Felsefe hakkında her şey…

Yüksek Dereceden Koşullanma Nedir?

23.11.2019
2.238

Uyarıcı genellemesi, klasik koşullamada bir uyarıcı temelinde yapılan öğrenmenin alanını genişletmektedir. Bunun gibi bir öğrenmenin başka bir öğrenmeye zemin hazırlamasının diğer bir yolu ise yüksek dereceden koşullamadır. Yüksek dereceden koşullama, nötr bir uyarıcının, başka bir koşullu uyarıcı ile eşlenerek koşullu tepkiyi oluşturma sürecidir. Bu, normal bir klasik koşullama sürecinden daha karmaşık bir süreci değil, sadece bir koşullu uyancı temelinde klasik koşullamanın başka bir uyancıya taşınması işlemini ifade eder.

Pavlov‘un deneyinde zil sesine salya salgılama tepkisinin verildiğini, yani klasik koşullamanın gerçekleştiğini farz edelim. Bu koşullamada kullanılan zil sesine, birinci koşullu uyancı diyelim. Daha sonra birinci koşullu uyarıcıyla ilişkilendireceğimiz nötr bir uyancı seçelim; bu, örneğin bir ışık olabilir. Klasik koşullama işleminde önce ışık yakıp arkasından zil sesini sunalım ve bu eşlemeyi defalarca tekrarlayalım. Gerçekte burada yapılan, birinci koşullu uyancı olan zil sesinin “yiyecek geliyor” anlamını ikinci koşullu uyarıcı olarak ışığa yükleyebilmektedir. Yani, bu süreçte zil sesi bir çeşit “koşulsuz uyancı” işlevini görmektedir. Bu sürecin sonunda köpek sadece ışık yakıldığında salya salgılama tepkisi veriyorsa, yüksek dereceden koşullama gerçekleşmiş demektir. Ancak tüm bu süreçte, ikinci koşullu uyancı (ışık) ile birinci koşullu uyarıcı (zil sesi) eşlenmesi sırasında yiyecekten hiç söz edilmediğine dikkat edin. Yani ışık yakılıp arkadan zil sesini duyan köpekten salya salgılaması beklenmektedir. Defalarca ışık yakıp arkasından zil sesi verdiğinizde gerçekte yüksek dereceden bir koşullama yapmıyor, aksine yiyecek hiç verilmediği için köpeğin tepkisini söndürmeye çalışıyorsunuz demektir. Bu yüzden sönme değil de, yüksek dereceden koşullama yapmak isteniyorsa ışık yakıldıktan sonra, zil sesi sunulmalı ve arada bir bu eşlemeden sonra köpeğe yiyecek verilmelidir (Morris, 2002; Uba ve Huang, 1999).

Klasik koşullamanın belirli bir uyarıcı-tepki bağı üzerine temellenen bir öğrenme biçimi olduğunu gördük. Dolayısıyla, hayvanlar değil de insanlar söz konusu olduğunda, insan davranışlarının sadece sınırlı bir kısmının klasik koşullama yoluyla öğrenileceği açık olsa gerektir. Klasik koşullama, insanlarda özellikle birtakım duygusal tepkilerin nasıl kazanıldığını açıklamada bize yardımcı olur. Belirli bir durum, nesne ya da olaya ilişkin geliştirdiğimiz korku ve huzursuzluğun kaynağında klasik koşullama olabilir. Yani, daha önceleri nötr olan bu durumlar korku verici bir uyancıyla tesadüfen eşleşmişse, biz bu durumlarda korku hissetmeye başlamış olabiliriz. Örneğin kan gördüğünde insanın kendini kötü hissetmesi sık karşılan bir duygusal tepkidir: Mantıksal olarak, kanın görünüşü insanda otomatik olarak böyle bir duyguya yol açmaz, yani nötr bir uyancıdır. Ama yaralanma insanda doğal olarak üzüntü ya da acı hissetmesi doğaldır. İşte bu acı, üzüntü verici durum kanamayla sonuçlanan yaralanmalarda kan görüntüsüyle eşlenince, kanın görüntüsünün bizzat kendisi acı-üzüntü verici bir duygu yaratmaktadır (Uba ve Huang, 1999).

Derleyen: Sosyolog Ömer YILDIRIM
Kaynak: Atatürk Üniversitesi Sosyoloji Bölümü 1. Sınıf “Psikolojiye Giriş” ve 2. Sınıf “Deneysel Psikoloji”, 4. Sınıf “Sosyal Psikoloji” Dersi Ders Notları (Ömer YILDIRIM); Açık Öğretim Psikoloji Ders Kitapları ve MEB Liseler İçin Psikoloji Dersi Ders Kitapları

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

2005'ten beri çevrim içi felsefe yapıyoruz...