Arthur Schopenhauer’in sanat anlayışı
Arthur Schophenhauer, genel felsefi çizgisi açısından Kantçı bir yaklaşım ortaya koymasına karşın aynı zamanda önemli Kant eleştirmenlerinden biridir. Kant’ın aksine, Schophenhauer duyu deneyiminin ötesinde olanın, yani kendinde şeyin bilinebileceğini savunarak Platoncu idea ile Kantçı kendinde şeyi özdeşleştirir.
Kant’a göre kendinde şeyin bilgisi insanın bilgi sınırlarını aşmasına karşın, Schopenhauer’a göre ideanın bilgisine varmak mümkündür. Ancak, ideaların bilgisine doğrudan ulaşılmaz bunun için bir aracı gerekir. Bu araç derin düşünme ve sanat eseridir. Gerçekliğin bilgisine, “kişinin birey olarak kendini unutması; bilincin, saf, isteksiz, zamansız, bütün ilişkilerden bağımsız bir bilgi öznesi olmaya yükselmesi” ile ulaşılır (Schophenhauer, 2005:149). Derin düşünmeyle elde edilen ideaların bilgisi sanat eseri yoluyla temsil edilir ya da canlandırılır:
“Sanatın nesnesi Platon’un anladığı anlamda ideadır, başka bir şey de değildir. Sanatçının amacı, onu canlandırmaktır. İdeanın bilgisi, yapıtın tohumu, kaynağı olarak sanatçının yapıtından önce gelmelidir. Sanatın konusu belli bir şey değildir, kavram değildir, ussal düşünmenin, bilgin kişinin nesnesi değildir. …İdea, birey tarafından, birey olarak hiçbir zaman bilinemez. Onu bilse bilse, kendini bütün istemelerin üzerine, her türlü bireyselliğin üzerinde bilmenin saf öznesine yükselten kişi bilebilir” (Schophenhauer, 2005:177).
Schophenhauer’a göre, ideanın bilgisine ancak deha ulaşabilir. Deha yaşamdaki tüm ilişkilerin etkisinden kurtulmuş, yarar gözetmeyen, yeter sebep ilişkisinden bağımsız, isteklerinin ve iradesinin ötesine geçmiştir. Dehada “bireysel şeyleri değil, bu şeylerin idealarını bilme yeteneği vardır” (Schophenhauer, 2005:143).
O, kavradığı ve bilgisini edindiği ideayı yarattığı yapıt aracılığıyla diğer insanlara iletir. Schopenhauer, ideaları bilme yeteneğinin tüm insanlarda dereceli olarak var olduğunu kabul eder. Çünkü, böyle bir yetenek olmasaydı sanatçıların hoşlandığı gibi diğer insanların sanat yapıtlarından hoşlanması, güzele ve yüceye karşı bir duyarlılık göstermeleri mümkün olmazdı.
Schopenhauer’a göre, Kant’ın kendinde şey ile Platon’un İdea kavramı aslında aynı şeydir. Ona göre, insan derin düşünme ve sanat yoluyla ideanın bilgisine varabilir.
Görüldüğü gibi, Schopenhauer kendi metafiziğinde gerçekliğin bilgisini edinmede sanata merkezi bir rol yükler. Ona göre, tüm sanatların amacı algılanabilir ve kavranabilir ideanın canlandırılması ve diğer insanlara iletilmesidir. Estetik bilginin kaynağı da sanat eseri yoluyla aktarılan idealardır.
Schophenhauer sanatın taklit olduğu görüşüne karşıdır. Taklitçi sanat sadece biçime önem verir ve sanat yapıtının değerini biçimsel ve kavramsal olarak gerçekliği birebir taklit edip etmeme açısından belirler. Böyle bir sanat, sanat eserine “iç yaşam” veya içerik sağlamaz; doğada olanı olduğu gibi canlandırmayı hedefler (Schophenhauer, 2005:179). Oysaki gerçek sanatçı, ideaları kavrayarak eseriyle yaratır. O, yaratırken bireyselliğinden vazgeçmiş, nesnelleşmiş ve bu anlamda doğayı aşmıştır.
Kaynak: ESTETİK VE SANAT FELSEFESİ, s. 116-117, T.C. ANADOLU ÜNİVERSİTESİ YAYINI NO: 2574, AÇIKÖĞRETİM FAKÜLTESİ YAYINI NO: 1544; Kitabın Yazarları: Prof. Dr. Demet TAŞDELEN, Prof. Dr. Aslı YAZICI