir şekilde normale döneceğiz. Ancak yeterince insan aşılanmazsa Covid-19 sonsuza kadar bizimle kalabilir.

Bu dönüm noktasına ulaşmanın aciliyeti, bazılarının, bireylerin aşı olmalarının vatandaşlık görevleri veya ahlaki yükümlülükleri olduğunu iddia etmelerine yol açtı.

Ahlaki yükümlülüğün doğası üzerine yazan ve çalışan bir ahlak filozofu olarak, aşı tercihinin görünüşte basit olan ahlaki yapısının aslında oldukça karmaşık olduğunu açıklamak istiyorum.

BASİT ARGÜMAN

Bir kişinin Covid-19 aşısını yaptırıp yaptırmaması gerektiği tartışması, genellikle kişisel çıkarlar açısından çerçevelenir: Faydalar riskten ağır basarsa aşı yaptırmalısınız. Bu, ahlaki bir argüman değildir.

Çoğu insan büyük çoğunlukla başkalarının kendilerinin sağlıklarına nasıl özen göstereceklerini belirleme konusunda geniş bir özgürlüğe sahip olduğuna inanır; bu nedenle bu kişilerin, motosiklet kullanmak veya BASE jumping etkinliklerine katılmak gibi riskli faaliyetlerde bulunulmalarına, kendi çıkarına olmasa bile izin verilebilir. Ancak aynı kişilerin aşı olup olmaması, ahlaki bir sorundur; çünkü aşı olup olmamak, başkalarını da farklı biçimlerde etkiler.

İlk olarak, etkili aşıların yalnızca enfeksiyon oranlarını değil, aynı zamanda virüsün bulaşma oranlarını da azalttığı biliniyor. Bu, aşının, başkalarını sizden koruyabileceği ve nüfusun sürü bağışıklığına ulaşmasına katkıda bulunabileceği anlamına gelir.

İkincisi, yüksek hastalık prevalansı bir virüsün daha fazla genetik mutasyona uğramasına yol açabilir, bu da yeni varyantların ortaya çıkmasına sebep olur. Yeterli sayıda insan hızlı bir şekilde aşılanmazsa daha bulaşıcı, daha tehlikeli veya mevcut aşılardan kaçmayı başarabilen yeni varyantlar ortaya çıkabilir.

Demek ki doğrudan etik argüman şöyle diyor: Aşı olmak sadece sizinle ilgili değildir.

Evet, kendi kendinize, kendi güvenliğiniz çerçevesinde risk alma hakkına sahipsiniz; ancak İngiliz filozof John Stuart Mill’in 1859’da dile getirdiği gibi, özgürlüğünüz, başkalarına verebileceği zararla sınırlıdır.

Diğer bir deyişle, başkalarının sağlığını riske atma hakkına sahip değilsiniz ve bu nedenle enfeksiyon ve bulaşma oranlarını azaltmak için üzerinize düşeni yapmak zorundasınız.

Bu gayet mantıklı, makul bir argüman gibi görünüyor; fakat durum gerçekten de oldukça karmaşık…

BİREYSEL EYLEM, KOLEKTİF FAYDA

Yukarıdaki argümanla ilgili ilk sorun, “Özgürlüğüm, başkalarına vereceği zararla sınırlıdır.” iddiasından, çok daha tartışmalı bir iddiaya geçilmesidir: “Özgürlüğüm, eylemimin toplu zararlara sebep olabilecek küçük katkılarıyla sınırlıdır.”

Aşı olmayı reddetmek, bir başkasını ciddi ciddi doğrudan tehdit etmediğinden, Mill’in zarar ilkesini ihlal etmez. Aksine, büyük, toplu bir zarara çok küçük bir miktarda katkıda bulunur.

Bireysel aşılama, tek başına sürü bağışıklığına ulaşamayacağından veya genetik mutasyonu engelleyemeyeceğinden, şunu merak etmek doğaldır: Kolektif iyiliğe bu kadar küçük bir katkıda bulunmak bizim görevimiz olabilir mi?

Bireysel eylemler iklim değişikliği tehdidini ortadan kaldırmak için de yetersiz olduğundan, bu sorunun bir versiyonu, iklim etiği literatüründe de farklı bir şekilde ele alınmıştır. Bu bağlamda, iyi bilinen bu makale cevabın “hayır” olduğunu savunuyor ve şöyle diyor: “Eyleminiz sonuçta anlamlı bir fark yaratmayacaksa harekete geçmek gibi bir göreviniz de yoktur.

Ancak, bireylerin toplu zararlara katkıda bulunmaması gerektiği fikrini olumlamanın çeşitli yolları da tartışılmamış değildir. Bir bakış açısı, görülmesi zor olsa bile, küçük bireysel eylemlerin aslında büyük kolektif etkilere neden olabileceğini ve bir fark yaratabileceğini savunmakta.

Örneğin: Aşılanan bir bireyin sonuçta önemli bir fark yaratmadığı görülse de belki de bu sadece dikkatsiz bir ahlaki hesaplamanın sonucudur. Bir kişinin, enfeksiyonu veya bulaşmayı azaltarak hayat kurtarma şansı çok azdır; ancak bir hayatı bile kurtarabilmek, ahlaki olarak çok değerlidir. O hâlde sonucun beklenen değeri, onu ahlaki bir gereklilik olarak kabul etmeyi haklı gösterecek kadar yüksektir.

