Felsefe hakkında her şey…

Sağ Kanat Otoriteryenizm Kuramı Nedir?

24.11.2019

Adorno ve arkadaşlarının geliştirdikleri otoriteryen kişilik kuramına uzun süre ilgisiz kalınmıştır. Ancak, 1980’lerde Altemeyer (Akt. Augostinos, Walker ve Donaghue, 2006) ile birlikte kurama yönelik ilgi tekrar canlanmıştır.

Altemeyer, Adorno ve arkadaşlarının geliştirdiği F ölçeğini ve bunun içerdiği dokuz boyutu eleştirmiştir. Bunların yöntemsel anlamda yüksek geçerliliğe sahip olmadıklarını ve görgül araştırmalar tarafından çok az desteklendiğini belirtmektedir. Bunun yerine, kendisi, otoriteryen kişilik için güvenilir bir biçimde saptanabilecek sadece üç boyut olduğunu ileri sürmüş ve uzun yıllar bu üç boyutun varlığını göstermek için çalışmıştır.

Altemeyer’in otoriteryenizm boyutları şunlardır:

  • Otoriteryen boyun eğme: Kişinin yaşadığı toplumdaki yerleşik ve meşru olarak algılanan otoritelere yüksek düzeyde boyun eğme.
  • Otoriteryen saldırganlık: Çeşitli kişilere yöneltilmiş genel bir saldırganlık. Bu saldırganlık, yerleşik otoriteler tarafından “izin verilmiş (onaylanmış)” bir saldırganlık olarak algılanır.
  • Konvansiyonalizm (gelenekçilik): toplumsal konvansiyonlara (geleneklere, kabul edilmiş kurallara) yüksek derecede bağlılık.

Bağlı olunan konvansiyonlar, toplum ve onun yerleşik otoriteleri tarafından kabul edilen (uygun görülen) konvansiyonlar olarak algılanır. Altemeyer, otoriteryenizm hakkındaki görüşlerini, Adorno ve arkadaşları gibi Freudçu psikanalitik kurama değil, sosyal öğrenme kuramına dayandırır. Bu bakış açısına göre, normal bir gelişim olgusu olarak çocukların çoğu oldukça otoriteryendir. Zira, çocuklar, toplum ve aile içinde oldukça güçsüz bir konumdadırlar. Bu güçsüz konumdan dolayı, otoriteye, özellikle de ebeveynlerine ya da kendilerine diğer bakım veren yetişkinlere ağır bir biçimde bağımlıdırlar, otoritenin yerleşik davranış kalıplarına uymadıkları durumda güçlü yaptırımlara maruz kalırlar ve ayrıca toplumda ayrı (özerk) bir birey olabilmek için toplumsal norm ve davranış kurallarını öğrenmeye heveslidirler (Augostinos, Walker ve Donaghue, 2006: 230).

Çocukların normal gelişim olgusu olarak ön yargılı oldukları fikri, aslında ön yargıların gelişimi konusundaki literatürle de uyumludur. Bu literatürdeki araştırmalara göre, çoğunluk grubunun çocukları hayata oldukça etnosentrik başlarlar ve ancak on yaşına geldiklerinde (hepsi değil, belki bazıları) daha az etnosentrik hale gelirler. Altemeyer’in bu genel akıl yürütmesi, Adorno ve arkadaşlarının ön yargı ve hoşgörüsüzlük üzerine söylediklerinin tam tersidir. Adorno ve arkadaşları normal olan durumun hoşgörülü (ön yargısız) olmak olduğunu varsaymışlar, bu durumdan sapmayı yani bağnazlığı (ön yargılı olmayı) açıklanması gereken bir olgu olarak görmüşlerdir. Oysa Altemeyer’in bakış açısından normal olan ön yargılı olmanın kendisidir (en azından çocuklukta), asıl açıklanması gereken ise “nasıl hoşgörülü hale geleceğimiz”dir (Augostinos, Walker ve Donaghue, 2006)

Altemeyer’e göre, çocukların varolan otoriteryenizmleri farklı deneyimlerle azalıp yok olabilir. Azınlıklarla, geylerle, (uyuşturucu) madde kullanıcılarıyla, radikallerle vb. (farklı olan ve otoriteryenizmi ölçen ölçeklerde hedef haline gelen insanlarla) temas kurmuş ve bunun yanı sıra, özellikle de ergenlikte otoritelerin haksız davranışlarına maruz kalmış genç insanlar daha az otoriteryen hale gelirler. “Dar çevreler”de yaşayanlar ve bu tür deneyim yaşamayanlar yüksek düzeyde otoriteryen olarak yaşamlarına devam ederler.

Altemeyer’e göre, çocuklann varolan otoriteryenizmleri farklı deneyimlerle azalıp yok olabilir. Azınlıklarla, geylerle, (uyuşturucu) madde kullanıcılarıyla, radikallerle vb. (`farklı’ olan ve otoriteryenizmi ölçen ölçeklerde hedef haline gelen insanlarla) temas kurmuş ve bunun yanı sıra, özellikle de ergenlikte otoritelerin haksız davranışlarına maruz kalmış genç insanlar daha az otoriteryen hale gelirler. “Dar çevreler”de yaşayanlar ve bu tür deneyim yaşamayanlar yüksek düzeyde otoriteryen olarak yaşamlarına devam ederler. Altemeyer’in uzun yıllar boyunca yaptığı çalışmalar sonunda geliştirdiği otoriteryenizm ölçeği, Adorno ve arkadaşlarının F ölçeğinin sahip olmadığı pek çok psikolojik ölçüm özelliklerine sahiptir (yani daha güvenilir bir ölçüm aracıdır). Altemeyer’in ölçeğinden elde edilen puanlar, diğer çeşitli ön yargı ölçümleriyle güçlü ve olumlu bir korelasyon göstermektedir.

Altemeyer, otoriteryenizmle sol kanatta politika yapanlar arasında bir korelasyon bulamamıştır, bu yüzden, ölçeği, Sağ Kanat Otoriteryenizm ölçeği ve kuramı da, Sağ Kanat Otoriteryenizm Kuramı olarak bilinir. Bu, Sağ Kanat Otoriteryenizm ölçeğinin Batı dışı toplumlarda kullanılamayacağı anlamına gelmez. Politik olarak “sağ” ve “sol” kavramlarının toplumlara, tarihsel dönemlere ve politik sistem ve ideolojilere göre değiştiği doğrudur. Ancak Altmeyer’in yaptığı otorite tanımını bir ölçüt olarak almak bu problemi aşmaya izin vermektedir. Hatırlanacak olursa, otoriteryen boyun eğme boyutunda, Altemeyer, otoriteleri “toplumda yerleşik ve meşru olarak algılanan” kişiler olarak tarif etmiştir (Augostinos, Walker ve Donaghue, 2006).

Derleyen: Sosyolog Ömer YILDIRIM
Kaynak: Atatürk Üniversitesi Sosyoloji Bölümü 1. Sınıf “Psikolojiye Giriş” ve 2. Sınıf “Deneysel Psikoloji”, 4. Sınıf “Sosyal Psikoloji” Dersi Ders Notları (Ömer YILDIRIM); Açık Öğretim Psikoloji Ders Kitapları ve MEB Liseler İçin Psikoloji Dersi Ders Kitapları

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

2005'ten beri çevrim içi felsefe yapıyoruz...