Siyaset Felsefesi ve Epistemoloji İlişkisi
Epistemoloji, yani bilgi felsefesi de tıpkı ontoloji gibi siyaset felsefesi ile derin ve karmaşık ilişkilere sahiptir. İnsan akılsal düşünme yetisi ve bilgi birikimiyle insandır ve tarihsel bir değişim ve dönüşüm sürecine tabidir.
Bu tarihsel gerçekliğin önemli bir bileşeni olarak siyasetin de, insan düşüncesi ve bilgisini konu edinen felsefe disiplini epistemolojiyle çok ilgili ve dolayımlı olduğunu gösterir. Bilindiği üzere epistemolojik tartışmalarda başat ve belirleyici iki yönelim rasyonalizm ve empirizm olarak sıralanabilir.
Açıktır ki epistemolojik açıdan pozitivizm ve pragmatizm de siyaset felsefesine dair tartışmaların özünü etkilerler. Rasyonalist bir bakış açısıyla siyaset ve tüm siyasi örgütlenmelerin bütünsel yapılanışı olarak devlet, tıpkı idealist gelenekte olduğu üzere evrensel ve zorunlu belirlenimleriyle yakalanmaya çalışılır. Siyaset ve devlet olgusunun tarihsel dışavurumları, birer empirik veri ve gerçeklik olmanın ötesinde akılsal bir öz taşır. Buna karşın empirik bir bakış açısıyla siyaset, temel olarak tikel ve göreli bir tarihsel olgu olarak konumlandırılır.
Pozitivizmin toplumsal siyasetin rotasını kendi epistemolojik bakış açısına uygun olarak, tüm teolojik ve metafizik öğelerden arındırma iddiasındadır. Nasıl ki gerçek ve hakiki bilginin zemini olgusal gerçeklik ise, doğru bir politik proje de olgusal gerçekliği temel alarak, tüm teolojik ve metafizik soyutlamalardan uzak durmalıdır.
Pragmatist bir bakış açısının temel ilkesi ise, insan bilgisinde ve dolayısıyla siyasal alanda pratik gerçeklikten ve toplumsal yarar olgusundan hareketle esnek, göreli ve liberal çözümler üretebilmektir. Siyasal bir tavır olarak liberalizmin, en çok empirik ve pragmatist gelenekten beslendiği söylenebilir. Farklı bir açıdan Marksizm’in de, empirik ve pragmatist geleneğe uzak olmadığı düşünülebilir.