Felsefe hakkında her şey…

Sofistlerin Varlık Felsefesi Anlayışı

12.05.2020
2.541

Sofistlerden önceki filozofların temel soruları şu şekilde sıralanabilir: “Evren nasıl ortaya çıktı?”, “Evrenin yapısı nedir?”, “Evrenin ana malzemesi nedir?”. Bu filozoflar daha çok kosmosun ortaya çıkışıyla ilgilenmekteydi.

Sofistlerle beraber ana ilgi -ki burada Demokritos’un da katkısı vardır- topluma ve kültüre yönelmektedir. Demokritos’ta kültür nasıl ortaya çıktığına daha önce değinmiştik. Kültürün ortaya çıkışında insanlar yabani hayvanlar olma durumundan toplum ve dil ile insanlaşmaya doğru evrilirler görüşü söz konusuydu.

Bu anlamda sofistlerin temel sorunları phusis’ten yani Yunan bağlamında doğadan ziyade kültürdür, yani thesis konularıdır. Nedir thesis konuları? Örneğin sofistlerin temel meseleleri arasında sayabileceğimiz dil ile ilgili konular ve sorular bunun içerisin girmektedir: “Dil nasıl ortaya çıktı?”, “Dille dünya arasında nasıl bir ilişki var mıdır?” Sofistler ile beraber ortaya çıkan önemli konulardan biri de onların dil ile ilgili çalışmalarından çıkarılmaktadır. Dille gerçeklik arasındaki ilişki nedir?

Bu, Wittgenstein’ın birinci dönemi ve 20.yy’ın en önemli konularından birini oluşturmaktadır. Dil ile ilgili bir diğer önemli soru ise şudur: “Birbirimizle nasıl iletişime geçeriz?”. Sofistler “Toplum nedir?”, “Adalet nedir?”, “İyi yönetim nedir?”, “Demokrasi nedir?” gibi -bugün dahi üzerinde durduğumuz- konularla uğraşmışlardır. Önemli olan konularda biri de “yasa”lardır. “Yasalar gökten mi geldi yok insanlar yasaları kendileri mi oluşturmaktadır?”, “Yasaları kendimiz kuruyorsak; neye göre ve nasıl kuruyoruz?”

Sofistlerin ağırlıklı olarak ilgilendiği konuların toplum ve kültür ile ilgili konular olduğu –thesis konuları olduğu- açıktır. Ancak matematikle de astronomiyle de vb. ilgilenmekte ve çalışma yürütmektedirler. İkisini vurgulamamızın sebebi ise ikisinin de nicele dayanmasıdır ve dönem açısından da düşünüldüğün hafife alınacak bir çalışma alanı olarak görülmemesi gerektiğini düşünmemizdendir.

Varlık meselesine geldiğimizde ise sofistlerin phusis ve thesis bağlamında ilk filozoflar ile aralarındaki ayrıma yukarıda değinmiştik. Phusis ya da kosmos ilk filozofların temel konusunu ve ilgilerini oluşturmakla birlikte dönemin filozofların temel yaklaşımı da konularının akıl ile bilinebileceğini savunmaları şeklinde gösterilebilir. Arkhe hava mıdır yoksa su mudur ya da başka bir şey midir gibi bir tartışma ise sofistler içerisinde –Sokrates’de dahil edilebilir- yer almamaktadır.

İlk filozofların temel konuları bu dönemde ikinci plana atılmış gözükmektedir. Ön planda olan ise yasalardır, poltikadır, toplumdur, dildir, kültürdür. İkinci plana atılan doğa ya da phusis konularının ikinci plana atılışına giden argümantasyonun sofistler bağlamında Ksenophanes ve Demokritos’a dayandığını söylebiliriz. Bu argümantasyon şu şekilde açılabilir: bilgimiz duyu algısıyla sınırlandırılmıştır. / Duyu algısının ötesindeki herhangi bir şeyi bilemeyiz. / Bildiğimiz sadece niteliklerdir. / Varlığın kendisini değil, nitelikleri bilmekteyiz. / Varlıkla ilişkimizde, bu sebeple, doğrudan değil dolaylı bir ilişkidir.

Bu dolaylılık da ya duyu algısının dolaylılığı ya da eylem bağlamındaki dolaylılık şeklinde ayrışabilmektedir. Eylem ile ilgili dolaylılıkla sofistlerin ortaya koyduğu şudur: Bende ortaya çıktığı şekliyle dünya. Sofistler “Kosmos nasıl meydana geldi, nasıl ortaya çıktı?” vb sorularını Anaksimandros gibi açıklamamaktadırlar. Yukarıda da değindiğimiz gibi; dünya, bende ortaya çıktığı şekliyle dünyadır. Dünya bende nasıl ortaya çıkmıştır?- Bilincimde. Bilincimde nasıl ortaya çıkmıştır?- Duyu algısıyla. O halde ben duyu algısıyla sınırlı olanı bilirim, diyeceklerdir ve sofistlerin varlık hususundaki temel noktası da budur: varlık, duyu algısı ile sınırlı olandır.

Hazırlayan: Sosyolog Ömer YILDIRIM

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

2005'ten beri çevrim içi felsefe yapıyoruz...