Başka bir bakış açısı, bireysel eylemlerin büyük, yapısal sorunlarda anlamlı bir fark yaratmadığını kabul eder; ancak bu, bu eylemler konusunda ahlakın sessiz kalması gerektiği anlamına gelmez. Adalet, erdem ve doğruluk hususlarının tümü, kolektif bir hedefe yönelik olarak bireysel eylemde bulunulmasını tavsiye edebilir; bu eylem, kendi başına bir fark yaratmasa bile…

Ek olarak, bunlar ve diğer bütün hususlar, bir harekete geçme yükümlülüğünü ima etmese bile, bizlere harekete geçmek için farklı nedenler sunarlar.

YÜKÜMLÜLÜĞÜN SINIRLARI

Aşı olma yükümlülüğünü gerekçelendirmede bu zorunlulukların doğasıyla ilgili bir başka zorluk daha var.

Yükümlülükler, eylemlerin gereklilikleridir ve bu nedenle, bu eylemler genellikle toplum tarafından ahlaki olarak talep edilebilir görünmektedir.

Bir kişinin bir hayır kurumuna bağışta bulunma zorunluluğu varsa o zaman o kişi toplumun diğer üyelerinin gelirlerinin bir kısmını da talep etme ahlaki hakkına sahiptir. Çünkü bu para, diğerleri tarafından da ödenmelidir.

O halde buradaki asıl soru şudur: Başka bir kişinin aşı olmasını talep etmek için ahlaki nedenlerimiz var mı?

İngiliz Psikiyatr Margaret Little, seks ve gebelik gibi yakınlık isteyen eylemlerin talep edilebilir olmadığını savunur.

Kendi çalışmamda, bunun nasıl bir aile kurulacağına karar vermek için de geçerli olduğunu öne sürdüm. Örneğin, bir çocuğu evlat edinmeye karşı üremeye karar vermek gibi… İlişkinin samimiyetinin ve yakınlığının kimseyi bunları istemeye haklı kılmadığını iddia ediyorum.

Birisi seninle seks yapmak isteyebilir. Bu kişinin üremek yerine evlat edinmek için haklı sebepleri olabilir. Ama toplumdaki hiç kimse senden bu ikisini birden isteyecek ahlaki duruşa sahip değildir. Bu tür örnekler şunu gösteriyor: Özellikle yakın ve sıcak ilişkiler, yükümlülükler için pek de tercih edilir ilişki biçimleri değildir.

Peki aşı olmak kişisel midir?

İlk bakışta öyle görünmese de aşılanmak vücudunuza farklı bir tür fiziksel varlığı olan bir maddenin enjekte edilmesini içerir. Bu, vücudunuzla dünya arasındaki engeli bir başkasının delmesine izin vermeyi gerektirir. Aslında, çoğu tıbbi prosedür, bireylerin bedenlerine ne yapılacağı konusunda tek taraflı ahlaki karar verme yetkisine sahip olduğu için, uygulanmak amacıyla izin talep etmenin uygunsuz olduğu şeylerdir.

Burada sunulan argüman, çok müdahaleci göründüğü için samimiyetin ve yakınlığın karşısında durur. Bununla birlikte, ahlaki topluluğun üyeleri, başkalarının aşı olmasını talep etme hakkına sahip olmasalar bile bu konuda susmak zorunda da değillerdir; çok iyi nedenlere dayanarak bu kişiler insanlara neden aşı olmadıklarını sorabilir, onlardan aşı olmalarını isteyebilir veya rica edebilirler.

Ve elbette, bu soru, istek ve ricaları reddedenlere de hiç kimsenin etki etmeye çalışması da gerekmiyor.

SONUÇ

Ben kesinlikle kimseyi aşı olmamanın normal olduğuna ikna etmeye çalışmıyorum. Aslında aşı olmak için çok büyük bir neden olduğunu düşünüyorum. Ancak nedenler –çok geçerli olsalar bile– ahlaki bir ödev yaratmazlar ve bir eylemi kişiden talep edilebilir hâle getirmezler.

Aşı olmak, ahlaki bir ödevmiş gibi anlaşılabilir; fakat bu aynı fikirde olmayanları yabancılaştırmayı gerektirmez. Başkalarından bedenlerine bir madde enjekte etmelerini istediğimizde, ahlaki çıkarları en aza indirgemek, onlara karşı saygısızlık olabilir.

Bence çok daha iyi bir yol var ki o da aşı olmayı istemeyenlerden ziyade aşı olabilecek başkalarına yönelmektir.

 


 

Bu makale Sosyolog Ömer Yıldırım tarafından www.felsefe.gen.tr için, Travis N. Rieder’in “There are plenty of moral reasons to be vaccinated – but that doesn’t mean it’s your ethical duty” isimli makalesinden Türkçeye çevrilip derlenerek hazırlanmıştır. Alıntılanması durumunda kaynak gösterilmesi, ahlaklıca olanıdır.

Çeviri ve Derleme: Sosyolog Ömer Yıldırım
Kaynak ve Orijinal Metin: There are plenty of moral reasons to be vaccinated – but that doesn’t mean it’s your ethical duty 1 Mayıs 2021 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi; Travis N. Rieder, Johns Hopkins Üniversitesi Biyoetik Bölümü Yöneticisi

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 1 YORUM
  1. KKara dedi ki:

    Olmak ya da olmamak galiba burda da bütün mesele bu?

2005'ten beri çevrim içi felsefe yapıyoruz...